KOZMİK ÂLEMDE NEF’Î’NİN SEYRİ - Ders Kitabı Cevapları

Yeni Yayınlar

Haziran 26, 2015

KOZMİK ÂLEMDE NEF’Î’NİN SEYRİ

Edit
 DERS KİTABI CEVAPLARINA BURADAN ULAŞABİLİRSİNİZ! 
KOZMİK ÂLEMDE NEF’Î’NİN SEYRİ


Özet

Edebiyatımızın en realist bilinen, başı hep felekle dertte olan bir şairinin, felek ve feleküstü kavramlara nasıl nüfuz ettiğini ortaya çıkarmak için Nef’i’nin eserlerinden, Nef’i’nin düşüncelerini inceleme konusu olarak seçtik. Gerileme devrinin buhranlı çağında yaşamış; geri kalmışlığın sebep olduğu ahlakî çöküntüye karşı çıktığı için tüm çevresindekilerin, dolayısıyla feleğin hedefi haline gelmiştir. Şair, ayına güneşine varıncaya kadar, birkaç istisnaî örnek dışında felekle kavgalıdır; yani kendisine reva görülen yaşantısından hoşnut değildir. Bu yüzden kendi içine kapanıp, iç dünyasında geliştirdiği feleküstü âleme seyretmeyi, hatta o âlemde yaşamayı tercih etmiştir. Hep savunmada olduğu için, kendini ispatlamak adına “ben” geliştirip, sonuna kadar o ben’le meydan okumuştur. Şairin şiire, hayata, metafizik âleme nüfuzu kıskanılacak seviyede olup, kendine mahsus fikir ve üslupla geliştirilmiştir.

Her insanın dünyası nüfûz edebildiği kadardır. insan idrak ettiği dünyada yaşar, hâkim olabildiği kadarını ifade eder. İnsanı özel kılan haslet, kendisine ait bir dünyasının oluşu ve bu dünyayı istediği gibi oluşturma hürriyetidir. Bu yüzden sanat eserlerinin biçimlendiği sanatçıların dünyaları hep merak konusu olmuştur. 

Realist bilinen bir Divan şairinin iç dünyasını değerlendirmek, nüfûz edebildiği vüs’ati tespit edebilmek amacıyla çalışma konusu olarak Nef’î’ yi seçtik. Bu çalışma, şair hakkında bilinen hiciv şairi oluşu, kendi diliyle belaya uğraması, çevresi ve kaderiyle mücadelesi dışında kalan iç dünyasının renkleri, hayalleri, nüfuzu ve güç aldığı değerlerin neler olduğunu araştırma denemesinden ibarettir. Eski Türk Edebiyatının hayat görüşü, felsefesi bir düşünce kültürü olarak yüzyıllar boyu süregelen bir felsefî boyuta sahiptir. Bugün sanat eserleri üzerinde psikanaliz çalışmaları bile yapılıyorken, mistik felsefenin sevgi ve hoşgörüsünü yıllarca yaşatmış olan edebî eserlerimiz üzerinde soyut fikirlerin izahı, yorumu gibi çalışmalar, bilim dünyamızın bir eksikliği olarak halen sürmektedir. Kısaca kozmik âlem dediğimiz âlemi iki bölümde incelemek yerinde olacaktır. Eski astronomi ile yeni astronomi ilmi arasında birkaç ayrıntıdan başka fark yoktur.

Edebiyatta astronomik bilgilerden ziyade bu kozmik unsurlara kültürlerin yüklediği anlamlar önemlidir. Eski Edebiyatta yedi felek gezegenler katını, yani güneş sistemini; sekizinci felek yıldızlar göğünü, yani güneş sistemi dışında kalan evren oluşturmakta. Dokuzuncu Atlas felek ise sonsuz bir boşluk tasavvur edilmekte. (Pala, 1995, 181-183) İnançlarımıza göre ilk sekiz felek Duyular (şehâdet, sûret, fizik) âlemi, dokuzuncu felekse Meta-fizik (fizik ötesi, gayb, misal, ervâh, arş, ) âlemidir. Meta-fizik yerine daha samimi bir ifade olan feleküstü tabirini kullanmak Eski Edebiyat mantığına daha uygun olacaktır. Feleküstü de fiziksel olarak duyular âleminde yaşayan insan için uzak ve yabancı değildir. 

Duyular âlemi aklın ulaşıp idrak edebildiği; feleküstü ise gönlün ulaşabildiği, kapsadığı veya gönlü kapsayan insanın iç âlemidir. (Uludağ, 1999, 207) Felekle yıldızı barışmayan, reel dünyada işleri yolunda gitmeyen, mutlu olamayan, mutlu olduğunu düşünerek kendini kandıramayan kişinin sığınağı olan alternatif dünya, metafizik âlemdir. Belki, ters giden işleri kişiyi arayışa iter; belki de işlerin yolunda gitmemesi metafizik âlemden bir yaratıcılık davetidir. Her hal ü karda bir arayıştır, ayrı bir dünya özlemi ve her hal ü karda bu arayışın yolu aşktır. Diğer yollar, tedbirler, oyun ve hileler belki işleri yoluna koyabilir; ancak, kişiyi eğitmekten, olgunlaştırmaktan uzak yollardır. Aksilikler, açmazlar kişinin kendini çaresiz, hatta hiç hissetmesine sebep olurken, bu hisler kişide düşünce eğitimini gerçekleştirmiş oluyor. Birbirine yol açan olaylar zincirinin bilinçli bireyi getirdiği nokta: İtilme > ibret > ilke > isyan > hürriyet. Bu hürriyet (şair için açık söz söyleme, hicvetme hürriyeti) birçok acı ve tecrübe sonucunda elde edildiği için, bilinçli bir insan nezdinde zaten mutlu olmadığı bir
hayatı yaşamaktan daha önemlidir. “Bizdeki benlik yararlanılabilir bir erkle yüklüdür. Bu erk istencin sınırları içinde ta insan bilincine dek uzanıp yayılır. Yayılırken de hiçbir felsefenin zarar vermesine ve sınırlamasına olanak tanımayan sonsuz özgürlüğün salt ve egemen duygusunu beraberinde sürükler.” (Jung, 1982, 93) Neticede, Nef’i’nin kendine görev bildiği hicvetme tutkusu, özgürlük duygusunu tatmış olmasından gelmektedir. 


SONUÇ
Bu çalışma bir şairin yaşantısını ve görüşlerini içinde yaşadığı fiziksel çevre ile düşünce dünyasını birlikte değerlendirme amacıyla kâleme alınmıştır. Edebiyatımız, hayatın vizyonunu sadece fiziksel çevre ile sınırlamış değil, bilakis fiziksel çevreye bile fizikötesi anlamlar yüklemiştir. Bunda sanatçıların eğitim düzeyi, kişisel yeteneği, sosyal kültür ve yaşam tecrübesi etkili olmuştur. Her hal ü karda açılan tartışma fenâ-bekâ, yararlı-yararsız, iyikötü gibi temalarda düğümleniyor ve “olmak ya da olmamak” noktasında bir klasik edebiyat felsefesi oluşturuluyor.

Felekle ters düşen şair, kendine feleküstü değerler edinmek suretiyle fizikötesiâlemi alternatif d ünya olarak seçmiştir. Son derece realist olmasına rağmen, fizikötesi âlemi reel âlem/ hakikat âlemi olarak kabul etmekle çağın geçici değerlerine, fânî olan hayatın sahte güherlerine itibar etmemiştir. Belki de realite onu bu noktaya taşımış ve şair belaya  Gücünü kendi yeteneğinden ve inançlarından alan şairin çizdiği âsî görüntü, onun aleyhine kullanılmış olmasına rağmen, minnet bile etmeyişi, ilkelerine bağlılığındandır.  İlkeler,tecrübe, ibret tefekkür ve ilimle kazanılan kişinin kendisine özgü kültürü, felsefesi ve değerleridir. Aklıda, idrakte duyular âlemini geçip metafizik âlemden ilhamlar alacak, bu ilhamlarla eserler verecek kadar geniş bir dünyaya sahip olan şair, zaman-mekân kaydından kurtulup sonsuzlukta seyredecek kadar hürdür. Kimsenin düşünemediği yeni mazmunlar bulur. Mâna âlemi onun emrindedir. Akl-ı kül, onun sözlerini idrak edemez. Gayb âleminin sırlarını anlatır, gizli şifre olarak şiirlerinde. Aslında sonsuzluk âlemindeki tüm yolculuğu kendi içinde, aklı ve gönlündedir. Dostuna karşı müşfik, düşmanına karşı dil kılıcıyla saldıran bir cengâverdir. Neticede, fizik ve metafizik âlemlerde seyrini gözlediğimiz şairi fizikî dünyasında mutsuz, fizikötesinde, kendine ait sonsuzlukta seyran ederken mutlu bulduk.  


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder