DERS KİTABI CEVAPLARINA BURADAN ULAŞABİLİRSİNİZ!
TASARIM EĞİTİMİ TARİHİ VE WİLLİAM MORRİS
1760 – 1860 yılları arasında İngiltere’de başlayan Sanayi Devrimi, toplumun
tüm alanlarını etkilediği gibi sanat alanında da etkili olmuştur. Artan arz ve talebi
karşılamak için üretim bandı fikrinin ortaya çıkması ile birlikte makineler ön plana
geçmiş, sanat ve zanaatta da değişiklikler yaratmıştır ve sanata verilen önem
azalmıştır. Makineler standart üretim, kurallara dayanan ölçüler ve geometrik formun
doğal olmayan bir görüntüye sahip olması William Morris ve John Ruskin gibi
sanatçıları makinenin sanatı bozduğuna inanmalarına yol açmıştır. Morris ve Ruskin
gibi sanatçılar bu düşünceler ışığında makine üretiminin sanattan yoksun görünen
formuna karşı durarak tasarım fikrinin gelişmesinde öncü rol oynamışlardır.
Günümüzde tasarım sorunu güncel bir konu olmaya devam etmektedir. Bu nedenle
günümüzde karşılaşılan problemlere geçmişte yaşanan deneyimlere bakarak farklı
bakış açıları kazanarak bir çözüm yolu bulabiliriz. Günümüzde oldukça hızlı gelişen
teknolojiyle birlikte, tasarım sorunu güncel bir konu olmaya devam etmektedir. Bu
araştırma bu nedenle geçmişteki problemlere bakarak günümüzdeki sorunlara daha
doğru yaklaşımlar sergileyebilmemize yardımcı olabilmesi amacı ile
gerçekleştirilmiştir. Bu Araştırma mimari, sanat tarihi ve endüstriyel tasarım konulu
kitaplar- dergiler, Yüksek Öğretim Kurumu Tez Merkezinden konuyla ilgili tezlerden
elde edilen literatürler incelenerek betimleyici anlatımla şekillendirilmiştir. Bu
çerçevede yapılan araştırmanın diğer bir amacı ise el yapımından, makine üretimine
geçiş sürecinde ortaya çıkan tasarım sorunlarının irdelenmesidir.
Anahtar Kelimeler: William Morris, tasarım, sanat eğitimi, sanayi devrimi.
1760-1860 yılları arasında buhar gücünün ile çalışan makinelerin keşfi,
İngiltere’de Sanayi devriminin başlaması ve bu makinelerin günlük hayata girmesi
gibi önemli gelişmeler dönemin sanat ve tasarım anlayışını da değiştirmiştir. Bu
değişime neden olan etkenlerden biri makineleşmedir. Makineleşme el sanatlarının
gerileterek zanaatkârların tüm geleneklerinin yok olmasına neden olmuş ve üretim
bandı fikrinin de ön plana geçmesine neden olmuştur. Fabrikasyon ürünler artmış ve
sonuç olarak seri üretimden dolayı artık kolayca alınabilecek şekilde ucuzlamıştır.
Bu dönemde nüfus artışına bağlı olarak ortaya çıkan talep artışı ve
beraberinde seri üretime olan gereksinme gibi gelişmeler, endüstriyel ürünlerin
tasarlanması gereksinimi doğmuştur. Bu durum tasarım eğitiminin önemini ortaya
koyarak sistemin kendini yeniden örgütlemesi gerektiği fikrini ortaya koymuştur.
Tasarımcı ihtiyacını karşılamak için 19. yüzyıl boyunca İngiltere’de çeşitli Tasarım
Okullarının (School of Design) açıldığı, bunların 1852’den sonra Güzel Sanatlar
Okulları (Schools of Art) olarak yeniden isimlendirildikleri ve ardından desen
derslerinin ilkokullarda bir ders olarak yer aldığı görülmektedir (Özsoy, 2003: 62).
Endüstriyel üretimin estetik açıdan niteliksizliği ve endüstrinin toplum
yaşamındaki etkilerine bağlı olarak, önceden el sanatlarına dönüşü vurgulayan
Avrupa’daki birçok sanat hareketi, zamanla sloganlarını “edebiyat, sosyal bilimler,
teknolojik süreçlerin kurduğu standartlar artık sanatçılarla tanışmalı” anlayışına
dönüştürmüşlerdir. Arts and Crafts (sanatlar ve el sanatları) hareketinin Ruskin ile
birlikte oluşturucusu olan Morris, konuşma ve yazılarında “sanat eğitiminin
değişmesini, yeni gereksinimler için yeni sanat eğitimi verilmesini, günlük yaşamın
bir parçası olmasını” (Şahin, 1995: 13) savunuyordu.
Bu fikirlerin etkisiyle, 1850’lerden itibaren İngiltere’de yeni bir sanat ve
sanat eğitimi hareketi başlamış oldu. Arts and Crafts hareketinin İngiltere’deki pratik
bir sonucu olarak “ Uygulamalı Güzel Sanatlar Eğitimi” veren okullar açılarak, orta
dereceli okullarının programlarında İş Eğitimi derslerine yer verildiği görülmektedir
(Şahin, 1995: 13).
Arts and Crafts, uluslararası fikirlerin dolaşımında etkin olan bir dergi olan
İngiliz “The Studio” dergisi ile Avrupa’daki tüm sanat hareketleri üzerinde etkili
oldu. İngiltere ve Amerika’da Arts and Crafts veya modern Stil, Fransa ve
Belçika’da Art Neuaveau, Almanya’da Jugendstil veya Neue Kunst, Avusturya’da
Secessionstil, İtalya’da Stil Floreale aynı ruhu paylaşarak oluşturuldu
19. Yüzyılda Tasarım Eğitimi
19 yüzyılda da endüstriyel gelişimin getirdiği yeni gereksinim içinde İngiliz
ve Avrupa Sanatı’nın kendine yeni bir yol çizmesi gerekmiştir. Makine üretimi
mallar, artık o zamana kadar alışılagelmiş, aynı kişi tarafından tasarım ve yapımının
gerçekleştirildiği üretim biçiminin yerini almıştı (Arslanoğlu, 1983: 12). Üretilen
mallar standarttır ve estetik kaygı ile kaliteden uzaktır. Bununla birlikte el yapımı
ürünler oldukça yüksek fiyatlara satılır hale gelmiştir. Üstelik o çağın kapitalistleri,
sanatın ticari bir faktör olduğunun farkına varmışlardır” (Read, 1973:19).
İngiltere’nin uluslararası ticaret açığını kapatmak için tasarım okulları,
bireylerin yeteneklerinin geliştirilmesine yöneltmişlerdir. Ancak, orta gelirli halk
tabakasının ilgi ve desteğinden dolayı, uyguladıkları programların içeriği açısından
benzerleri sayılabilecek ve temelde dayandıkları kurumlar olan Güzel Sanatlar
Okulları haline gelmişlerdir. Bu okullarda bir yandan, ekonomik ve sosyal durumları
orta sınıfa göre daha iyi olan üst tabaka için, akademik seviyede görsel sanatlar
eğitimine denk bir eğitim vermek amacıyla özel desen sanatçılarına veya
öğretmenlerine görev verirken, diğer yandan orta sınıf için de itibarı olan görsel
sanatlar (resim) öğretmenliği mesleğini sunmuşlardır (Özsoy, 2003: 63). Bunun yanı
sıra çalışan kesimi oluşturan zanaatçılara, sanat endüstrisinde çalışanlara, parça başı
iş yapan tasarımcılara, düşük ücretle ve sınırlı bir müfredatla akşam dersleri
vermişlerdir.
Öğretim bu okullarda klasik örneklere ve geometrik çalışmalara
dayandırılmış ve “basitten karmaşığa doğru” ilkesini kabul eden bir milli müfredat
programı yoluyla, yeteneklerin geliştirilmesi üzerinde yoğunlaştırılmıştır. Aynı
zamanda tüm öğretim, birbirini izleyecek şekilde sunulmuştur. Böylelikle yağlıboya
ve heykelden ya da grafik, tekstil gibi bir tasarım çalışmasından önce desen; ton, tek
renkli çalışma ve renkten önce çizgi, hacimsel kalıp ve canlı model çalışmalarından
önce düz, yüzeysel ve cansız nesneler gelmiştir. İlköğretim okullarındaki desen
dersleri de bu yöntemle uygulanmıştır. Ancak konular desene başlangıç olabilecek
basamaklarla sınırlandırılmıştır.
Sanatın bir ders olarak okullara girişi endüstri devrimi döneminde
gerçekleşmiştir. Sanayi Devrimi ile birlikte güzel sanatlar alanında tasarım, üretilen
malın satılması amacıyla ön plana çıkmıştır. Endüstri’nin hızla gelişimi, endüstriyel
tasarıma gereksinimi de büyük boyutta gündeme getirmiştir. Bu gereksinimle
birlikte okullara sanat dersi girer ve İngiltere’de “Arts and Crafts” hareketini
doğurur. Yeni gereksinimler için yeni sanat eğitiminin verilerek, günlük yaşamın bir parçası olması gerektiği görüşünü savunan Arts and Crafts hareketinin bir sonucu
olarak İngiltere’de “Uygulamalı Güzel Sanatlar Eğitimi” veren okullar açılmıştır.
William Morris, sanayi devriminin bir sonucu olan üretim bandından çıkan
ürünlerin ucuz ve kötü olduğunu savunarak mallarının niteliksizliğini vurgulamış ve
geçmişin el sanatlarına dönmeyi amaçlamıştır. Ancak bu yoldaki çabaları geleceğe
yön veren tasarım atılımları geliştirmiştir. El sanatlarını yeniden canlandırma çağrısı,
malzemeye sadık kalmak, işlevsel nesneleri güzel yapmak, tasarımın işleve uygun
olması gibi ilkeler, sonraki nesillerce sanat ve el sanatları değil, sanat ve endüstriyi
birleştirme adına uyarlanmıştır.
Sanat kurallar ve ölçülerle belirlenemez, duygusal bir biçim anlayışına
dayanır ve John Ruskin ve William Morris gibi sanatçılar makinenin bu formları
meydana getiremeyeceğini düşünmüşlerdir. Morris ve arkadaşları için makine ve
onunla ilgili her şey lanetlenecek icatlarken, Bauhaus’un kurucusu olan Walter
Gropius ve arkadaşları için makine ancak bir araçtır ve ona karşı değil, onunla
birlikte yeni adımlar atılmalıdır. Morris her ne kadar başlangıçta makineye karşı
görünse de sonunda o da bu karşıt görüşünde zamanla yumuşama eğilimine
girmiştir. Kendisinden sonra gelen birçok sanatçıyı da etkileyen Morris, sanat ve
sosyal hayat arasında ilişkiyi modern anlamda kavrayıp teorik ve uygulamayla bir
köprü oluşturan bir sanatçıdır. Morris aynı zamanda Bauhaus Okulu’nun
hazırlayıcısı ve sanatın büyük dönüşümü olarak kabul edilen modernizmin temelini
oluşturmuştur.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder