Kırmızı Karınca Kitap Özeti Mehmet Ali Çiçekçi - Ders Kitabı Cevapları

Yeni Yayınlar

Ocak 29, 2019

Kırmızı Karınca Kitap Özeti Mehmet Ali Çiçekçi

Edit
 DERS KİTABI CEVAPLARINA BURADAN ULAŞABİLİRSİNİZ! 

Kırmızı Karınca Kitap Özeti Mehmet Ali Çiçekçi

Kırmızı Karınca Kitap özetini ben çıkardım arkadaşlar alıntı felan değildir. Umarım işinize yarar, Kırmızı Karınca kitap özeti, Kırmızı Karınca roman özeti, Kırmızı Karınca Kitabının yazarı kimdir? Kırmızı Karınca kitap sayfa sayısı? Kırmızı Karınca roman özeti, kişileri ve olayları aşağıdadır.


Kitabın Adı: Kırmızı Karınca
Kitabın Yazarı: Mehmet Ali Çiçekçi
Kitabın Sayfa Sayısı:400

Kitabın Özeti: Beral yine gözlerini tavana dikmiş, az önce yaşananları düşünüyordu. Bu ilk değildi ve son olmayacaktı, ama bildiği bir şey vardı ki artık bıkmıştı, yılmıştı ve usanmıştı. Az önce anne ve babası ile yaşadığı çatışmanın tek sorumlusunun kendi olmadığını düşünüyordu. Onlarda suçluydu ‘‘Hatta tek suçlu onlardı’’ demeyi çok isterdi ama kendi yanlışlarının da ne olduğunu biliyordu. Belki bu çatışmaları nasıl azaltacağını biliyordu, kendisinden beklenenlerin neler olduğunu, neler yapıp yapmaması gerektiğini çok iyi biliyordu. AMA,  ki orada büyük bir ama vardı. Yapamıyordu, başaramıyordu. Evet, yapması gerekenleri bildiği halde yapamıyordu. Yapamamasının birçok nedenini kafasının içerisinde sıralarken, bunların hiçbir şeyi değiştirmediğini fark etti ve içinin acıdığını hissetti. Göz kapakları yine kapanmak için aşağı doğru hareket ederken, gözleri pencereye takıldı, uzaklara yıldızlara baktı. Acaba diğer gezegenlerde olsaydı bu derslerle yine uğraşmak zorunda kalacak mıydı? Matematik, Fen, Sosyal gibi derslerle uğraşmak zorunda kalacak mıydı?

Ezber yapmak, ödev hazırlamak acaba diğer gezegenlerde de var mıydı? Belki de bu sorunun cevabını bulmak için astronot olması gerekirdi, ama astronot olabilmesi için yine ders çalışması gerekiyordu. Dersler, öğretmenler, okul, sınavlar onu çıldırtıyordu… Zil sesini bile duymuştu, kafasının içerisinde çalıyordu sanki o kadar ki iğreniyordu. ‘‘Haydi, işkence başlıyor’’ diye bağıran zil sesi. Az önce aklından o soruyu geçirdiğine bile pişman olmuştu. Zaten bu pişmanlık o güne ait hissettiği son şeydi.Gözleri kapandı ve huzursuz bir şekilde uykuya daldı.

Aslında son birkaç gündür bunu düşünüyordu 8. sınıfa gidiyordu, 6. ve 7. sınıfta girdiği SBS sınavlarından iyi puanlar almamıştı, ya bu yıl. Sesli olarak bunları düşünürken dinlendiğinden haberi yoktu. Kendini odada yalnız zannediyordu, hiç kimsenin olmadığını biliyordu. Ders çalışmak istiyordu ama yapamıyordu, çalışamıyordu, odaklanamıyordu, masanın başına geçemiyor, geçse, başlasa devam ettiremiyordu. Bir iki zorlamıştı ama olmamıştı.



En sonunda yatağına uzandı ve pencereden dışarı bakarak hıçkıra, hıçkıra ağlamaya başladı, artık dayanamıyordu, bir şeyleri kaybetmeye başlamıştı ve hemen bir şeyler yapmazsa dönüşü olmayan yola girebilirdi. Beral ilk kez ağlıyordu ve ağlayarak kendi kendine söylenmeye başladı;

-YAPAMIYORUM, YAPAMIYORUM! DERS ÇALIŞAMIYORUM.



+ ALIŞAMIYORUM.



O ses ne idi, nereden, kimden gelmişti ? Yoksa hayal mi görmeye başlamıştı, ya da kafayı yemişti. Ya da uykudaydı, rüyasında mı duyuyordu o sesi?

+ Evet alışamadım demelisin, çünkü siz insanoğlunun yapamayacağı şey yok, senin de öyle.

O sesi yine duymuştu, emin idi rüya değildi ama bu ses nereden geliyordu? Ayağa kalktı, birilerini görmek amacıyla lambayı açtı. Korku dolu bakış ve ses tonu ile;

– Kimin sen? Nesin sen? Seni göremiyorum, neredesin?

+Görmesen olmaz mı?

-Hayır olmaz.

+Beni anlaman için görmen mi gerek?

-Evet, hem soru sormayı bırak, sen kimsin? Beni korkutuyorsun.



+Cesur ol, ben sadece bir dostum.

-Dostlar dostlarını korkutmazlar, dostlar kendilerini saklamazlar.

+Ben kendimi saklamıyorum ki sadece sen beni göremiyorsun.

-Yoksa görünmez misin?

+Hayır, görünürüm sadece sana göre biraz küçüğüm.

-Seni görmek istiyorum.

+Tamam, pencereye bak.

Beral hem korku hem de heyecan dolu gözlerle birini görmeyi umarak pencereye bakar ama yine göremez. Sinirli bir şekilde;

-İn misin, cin misin? Sen kimsin, seni göremiyorum?

+Yaklaş, yaklaş.

Ne göreceğini bilmeden pencereye yaklaşır, yaklaşır, ama hala kimseyi göremez, aslında görmüştür ama gördüğü tek canlı pencere kenarında duran bir KIRMIZI KARINCA. Belli bir süredir konuştuğu da bir kırmızı karınca olamazdı herhalde? Hem karıncalar konuşmaz, peki bu ses nereden geliyor? Acaba birileri oyun mu oynuyor ya da artık kafayı yedi mi? Uzun süredir anne ve babası psikiyatriste gitmeyi teklif ediyorlardı, yoksa onlar çoktan anlamışlar mıydı? Beral, kırmızı karıncayla tanışır. Daha doğrusu ilk başta ona inanmaz alay eder ama sonra onun konuştuğunu anlar uzun uğraş sonunda birbirleriyle tanışırlar. Beral ne olduğunu hala anlamamıştır. Karşısında bir karınca ve onunla konuşmaktadır. Daha önce sadece oynadığı bazen üzerlerine su döküp sel yaptığı, benzin döküp kızartma yaptığı karıncalardan biri ile konuşuyordu. Birden çocukluğunu hatırladığında ‘‘Kesin bu karınca intikam almaya geldi’’ diye düşündü ama sadece kendi yapmamıştı, başka arkadaşları da yapmıştı, kimseye bir şey olmamıştı yoksa cezalandırmaya onunla mı başlanacaktı? Hem bu karınca diğerlerinden farklı, kırmızı bir karınca daha önce görmemişti. Yoksa bu karıncaların Süperman’i miydi? Çünkü bunun kanatları da vardı. Kırmızı Karınca ona kabul ederse koçluk yapabileceğini ona SBS’yi kazanmasında yol gösterebileceğini söyledi. Beral denemekten bir zarar çıkmaz deyip kabul etti. Dönem bitene kadar Kırmızı Karınca Beral’e yol gösterir strese kapılmaması için yapması gerekenleri anlatır, ona ders programı hazırlatır, ona gitmesi gereken bazı okuma kursları filan önerir. Beral git gide yükselmektedir. Ailesi de bundan hoşnuttur ama oğullarına bir şey oldu da bir günde nasıl böyle değiştiğini merak ederler oda geçiştirir bir türlü. Beral şunu anlar ailesini düzeltmesi için kendisini düzeltmesi yeterliymiş aslında. Artık hayattdan zevk almaya başlamıştır. Arkadaşı Mert vardır onun da dersleri kötüdür ona da Kırmızı Karınca’dan öğrendiği şeyleri öğretir ve arkadaşı da başarılı olur. Beral’in aşık olduğu bir kız var onun adı Şule. Onunla araları da iyi olur Şule ona bazen Matematik dersi verir Beral git gide yükselir ve hedeflediği Anadolu Lisesini kazanır. Çok mutlu olmuştur kendisini düzeltmekle ailesini, arkadaşlarını, öğretmenlerini düzeltmiştir. Şule Fen Lisesini kazanmıştır. Yakın arkadaşı Mert ise Piri Reis Lisesini kazanmıştır. Herkes hedefini kazanmıştır ve mutlulardır. Bunun yanında aileleri de Beral’e yaptıklarından dolayı teşekkür ederler. Ama Beral bunun için sizin değil benim sizlere teşekkür etmem lazım deyip o onlara teşekkür etmiştir.Hayatını kurtarmıştır.Mutlu Son J

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder