Siyasal Alanda Yapılan İnkılaplar ve Açıklamaları - Ders Kitabı Cevapları

Yeni Yayınlar

Mayıs 02, 2018

Siyasal Alanda Yapılan İnkılaplar ve Açıklamaları

Edit
 DERS KİTABI CEVAPLARINA BURADAN ULAŞABİLİRSİNİZ! 

Siyasal Alanda Yapılan İnkılaplar ve Açıklamaları

Mustafa Kemal Atatürk’ün siyasal alanda yaptığı devrimler, inkılaplar nelerdir? Bu inkılapların tarihleri, açıklamaları ve nedenleri.


SİYASAL ALANDA YAPILAN DEVRİMLER (İNKILAPLAR)
SALTANATIN KALDIRILMASI (1 Kasım 1922)
SALTANATIN KALDIRILMASININ NEDENLERİ
♦ Saltanat sisteminin ulusal egemenlik ilkesine ters düşmesi

Siyasal Alanda Yapılan İnkılaplar ve Açıklamaları
Siyasal Alanda Yapılan İnkılaplar ve Açıklamaları

♦ itilaf Devletleri’nin Lozan Barış Konferansı’na TBMM ile birlikte Osmanlı Hükümeti’ni de davet etmeleri

♦ Ülkede, TBMM ve istanbul Hükümeti şeklinde ortaya çıkan iki ayrı yönetim görüntüsüne son verilmek istenmesi

♦ Padişah ve İstanbul Hükümeti’nin İtilaf Devletleri yanlısı bir tutum izlemeleri

SALTANATIN KALDIRILMASININ SONUÇLARI
♦ Osmanlı Hükümeti ortadan kaldırılarak, ülkede iki hükümetin bulunmasından doğan çift başlılık sorunu sona erdirildi. TBMM Türkiye’nin tek temsilcisi haline geldi.

♦ Ulusal egemenlik yolunda, en büyük engel ortadan kaldırılmış oldu.

♦ Laikliğe geçiş için önemli bir adım atıldı.

♦ Cumhuriyet yönetimine geçiş hızlandı.

Bu nedenlerle, 1 Kasım 1922’de kabul edilen bir kanunla Saltanat ve halifelik birbirinden ayrılarak saltanat kaldırıldı. Son Osmanlı Padişahı Sultan Vahdettin bu kararın ardından İstanbul’dan ayrıldı. (Vahdettin yabancı bir ülkeye sığınan tek Osmanlı padişahıdır.)

TÜRKİYE’NİN YENİDEN İDARİ TEŞKİLATLANMASI
Yeni Türk devletinin kurulmasıyla 1921 ve 1924 anayasalarında devletin yeniden yapılandırılması ile ilgili kararlara yer verildi. Buna göre ülke; iller, ilçeler, bucaklar ve köyler olarak yönetim birimlerine ayrıldı. Bu ayrım yapılırken ülkenin coğrafi ve ekonomik durumu göz önünde bulunduruldu. Yeni yönetim yerlerine merkezden yönetici atanması uygun görüldü. İllere valiler, ilçelere kaymakamlar, bucaklara bucak müdürleri atandı. Böylece yerel yönetim birimleri merkeze bağlanarak yurdun geneline daha hızlı hizmet ulaştırılması sağlandı.

1930 yılında çıkarılan Belediye Kanunu ile yerel yönetim birimlerinin işleyiş biçimi belirlendi. Bu yeni düzenlemeyle hem inkılapların ülkenin her yerine yayılması hem de hizmetlerin en iyi biçimde götürülmesi amaçlanmıştır.

ANKARA’NIN BAŞKENT OLUŞU
Lozan Barış Antlaşması’nın TBMM tarafından onaylanmasından sonra, İstanbul 23 Eylül 1923’ten itibaren tahliye edilmeye başlandı. 6 Ekim 1923’te İstanbul’un yabancı işgal kuvvetleri tarafından boşaltılması tamamlandı. Yabancı işgal kuvvetlerinin İstanbul’dan ayrılması, gündeme hükümet merkezi sorununu getirdi. Milletvekillerinin bazıları başkentin İstanbul olması gerektiğini savunurken bir kısmı da Ankara’nın başkent olması gerektiğini ileri sürüyordu.

Nihayet İsmet Paşa, Ankara’nın başkent olması ile ilgili tek maddelik bir kanun teklifini meclise sundu. Bu teklifin kabul edilmesi üzerine, Ankara 13 Ekim 1923’te yeni Türk Devleti’nin başkenti ilân edilmişti.

Ankara’nın başkent olmasında etkili olan nedenler;

♦ Türkiye’nin orta yerinde olması, askeri ve siyasi yönden güvenli bir konumda bulunması,

♦ Ülkenin her tarafıyla ulaşım ve haberleşme imkânlarına sahip olması,

♦ Ülkenin her köşesine hizmet götürmeye elverişli bir konumda bulunması,

♦ TBMM’nin Ankara’da açılması ve Kurtuluş Savaşı’nın idari merkezi olması

CUMHURİYETİN İLANI (29 Ekim 1923)
CUMHURİYETİN İLAN EDİLMESİNİN NEDENLERİ
♦ Milli egemenliğin gerçekleşmesine en uygun rejimin cumhuriyet olması

♦ 1923’te hükümetin istifa etmesiyle yeni bir Hükümetin kurulması gerekiyordu. Ancak meclis hükümeti sistemine göre yeni bir hükümetin oluşturulması çok güçtü. Bu krizi aşmak için meclis hükümeti sistemi yerine kabine hükümeti sistemine geçilmesi gerekiyordu. Bunun da ancak cumhuriyetin ilanı ile mümkün olabilmesi

♦ Saltanatın kaldırılmasından sonra devlet başkanlığı ve devletin rejimi sorunu ortaya çıkmıştı. Bu sorun da cumhuriyet yönetiminin ülkeye getirilmesiyle çözümlenebilmesi

CUMHURİYETİN İLANININ SONUÇLARI
♦ Cumhuriyetin ilanı ile yeni Türk Devleti’nin adı konulmuş ve yönetim biçimi belirlenmiştir.

♦ Cumhurbaşkanlığı görevi ortaya çıkmış ve TBMM tarafından İlk cumhurbaşkanı olarak TBMM Başkanı Gazi Mustafa Kemal seçilmiştir. Böylece devlet başkanlığı sorunu çözümlenmiştir, ilk başbakan İsmet (İnönü) Paşa ve ilk meclis başkanı Ali Fethi (Okyar) Bey olmuştur.

♦ Meclis hükümeti sistemi yerine kabine hükümeti sistemi getirilerek hükümet kurma işleri kolaylaştırılmış, böylece meclisin yürütme işlevi hızlanmıştır. Artık TBMM Hükümeti yerine, Cumhuriyet hükümetleri kurulmaya başlanmıştır.

♦ “Egemenliğin kayıtsız şartsız millete ait olması” ilkesi hayata geçirilmiştir.

Mustafa Kemal Paşa “En büyük eseri” olarak “Cumhuriyet’i göstermiştir.

HALİFELİĞİN KALDIRILMASI (3 MART 1924)
HALİFELİĞİN KALDIRILMASININ NEDENLERİ
♦ Cumhuriyetin ilanı ve cumhurbaşkanının seçilmesiyle halifeliğin bir rolünün kalmaması

♦ Eski rejim taraftarlarının sığınabilecekleri tek makam olarak halifeliği görmeleri

♦ TBMM’deki bazı vekillerin halifeyi TBMM’nin üstünde görmesi

♦ Halife Abdülmecit Efendi’nin talimatlara uymaması ve yetkilerini aşacak uygulamalara girişmesi

♦ Batı’yı kendine örnek alan bir ülkede halifeliğin, laikliğe ve çağdaşlaşmaya engel olabileceği endişesi

HALİFELİĞİN KALDIRILMASININ SONUÇLARI
♦ Laikliğe geçişin en önemli aşaması gerçekleşmiştir.

♦ Türkiye Cumhuriyeti’nin karakteri tam olarak ortaya konmuştur.

♦ Türkiye’de ümmetçilik arayışları sona ermiştir.

♦ Ulusal egemenlik güç kazanmıştır.

♦ İnkılapları gerçekleştirmek İçin uygun zemin hazırlanmıştır.

HALİFELİĞİN KALDIRILDIĞI GÜN ÇIKARILAN DİĞER YASALAR
Tevhid-i Tedrisat Kanunu (Öğretim Birliği Yasası)
Tüm okullar Maarif Vekaleti’ne (Milli Eğitim Bakanlığı) bağlanarak, ulusal kültürün oluşturulması konusunda önemli bir adım atılmıştır.

Şeriye ve Evkaf Vekaleti’nin Kaldırılması
Din işleri ve Vakıflar Bakanlığı olan bu kurum kaldırılarak devlet yönetimindeki şeriat temsilcisi olan bir kuruma son verilmiştir. Bu kapsamda medreseler, tekke ve zaviyelerle türbeler de kaldırılmış, şeriat mahkemelerine son verilmiştir. Halkın dini hizmetlerinde yardımcı olması amacıyla başbakanlığa bağlı Diyanet İşleri Başkanlığı, vakıfların idaresi için de Vakıflar Genel Müdürlüğü kurulmuştur.

Erkân-ı Harbiye Vekaleti’nin Kaldırılması
Askerlerin siyasetten uzaklaştırılmasına yönelik olan bu uygulamayla ordunun bakanlığı kaldırılmıştır. Milletvekili olan generallerin de siyasetten uzak tutulması sağlanmıştır.

ÇOK PARTİLİ SİYASİ HAYATA GEÇİŞ DENEMELERİ
Yeni Türk Devleti’nin rejimi; millet egemenliğine dayalı demokrasi yönetiminin bir uygulanış biçimi olan cumhuriyetti. Demokrasi yönetimlerinde farklı görüş ve düşüncelerin yönetimde temsil edilmesi gerekliydi. Atatürk farklı görüşlerin mecliste temsil edilmesini, bu yolla hükümet çalışmalarının denetlenmesini ve sorunlara farklı çözümler bulunmasını istiyordu. Bu da ancak çok partili hayata geçmekle mümkündü. Bu nedenle cumhuriyetin ilanından sonra yeni partilerin kurulmasını destekledi.

CUMHURİYET HALK FIRKASI (9 Eylül 1923)
İlk Türkiye Büyük Millet Meclisi üyeleri, toplumun farklı kesimlerinden ve değişik düşüncelere sahip kimselerden meydana geliyordu. Hepsi Misakı Milli amacında birleşmekte idiler. Zamanla mecliste farklı gruplar oluştu Tesanüt (Dayanışma) Grubu, İstiklal Grubu, Halk Zümresi ve Islahat (Reform) grubu gibi. Bu durum meclis çalışmalarının yavaşlamasına sebep oldu. Mustafa Kemal Paşa ortaya çıkan siyasi anlaşmazlıkları azaltmak ve çeşitli grupları birleştirmek için büyük çabalar gösterdi. Bunda başarılı olamayınca, Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk Grubu adıyla bir grup kurdu. Bu grup Misakı Milli esasları içinde ülkenin bütünlüğünü ve milletin bağımsızlığını sağlamak için çalışacaktı. Büyük zaferden sonra, Mustafa Kemal Paşa gazetelere verdiği demeçte Halk Fırkası adıyla bir siyasi parti kuracağını açıkladı. Bu partinin, “tam bağımsızlık ve kayıtsız şartsız millet egemenliği” ilkelerine dayanacağını ve bütün milleti temsil edeceğini söyledi.

1 Nisan 1923’te Türkiye Büyük Millet Meclisi, seçimlerin yenilenmesine karar verdi. Mustafa Kemal Paşa, mecliste bulunan Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk Grubu’nun, Halk Fırkası’na dönüşeceğini açıkladı. 9 Eylül 1923’te Halk Fırkası’nın kuruluşu tamamlandı.Genel başkanlığına da Gazi Mustafa Kemal getirildi. Cumhuriyetin ilanından sonra bu parti Cumhuriyet Halk Fırkası adını aldı. Böylece cumhuriyet döneminin ilk siyasi partisi kurulmuş oldu. Cumhuriyet Halk Partisi; sosyal alanda Halkçılık, ekonomik alanda Devletçilik, yönetim alanında Laiklik ilkesini savundu.

TERAKKİPERVER CUMHURİYET FIRKASI (17 Kasım 1924)
1924 yılı sonlarında iktidarı elinde bulunduran Cumhuriyet Halk Fırkası’na karşı bir muhalefet havası esmeye başlamıştı. Partinin meclis üzerinde baskı yaptığı iddia ediliyor, bunun kaldırılması isteniyordu. Kâzım Karabekir ve Ali Fuat Cebesoy’un başlattığı muhalefete Refet Bele, Rauf Orbay ve Adnan Adıvar da katıldı.

17 Kasım 1924’de yeni bir parti olan Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası’nı (ilerici Cumhuriyet Partisi) kurdular. Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası; cumhuriyet ilkeleri ekonomik alanda benimsediklerini ve dini inançlara saygılı olduklarını belirtmişlerdir.

Bu parti cumhuriyet döneminin ilk muhalefet partisidir.

SERBEST CUMHURİYET FIRKASI (12 Ağustos 1930)
1929 yılında ABD’de çıkan ve kısa sürede bütün dünyayı etkileyen ekonomik bunalım Türkiye’yi de sarsmıştı, işsizlik ve enflasyon yeni kurulan devletin ülke kalkınmasına yönelik adımlar atmasını engelliyordu. Mustafa Kemal Atatürk yaptığı yurt gezilerinde ekonomik yaşayışla ilgili bazı yakınmaları yerinde görerek, yeni ekonomik politikaların izlenmesinin zorunlu olduğunu açıkladı. Bunun için Ali Fethi Okyar’dan cumhuriyete ve laikliğe bağlı ancak yeni ekonomik politikalar sunacak bir parti kurmasını istedi.

Serbest Cumhuriyet Fırkası, Cumhuriyet Halk Partisi’nin izlediği “Devletçilik” politikasına karşı “Liberalizm”i (serbest piyasa ekonomisi) savundu. Parti kısa zamanda örgütlendi. Ancak partiye laik cumhuriyete karşı olanlar girmeye başladı. Meydana gelen bu gelişmeler Ali Fethi Bey’in kontrolünden çıktı. Bu durum üzerine Serbest Cumhuriyet Fırkası kendisini feshetti.

Bu durum, ülkede henüz çok partili siyasi yaşama geçiş için uygun bir ortam olmadığını bir kez daha göstermiştir.

KADINLARA SİYASİ HAKLARIN VERİLMESİ
1926-1934 yılları arasında gerçekleştirilen Atatürk Devrimleri’nin bir kısmı, kadınların sosyal ve kültürel alanlarda, eğitimde, hukukta, aile içinde, çalışma hayatında, toplumsal yaşamda ve siyasette erkeklerle eşit haklara sahip olmasını hedeflemiştir.

Bu konuda yapılan yasal düzenlemeler, Türkiye Cumhuriyeti’nde toplumsal alanda yapılan en önemli yeniliklerdendir ve birçok Avrupa ülkesinden daha önce gerçekleştirilmiştir. Fransa ve İtalya’da kadınlara 1946’da, İsviçre’de ise 1971’de seçme ve seçilme hakkı tanınmıştır.

Atatürk’ün girişimiyle kadınların ekonomik ve siyasal yaşama katılmaları yönünde bir dizi değişiklik yapılarak;

♦ 1930’da belediye seçimlerinde seçme,

♦ 1933’te çıkarılan Köy Kanunu’yla muhtar seçme ve köy heyetine seçilme,

♦ 5 Aralık 1934’te Anayasa’da yapılan bir değişiklikle de milletvekili seçme ve seçilme hakları tanınmıştır.

Kadınlara Siyasi Haklar;
♦ Fransa’da 1946 yılında,
♦ İtalya’da 1948 yılında,
♦ Japonya’da 1950 yılında,
♦ İsviçre’de 1971 yılında, verilmiştir.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder