TASARIM EĞİTİMİ TARİHİ VE WİLLİAM MORRİS - Ders Kitabı Cevapları

Yeni Yayınlar

Haziran 30, 2015

TASARIM EĞİTİMİ TARİHİ VE WİLLİAM MORRİS

Edit
 DERS KİTABI CEVAPLARINA BURADAN ULAŞABİLİRSİNİZ! 
TASARIM EĞİTİMİ TARİHİ VE WİLLİAM MORRİS

1760 – 1860 yılları arasında İngiltere’de başlayan Sanayi Devrimi, toplumun tüm alanlarını etkilediği gibi sanat alanında da etkili olmuştur. Artan arz ve talebi karşılamak için üretim bandı fikrinin ortaya çıkması ile birlikte makineler ön plana geçmiş, sanat ve zanaatta da değişiklikler yaratmıştır ve sanata verilen önem azalmıştır. Makineler standart üretim, kurallara dayanan ölçüler ve geometrik formun doğal olmayan bir görüntüye sahip olması William Morris ve John Ruskin gibi sanatçıları makinenin sanatı bozduğuna inanmalarına yol açmıştır. Morris ve Ruskin gibi sanatçılar bu düşünceler ışığında makine üretiminin sanattan yoksun görünen formuna karşı durarak tasarım fikrinin gelişmesinde öncü rol oynamışlardır. Günümüzde tasarım sorunu güncel bir konu olmaya devam etmektedir. Bu nedenle günümüzde karşılaşılan problemlere geçmişte yaşanan deneyimlere bakarak farklı bakış açıları kazanarak bir çözüm yolu bulabiliriz. Günümüzde oldukça hızlı gelişen teknolojiyle birlikte, tasarım sorunu güncel bir konu olmaya devam etmektedir. Bu araştırma bu nedenle geçmişteki problemlere bakarak günümüzdeki sorunlara daha doğru yaklaşımlar sergileyebilmemize yardımcı olabilmesi amacı ile gerçekleştirilmiştir. Bu Araştırma mimari, sanat tarihi ve endüstriyel tasarım konulu kitaplar- dergiler, Yüksek Öğretim Kurumu Tez Merkezinden konuyla ilgili tezlerden elde edilen literatürler incelenerek betimleyici anlatımla şekillendirilmiştir. Bu çerçevede yapılan araştırmanın diğer bir amacı ise el yapımından, makine üretimine geçiş sürecinde ortaya çıkan tasarım sorunlarının irdelenmesidir. Anahtar Kelimeler: William Morris, tasarım, sanat eğitimi, sanayi devrimi. 

1760-1860 yılları arasında buhar gücünün ile çalışan makinelerin keşfi, İngiltere’de Sanayi devriminin başlaması ve bu makinelerin günlük hayata girmesi gibi önemli gelişmeler dönemin sanat ve tasarım anlayışını da değiştirmiştir. Bu değişime neden olan etkenlerden biri makineleşmedir. Makineleşme el sanatlarının gerileterek zanaatkârların tüm geleneklerinin yok olmasına neden olmuş ve üretim bandı fikrinin de ön plana geçmesine neden olmuştur. Fabrikasyon ürünler artmış ve sonuç olarak seri üretimden dolayı artık kolayca alınabilecek şekilde ucuzlamıştır. Bu dönemde nüfus artışına bağlı olarak ortaya çıkan talep artışı ve beraberinde seri üretime olan gereksinme gibi gelişmeler, endüstriyel ürünlerin tasarlanması gereksinimi doğmuştur. Bu durum tasarım eğitiminin önemini ortaya koyarak sistemin kendini yeniden örgütlemesi gerektiği fikrini ortaya koymuştur. Tasarımcı ihtiyacını karşılamak için 19. yüzyıl boyunca İngiltere’de çeşitli Tasarım Okullarının (School of Design) açıldığı, bunların 1852’den sonra Güzel Sanatlar Okulları (Schools of Art) olarak yeniden isimlendirildikleri ve ardından desen derslerinin ilkokullarda bir ders olarak yer aldığı görülmektedir (Özsoy, 2003: 62). Endüstriyel üretimin estetik açıdan niteliksizliği ve endüstrinin toplum yaşamındaki etkilerine bağlı olarak, önceden el sanatlarına dönüşü vurgulayan Avrupa’daki birçok sanat hareketi, zamanla sloganlarını “edebiyat, sosyal bilimler, teknolojik süreçlerin kurduğu standartlar artık sanatçılarla tanışmalı” anlayışına dönüştürmüşlerdir. Arts and Crafts (sanatlar ve el sanatları) hareketinin Ruskin ile birlikte oluşturucusu olan Morris, konuşma ve yazılarında “sanat eğitiminin değişmesini, yeni gereksinimler için yeni sanat eğitimi verilmesini, günlük yaşamın bir parçası olmasını” (Şahin, 1995: 13) savunuyordu. Bu fikirlerin etkisiyle, 1850’lerden itibaren İngiltere’de yeni bir sanat ve sanat eğitimi hareketi başlamış oldu. Arts and Crafts hareketinin İngiltere’deki pratik bir sonucu olarak “ Uygulamalı Güzel Sanatlar Eğitimi” veren okullar açılarak, orta dereceli okullarının programlarında İş Eğitimi derslerine yer verildiği görülmektedir (Şahin, 1995: 13). Arts and Crafts, uluslararası fikirlerin dolaşımında etkin olan bir dergi olan İngiliz “The Studio” dergisi ile Avrupa’daki tüm sanat hareketleri üzerinde etkili oldu. İngiltere ve Amerika’da Arts and Crafts veya modern Stil, Fransa ve Belçika’da Art Neuaveau, Almanya’da Jugendstil veya Neue Kunst, Avusturya’da Secessionstil, İtalya’da Stil Floreale aynı ruhu paylaşarak oluşturuldu

19. Yüzyılda Tasarım Eğitimi 19 yüzyılda da endüstriyel gelişimin getirdiği yeni gereksinim içinde İngiliz ve Avrupa Sanatı’nın kendine yeni bir yol çizmesi gerekmiştir. Makine üretimi mallar, artık o zamana kadar alışılagelmiş, aynı kişi tarafından tasarım ve yapımının gerçekleştirildiği üretim biçiminin yerini almıştı (Arslanoğlu, 1983: 12). Üretilen mallar standarttır ve estetik kaygı ile kaliteden uzaktır. Bununla birlikte el yapımı ürünler oldukça yüksek fiyatlara satılır hale gelmiştir. Üstelik o çağın kapitalistleri, sanatın ticari bir faktör olduğunun farkına varmışlardır” (Read, 1973:19). İngiltere’nin uluslararası ticaret açığını kapatmak için tasarım okulları, bireylerin yeteneklerinin geliştirilmesine yöneltmişlerdir. Ancak, orta gelirli halk tabakasının ilgi ve desteğinden dolayı, uyguladıkları programların içeriği açısından benzerleri sayılabilecek ve temelde dayandıkları kurumlar olan Güzel Sanatlar Okulları haline gelmişlerdir. Bu okullarda bir yandan, ekonomik ve sosyal durumları orta sınıfa göre daha iyi olan üst tabaka için, akademik seviyede görsel sanatlar eğitimine denk bir eğitim vermek amacıyla özel desen sanatçılarına veya öğretmenlerine görev verirken, diğer yandan orta sınıf için de itibarı olan görsel sanatlar (resim) öğretmenliği mesleğini sunmuşlardır (Özsoy, 2003: 63). Bunun yanı sıra çalışan kesimi oluşturan zanaatçılara, sanat endüstrisinde çalışanlara, parça başı iş yapan tasarımcılara, düşük ücretle ve sınırlı bir müfredatla akşam dersleri vermişlerdir. Öğretim bu okullarda klasik örneklere ve geometrik çalışmalara dayandırılmış ve “basitten karmaşığa doğru” ilkesini kabul eden bir milli müfredat programı yoluyla, yeteneklerin geliştirilmesi üzerinde yoğunlaştırılmıştır. Aynı zamanda tüm öğretim, birbirini izleyecek şekilde sunulmuştur. Böylelikle yağlıboya ve heykelden ya da grafik, tekstil gibi bir tasarım çalışmasından önce desen; ton, tek renkli çalışma ve renkten önce çizgi, hacimsel kalıp ve canlı model çalışmalarından önce düz, yüzeysel ve cansız nesneler gelmiştir. İlköğretim okullarındaki desen dersleri de bu yöntemle uygulanmıştır. Ancak konular desene başlangıç olabilecek basamaklarla sınırlandırılmıştır.

Sanatın bir ders olarak okullara girişi endüstri devrimi döneminde gerçekleşmiştir. Sanayi Devrimi ile birlikte güzel sanatlar alanında tasarım, üretilen malın satılması amacıyla ön plana çıkmıştır. Endüstri’nin hızla gelişimi, endüstriyel tasarıma gereksinimi de büyük boyutta gündeme getirmiştir. Bu gereksinimle birlikte okullara sanat dersi girer ve İngiltere’de “Arts and Crafts” hareketini doğurur. Yeni gereksinimler için yeni sanat eğitiminin verilerek, günlük yaşamın bir  parçası olması gerektiği görüşünü savunan Arts and Crafts hareketinin bir sonucu olarak İngiltere’de “Uygulamalı Güzel Sanatlar Eğitimi” veren okullar açılmıştır. William Morris, sanayi devriminin bir sonucu olan üretim bandından çıkan ürünlerin ucuz ve kötü olduğunu savunarak mallarının niteliksizliğini vurgulamış ve geçmişin el sanatlarına dönmeyi amaçlamıştır. Ancak bu yoldaki çabaları geleceğe yön veren tasarım atılımları geliştirmiştir. El sanatlarını yeniden canlandırma çağrısı, malzemeye sadık kalmak, işlevsel nesneleri güzel yapmak, tasarımın işleve uygun olması gibi ilkeler, sonraki nesillerce sanat ve el sanatları değil, sanat ve endüstriyi birleştirme adına uyarlanmıştır. Sanat kurallar ve ölçülerle belirlenemez, duygusal bir biçim anlayışına dayanır ve John Ruskin ve William Morris gibi sanatçılar makinenin bu formları meydana getiremeyeceğini düşünmüşlerdir. Morris ve arkadaşları için makine ve onunla ilgili her şey lanetlenecek icatlarken, Bauhaus’un kurucusu olan Walter Gropius ve arkadaşları için makine ancak bir araçtır ve ona karşı değil, onunla birlikte yeni adımlar atılmalıdır. Morris her ne kadar başlangıçta makineye karşı görünse de sonunda o da bu karşıt görüşünde zamanla yumuşama eğilimine girmiştir. Kendisinden sonra gelen birçok sanatçıyı da etkileyen Morris, sanat ve sosyal hayat arasında ilişkiyi modern anlamda kavrayıp teorik ve uygulamayla bir köprü oluşturan bir sanatçıdır. Morris aynı zamanda Bauhaus Okulu’nun hazırlayıcısı ve sanatın büyük dönüşümü olarak kabul edilen modernizmin temelini oluşturmuştur.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder