DERS KİTABI CEVAPLARINA BURADAN ULAŞABİLİRSİNİZ!
Türk Eğitim Felsefesinin Tanımlanmış Sitematik Sorunlu Noktaları
Eğitim felsdesini bazıları tanııp,lamışlar, bazıları tanımdan kaçınmayı yeğ tutmuşlardır. Eğitim felsefesi denilebildiği gibi, Eğitimde felsefe, Eğitim için felsefe, Eğitim ile ilgili felsefe gibi yaklaşımlar da söz konusudur. Fakat her hal ve karda, üzerinde durulan eğitimdir; ona yönelik olan ise felsefedir. Kuşkusuz hem felsefenin hem eğitimin neliği üzerinde durmak ve tutarlı tanımlara varmak gerekirse de, önce Eğitim Felsefesi tanımı ile başlamak yerinde olacaktır. Hem ürün, hem sürece dikkatle bakıldığında denilebilir ki, eğitim felsefesi, ürün olarak "eğitim edegenliklerini kılavuzlamada ve uygulamaları değerlendirmede temel alınan değerler bütünü ve sayıltılar dizgesi; süreç olarak ise, bu değerler ve sayıltıların eleştirel bir biçimde sürekli inceleyerek eğitimde "tüme" ulaşma uğraşıdır.
Eğitim felsefesini böyle bir anlayışla yansıttıktan sonra, şimdi felsefe ve eğitim kavramları üzerinde durabiliriz: Bu kavramların, özellikle felsefenin, tanımlanmasında ortaya çıkan zorluklardan ötürü denilebilir ki, her felsefeci kendi anlayış ve tanımının geçerliliğini varsaymış ve bu çerçeve içinde çalışmalarını sürdürmüştür. Ancak bireysel yaklaşımlar yerini toplumsal çabalara bıraktığı ölçüde temel kavramların tanımında ortak bir anlayışın gerekliliği artmış ve artmaktadır. Gene süreç ve ürün olarak felsefe için şöyle bir tanımı önerebiliriz: Süreç olarak, derleyebildiği bütün bilgileri yorumlayarak ve yeniden örgütleyerek, yöneldiği gerçeği veya görüngüsünü bütünlüğü içinde kavrama girişimi; bir yandan da bilgi yöntem ve değerlerin kaynaklarını, "ne" liklerini ve önemlerini inceleme çabası olarak anlaşılabilir. Kavrama ve inceleme çabalarının sürekli ve eleştirel bir biçimde gözden geçirilmesi de gene süreç olarak felsefenin kapsamı içindedir Ürün olarak ise, süreç olarak felsefenin biçimlendirebildiğive ki§inin bir karar dayanağı gibi kullandığı dirik bir değerler, "genel inançlar, ilkeler ve tutumlar bütünü" gibi anlaşılabilir. Bir türlü tamamlanma ve duruklaşma bilmeyen bu bütün; kişinin dünya görüşünün esasını oluşturur. Felsefenin yeni olgular keşfetme peşinde olmadığı ve belli bir felsefi "hakikatler bütünü" bulunmadığı hatırda tutulursa, felsefi sürecin biçimlendirdiği felsefi üründeki içeriğin, kültürün diğer alanlarından ayıklanmış, yani "arınmış", malzemeye dayalılığı anlaşılır. Bu ürün, felsefi sürecin daha sonraki analiz ci ve eleştirel el atmalarına açık kalır: Yukarıdaki açıklamalardan anlaşılıyor ki, ürün olarak felsefenin içeriği, bir yandan da, süreç olarak felsefenin analiz ci ve eleştirel etkileriyle sürekli bir yenileşme süreci içerisindedir. Böylece felsefi süreç, insan yaşantısının tümüne dönük, fakat kişinin güç ve olanakları ile sınırlı olduğu ve bütün bunlar da değişim içinde bulunduğu için felsefe (ürün olarak), sürekli bir oluşum ve gelişim içinde değişikliğe uğrayıp durmak zorundadır. Bu yüzden de felsefenin dayanıklı yanı Russel'ın da belirttiği gibi, yanıtlarında değil sorularındadır. Eğitim kavramına geldiğimizde, "Eğitim nedir?" sorusunu yanıtlamanın oldukça güç ve tartışmaya açık olduğunu görmekteyiz. Eğitim sözcüğünün sürekli olarak çok farklı anlamlarda kullanılıyor olması yaygın iletişim aksamalarına ve anlaşmazlıklara yol açınıştır. Çeşitli çevrelerin, şimdiye dek ortaya konulabilen değişik tanımlardan sadece birini benimseyerek diğerlerini yadsır ya da yok farzeder tutumları sorunu daha da büyütmüştür. Gene de, Türkiye'de i 970'lerde ortak bir tanıma ulaşmak üzere sarfedilen çabalar tamamen etkisiz olmamıştır. s Bu girişimin ürünü, daha önce var olan, özellikle idealizm, realizm, ve pragmatizme dayalı tanımlar ve bunlar arasındaki farklara ilişkin tartışmalara dayalıdır.
Bu çaba, bir kez daha "eğitim" sözcüğünün ne kadar farklı anlamlarda kullanıldığını göstermesi bakımından ortak bir tanım geliştirmenin zorunluluğunu vurgulamıştır. diğinde anlaşılacağı üzere, ilk beş kullanım biçiminin herbiri anlam olarak altıncıya dayalıdır. Diğer bir deyişle, hepsinde ortak payda "kasıtlı kültürIeme" kavramıdır. Birinci anlam, kasıtlı kültürIeme yollarının incelenmesiyle; ikinci anlam, kasıtlı kültürIeme olanaklarının sağlanmasıyla; üçüncü anlam, kasıtlı kültürIemeden alınan pay ile; dördüncü anlam, kasıtlı kültürIenmeye kuramsal bir çerçeve içinde maruz kalma düzeyi ve süreciyle; beşinci anlam ise, kasıtlı kültürIemeye dönük kuruluşlar ve edegenlikler bütünüyle ilgilidir. Bu nedenle, kavramsal temel altıncı anlam olduğundan buna "eğitme" demek uygun olacaktır kanısındayız. Dolayısıyla, ortak bir tanım olarak, eğitimi, bireyin davranışında kendi yaşantısı yoluyla ve kasıtlı olarak istendik değişme meydana getirme süreci olarak tanımlayabiliriz. Ne var ki, ülkemiz eğitimcileri arasında gittikçe yaygınlaşan bu tanım, eğitimcilerin eğitim alanında yetkili konuma sokulmamaları nedeniyle, eğitim politikalarının geliştirilmesinde ve bunlara ilişkin tartışmalarda henüz yaygınlık kazanmamıştır.
Şimdi hem felsefeyi hem eğitimi gÜçlükleriyle belirttikten sonra artık eğitim felsefesine dönebiliriz. Bu genel çerçeve içinde Türkiye eğitim felsefesine doğru yönelince kopyacılık yerine yaratma çabasına girişme gerekliliği farkedilmemiştir. Yalnız eğitim felsefesi hakkında değil, hemen hemen her alanda, Türkiye'de uzun süredir 'nakilcilik' (aktarmacılık), varlığını gösteredurmuş; yaratma çabasına girişmeye -adeta- karşı çıkıladurmuş; "çağdaş uygarlık düzeyine ulaşma hırsı ile "aktarmacılık" birIeşince ilerlemeyi güçleştiredurmuştur. Hazır yanıtların çoğu zaman geçmişe ait olduğu adeta unutularak gereksiz çabalara girişilmiştir.
Yaratıcı eğilimler hep engellenmiştir. Böyle bir girişimin ortak çalışmayı . zorunlu kılması çoğu zaman gözden kaçırılır olması, kubaşma fikrine pek varılmamış; bu ülkede tekçi savlar, diktacılığa yöneltici oladurmuştur.