DERS KİTABI CEVAPLARINA BURADAN ULAŞABİLİRSİNİZ!
TÜRK TAKILARINDA UMAY İNANCININ İZLERİ VE
AVRASYA KÖKLERİ
Orhun abidelerinde ismi geçen Umay’ın dünyayı idare eden Gök Tanrı ve
Yer-Su ilahı ile eşit görüldüğü, Gökler ile Yer arasındaki ilişkini gerçekleştiren, tüm
canlılara Kut veren, ölümden sonra ruhlara Göklere taşıyan, doğadaki ebedi yaşamı ve
sonsuz dönüşümü sağlayan, yeryüzünde yaşayan tüm canlı varlıkların hamisi olarak
hayal edildiği anlaşılır. Türk halklarının kültür ve sanatında derin iz bırakan bu ilah
İslam çağında da dişi ruh olarak yerini muhafaza ede bilmiş, kadın ve bebeklerin
koruyucusu olarak bilinmiştir.
Türk sanatında Umay ilahesinin ikonografisi Göktürk çağında belirlenmiş olsa
da, bu ikonografinin kökeni Avrasya coğrafyasında Erken Çağ’da ortaya çıkan Ana
Tanrıça kültüne dayanmaktadır. Bölgenin MÖ.1. binyıl İskit Çağı kültürleri bu
anlamda son derece bol malzeme sunmakta, İskitlerin Büyük Ana Tanrıçası Tabiti ise
Umay’ın öncüsü olarak kabul edilmektedir.
Günümüz Türk kültürlerinde Umay inancının izleri zaman içinde kısıtlanmış
anlamından dolayı daha çok kadınların kullandıkları eşya ve nesneler üzerinde
bulunur. Özellikle takılarda Umay’ın koruyucu ve kollayıcı yetisi kendini daha
belirgin göstermektedir.
Makalede Umay ilahının selefi olarak görülen İskitlerin Büyük Ana Tanrıça
betimlemeleri incelenerek Göktürk çağına ait Umay tasvir ve simgeleri
karşılaştırılmış, her iki guruba ait örneklerin benzer veya ortak yönlerine dikkat
çekilmiştir. Ayrıca günümüz Türk halklarının takılarında kullanılmağa devam eden,
fakat anlamı unutulmuş pek çok motif ve detayın derin kökleri ve Umay bağlantıları
açıklanmaya çalışılmıştır.
Günümüz Türk halkları arasında farklı isimler altında tanınan ilahe Umay
(Humay, Huma, Imay, Ima, Umma) Türk kültürünün belki de en eski ve kalıcı
geleneklerindendir (Çoruhlu, 2006: 42, 136; Ögel, 2002: 483, 547; Абрамзон:
1990: 292-297; Дыренкова, 1928: 134—139; Абрамзон, 1949: 3-90, Потапов,
1973: 269-285 (270-278); Потапов, 1978а: 35). Bugün daha çok dişi ruh, bereket
ve doğurganlık simgesi, kadın ve çocukların hamisi olarak bilinen bu ilahın Göktürk
çağındaki konumu çok daha geniş ve kapsamlı olmuştur. Orhun yazıtlarında adı
geçen Umay’ın Göktürkler tarafından Gök Tanrı ve Erlik ile eşit derecelendirildiği,
yeryüzünde yaşayan tüm canlıların hamisi, Kut sahibi, Gökler ile Yer, materyal
dünya ile ilahi âlem arasında bağlantıyı sağlayan, ruhların koruyucusu, ebedi
yaşamın bekçisi, bereket sahibi olaİrak görüldüğü anlaşılır (Стеблева И.В., 1972, с.
215; Малов С.Е., 1961, с. 68; Потапов Л.П., 1973, с. 269; Табалдиев, 1996: 69-
70; Мотов, 2001). Türk mitolojisinde Umay’ın Hayat Ağacı gibi önemli bir motif
ile ilintisinin yanı sıra Ateş unsuru ile bağlantılı olması Potapov’a göre çok arkaik
kökenine işaret etmekte ve Paleolitik çağ anaerkil toplumlarında ortaya çıkan Ana
tanrıçadan türemiş olabileceğini akla getirmektedir (Потапов Л.П., 1973). Büyük
ihtimalle Avrasya kökenli olan bu ilah Göktürk çağından çok daha önce ortaya
çıkmış, farklı kültürlerde çeşitli kimlikler kazanarak yaşatılmış, zaman içinde
gelişen yeni medeniyetlere bölgesel miras olarak devredilmiştir (Скобелев, 1998-
99).
Umay ilahının zaman içindeki gelişiminin bir ara halkasını temsil eden İskit
çağı Büyük Ana Tanrıça kültü aynı Avrasya coğrafyasında MÖ. 1. Binyılda var
olmuş ve çok sayıda maddi kültür örneklerinde tebarüz etmiştir (Абаев, 1962: 445-
450; Кляшторный & Савинов, 1994: 80-81; Скобелев, 1998-99).
Avrasya’nın en
parlak kültürlerinden biri olan İskit kültüründen adını almış bu çağda İskitlere
paralel gelişen Sak, Massaget, Sarmat ve Savromat gibi diğer kültürlerin de geliştiği
bilinmektedir. Bunların bıraktığı zengin kültürel mirasın incelenmesi başta “hayvan
üslubu” olmak üzere pek çok yakın ve ortak cihetin varlığını ortaya koyarak yoğun
karşılıklı etkileşimin ve kültürel kaynaşmanın mevcudiyetinden söz etmeye
zorlamıştır (Азбелев,1992: 211-214). Bugün akraba kültürler olarak
değerlendirilmeğe başlayan bu halkların inanç sistemindeki benzer ve ortak
simgelerden birini Ana Tanrıça teşkil etmekte ve görsel anlamda bol örnekler
sunmaktadır (Beksaç, 2004). Günümüze ulaşabilen tüm bu tasvirler Göktürklerin
Umay ilahından en az binyıl önce aynı coğrafyada yaşayan medeniyetler tarafından
ortaya koyulmuş ve bu nedenle Umay kültünün kaynak ve selefi olarak
görülebilmektedir.Bu tasvir ve betimlemelerin incelenmesi bir taraftan Ana Tanrıça’nın bu
dönemdeki simgesel anlamı ve inanç sistemindeki “görev ve sorumluluklarına” ışık
tutarken, diğer taraftan onun ikonografisinin gelişim yolunu ve özelliklerini de
ortaya koymaktadır. Göktürk çağı Umay ilahesinin belirlenmiş ikonografisi ile
karşılaştırıldığında Avrasya’nın Ana Tanrıça motifinin zaman içinde kısıtlanmağa
yüz tutan anlam dağarcığının hangi yönde ilerlediği ve Türk kültüründe hangi
hususların daha öne çıktığı da ayrıca anlaşılır. En büyük sarsıntını İslam’a geçiş
sırasında yaşayan eski inanışlar arasında Umay’ın varlığını koruyabilmesi
manidardır. İlginçtir ki günümüz Türk halkları tarafından sevilerek kullanılan kadın
takılarında uygulanmakta olan bir grup simge ve motifler daha İskit çağı Avrasya’da
ortaya çıkmış, Göktürk döneminde Umay ile ilişkilendirilmiş, onun belirti ve
nesneleri olarak teşhir edilmiştir. Son derece olumlu ve önemini yitirmeyen
anlamlarından dolayı yaşatılmağa devam eden bu simgeler bazı geleneklerin
sürekliliğinin ve kültürün temel hatlarını koruduğunun emaresi olmalıdır. Bu kültür
zincirini yeniden canlandırarak bir taraftan tarihi hafızamızı, diğer taraftan ise maddi
kültür belleğimizi canlandırmış, sahip olduğumuz birikimin anlam içeriğini yeniden
çalıştırmış oluyoruz.
Yukarıda sözü geçen konuların ve onlarla ilgili görsellerin incelenmesi
Avrasya coğrafyasında en erken çağlardan itibaren süreklilik içinde gelişen ve
önemli kopmalar yaşamadan günümüze kadar ulaşabilen muazzam bir kültür
birikimi manzarasını gözler önüne sermektedir. Günümüzde halk gelenekleri,
inanışlar ve çeşitli materyal semboller şeklinde yaşatılan bu kültürün mitolojik ve
ikonografik kaynak ve anlamı unutulmuş olsa da, bunların bir kültürel olgu şeklinde
hala var olması son derecede manidardır. Bu kültür geleneği Avrasya coğrafyasında
yaşayan Türk halkları tarafından korunduğu gibi, bu coğrafyadan uzak bölgelerdeki
Türk toplulukları tarafından da canlı tutulmağa devam ettirilir.
Türk kültürünün özelliklerinden biri kabul edilebilen bu kalıcılık meziyeti,
kökeni anaerkil çağına kadar uzanan Umay-Ana Tanrıça inancı için de geçerlidir.
Farklı isimler altında günümüzde de yaşamağa devam eden bu inancın izlerine,
günümüzdeki kadın ve çocukların koruyucusu, bereket ve doğurganlık ilahı
anlamıyla ilişkili olan kadın eşya ve takılarında daha sık rastlanır. Ele alınan Orta
Asya ve Anadolu Türk halklarının gümüş ve altın takıları arasında ilahın “Canlıların
Hâkimi” ve “Ana Tanrıça” ikonografisindeki betimlemeleri tespit edilmiş, ayrıca
Türk takılarının vazgeçilmez detayı olan yaprak, kozalak veya yuvarlak top
şeklindeki sıralı sarkıntıların da Ana Tanrıça’nın en arkaik simgelerinden biri olduğu
anlaşılmıştır. Sözü geçen tüm bu tasvir ve motifler ile İskit çağı Büyük Ana Tanrıça
betimleme grupları arasındaki belirli paralellik şimdilik sadece ortak coğrafi köken
şeklinde açıklanabilir.
Yine Umay ilahesi ile ilişkilendirilmesi mümkün olan diğer takı tiplerinde
Umay’ın geleneksel tezahür ve simgeleri sayılan kuş, ok-yay, “yılanbaşı” deniz
kabukları, yaprak gibi motifler kullanılmaktadır. Bunların Umay inancı ile
ikonolojik bağlantısı yapılan çok sayıda inceleme ve saha araştırması sayesinde
tespit edilmiştir.
Kimi zaman soyut ve sade simge, kimi zaman karmaşık düzenleme
şeklindeki Türk takıları arasındaki bazı gruplarda bu türden ilişkilerin saptanması
diğerlerinde de mitolojik bellek ve arkaik inançlardan izlerin bulunabilmesi
konusunda umut veriyor. Bu izlerin ortaya çıkması zengin Türk kültür dünyamıza
yeni çalarlar katacaktır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder