Hollanda hastalığı nedir ? - Ders Kitabı Cevapları

Yeni Yayınlar

Şubat 04, 2018

Hollanda hastalığı nedir ?

Edit
 DERS KİTABI CEVAPLARINA BURADAN ULAŞABİLİRSİNİZ! 

Hollanda hastalığı nedir ?

Hollanda hastalığı nedir ?
Bir ülkede ani bir şekilde üretim artışı sonucunda yaşanan ekonomik daralmaya denir.
 
HOLLANDA HASTALIĞI NEDİR?

Hollanda hastalığı nedir ?
Hollanda hastalığı nedir ?

“Hollanda Sendromu” veya “Aşırı Sıcak Para Hastalığı” olarak da adlandırılan “Hollanda Hastalığı”, ekonomi için yararlı bir gelişmenin bir süre sonra zararlı sonuçlar vermesidir. Tanım olarak Hollanda Hastalığı, “ani zenginleşme kaynağına kavuşan bir ekonomide mevcut üretim faktörlerinin diğer üretim alanlarından çekilip yeni kaynağa yönelmesi sonucunda toplam üretimin azalmasına” denir.(1)

1960’larda Hollanda’da da doğal gaz bulunması sonrasında ulusal para birimi olan Florin’in değeri aşırı derecede artmıştır. Bunu takiben, ucuzlayan ithalatın artmasına karşın ihracatın azalması gözlemlenmiştir. İthalatın artmasıyla bağlantılı olarak üretimin azalması sürecinde, İngiliz The Economist dergisi 26 Kasım 1977 tarihli yayınında bu durumu “Hollanda Hastalığı” (Dutch Disease) olarak adlandırmıştır. Yani, doğal gazın keşfiyle başlayan zenginleşme süreci sanayisizleşmeyle (de-industrialization) son bulmuştur. Konseptinden de anlaşılacağı üzere Hollanda Hastalığı tıbbi değil, ekonomik bir hastalıktır.

Hastalık boyunca kısa vadeli sermaye girişleri ile reel efektif döviz kurunun düşmesi ulusal paranın değerini artırırken (yani döviz fiyatları ucuzlarken), tüketim artmakta, ticarete konu olmayan mal ve hizmetlere de talep artmaktadır. Bu sarmal, ulusal ekonomide ücretlerin yükselmesi ile devam etmekte, uluslararası piyasalarda fiyatları belirlenen ticarete konu sektörlerde kâr marjı giderek azalmaktadır.(2)

“Bu terimin açıklamaya çalıştığı olguda kritik değişken, döviz bolluğu sonucu ulusal paranın aşırı değerli hale gelmesidir. Kimi ülkelerde bu döviz bolluğu doğal gaza (60’lı yılların sonunda ve 80’li yılların başında Hollanda’da olduğu gibi), kimilerinde ise petrole (70’lerde Norveç’in Kuzey Denizi petrolünü keşfederek zenginleşmesi, OPEC krizi sırasında OPEC ülkelerinin zenginleşmesi, günümüzde petrol fiyatlarının yükselmesi sonucu petrol üreticisi ülkelerin gelirlerinin artması örneklerinde olduğu gibi) veya doğal kaynak dışı stratejik bir mala (Brezilya’daki kötü hava koşulları ve Guatemala’daki deprem nedeniyle 1975’te dünya piyasalarında ortaya çıkan kahve kıtlığı sonucu kahve üreticisi Kolombiya’nın zenginleşmesi, günümüzde dünya gıda fiyatlarının artması sonucu bu ürünlerin üreticisi ülkelerin gelirlerinin artması örneklerinde olduğu gibi) sahip olmasının bir sonucudur. Görülüyor ki, örnek bir vakadan bir terim (kavram) türetiliyor ve örnek vakalar başka ülkelerde yinelendikçe terim yazında giderek yaygınlık kazanıyor.”(3)

“Yapılan ampirik çalışmalar, işçi dövizleriyle dış yardımların da benzer sonuçlar yarattığını gösteriyor. Yani, Hollanda Hastalığını tetikleyebilecek faktörlere her geçen gün bir yenisi ekleniyor. Bu faktörlerden herhangi birinin tetiklemesiyle ülkeye birden döviz yağmaya başlıyor, ardından ülkenin ulusal parası aşırı değerleniyor. Bu ise, ülkenin uzmanlaştığı alana bağlı olarak sanayi ürünleri ihracatını veya tarım ürünleri ihracatını veyahut her ikisini birlikte sekteye uğratıyor. Ve sonunda başta tarım ve sanayi olmak üzere pek çok sektör çöküntüye gitmiş oluyor.”(4)

Bir başka kümülatif tanıma göre, “Kıymetli metallerin veya malların arzının aniden artmaya başlamasıyla hem ticarete konu olan malların, hem de ticarete konu olmayan malların tüketimi artıyor, çünkü refah artıyor. Ticarete konu olmayan mallar iç piyasada üretilmek durumunda olduğu için, işgücü ticarete konu olmayan mallar sektörüne kaymaya başlıyor. Ticarete konu olmayan sektörde işgücünün fiziki marjinal verimliliği düşerken, diğer sektörde artmaya başlıyor. Dengede işgücünün marjinal ürün değeri aynı olmak durumunda olduğundan, ticarete konu olmayan malların ticarete konu olan mallar cinsinden fiyatı artıyor ve döviz kuru reel olarak değerleniyor. Ticarete konu olan mallara olan talep, olmayanlara olan talepten daha hızlı artıyor ve artan ithalat talebi dış ticaret açığını büyütüyor. Oluşan yüksek ticaret açığı ülkeye giren kıymetli madenlerin devlet tarafından soğurulmayan bölümüyle finanse ediliyor. Bu süreçte ihracat da artabilir ama bu, ticarete konu olan malların üretiminde kullanılan işgücünün azalmasına rağmen veya o sayede böyle oluyor. İstihdam azalması ticarete konu olan sektörde verimlilik artışı olarak yansıyor. Kıymetli maden girişi sürdükçe ve beklentiler bu yönde geliştikçe ülkede hem refah hem de tüketim artıyor.”(5)

Tarihsel Gelişimi:

“Hollanda Hastalığının en sağlam sendromu aşırı değerlenmiş döviz kurudur. Daha da ötesi, İspanya örneğinde reel döviz kurunun oynaklığı da yükselmiş ve oynak hale gelen aşırı değerli kur 25 yıl kadar bu şekilde kaldığı için daha önce çok beğenilen İspanya anakarasının ihracat merkezlerinin mahvına yol açmıştır. Aşırı değerli kur ve sürekli ülkeye akan kıymetli madenler devletin aşırı borçlanmasına yol açtı. İspanya 16. yüzyılda üç kez borçlarını ödeyemez duruma düştü ve sonuncu krizde (1575) iç borçları da ödeyemedi. Sonunda döviz kuru büyük bir hızla devalüe olduğunda ticarete konu olan malların üretiminde sahip olunan know-how kaybedilmiştir ve daha önce İspanya’nın ihracat yaptığı uluslararası pazarlar başka ülkeler tarafından ele geçirilmiş durumdaydı. İspanya bir daha belini doğrultamadı. Hollanda hastalığı mekanizmasının ancak ve ancak ülkeye giren kıymetli madenler, sürekli gelirde bir artışa yol açtığı zaman işleyebileceği unutulmamalı. Yani refah etkisinin kalıcı olduğunun düşünülmesi lazım. Sonunda, Hollanda Hastalığı ticarete konu olan malların üretiminde kalıcı bir düşüşe yol açtığı için de bu şekilde adlandırılıyor.”(6)

İspanya’dan sonra bir ülkeye aniden büyük miktarlarda giren dövizin o ülkede döviz kurlarını tepe taklak ederek ülkenin rekabet gücünü yok ettiği ilk olarak Hollanda’da fark edildi. Hollanda, Kuzey Denizi’nde 1960’lı yıllarda doğal gaz ve petrol buldu. Çok kısa bir zaman sonra 1970’li yıllardaki meşhur OPEC krizleri ve Iran İslam Devrimi ile enerji fiyatlarının aniden yukarıya doğru sıçraması, Hollanda’nın zengin yataklardan elde ettiği doğal gaza olan talebi yükseltti. Artan talep de Hollanda’ya çok büyük miktarlarda döviz girmesini sağladı. O dönemde ülkeye giren aşırı döviz Hollanda ulusal parası olan Florin’i aşırı değerlendirince Hollanda ithalatla rekabet edemez, sanayi ürünlerini üretemez ve ihraç edemez duruma geldi. Ucuz ithalat ise enflasyonu ortadan kaldırdı. Bunun yani sıra, milli gelir arttırdı ve sanal bir refah ortamı doğdu. Hollanda yaptığı ithalat ile başka ülkelerin sanayisini besledi ve o ülkelerde istihdam yarattı. Sonunda, tamamı kendi paraları, borç veya emanet para olmamasına rağmen, bu hızlı döviz girişinin ülke ekonomisine verdiği tahribat görülünce bu hastalık da dünya ekonomi literatürüne Hollanda Hastalığı olarak geçti.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder