DERS KİTABI CEVAPLARINA BURADAN ULAŞABİLİRSİNİZ!
TOPLUMSAL DİLBİLİMİN KAPSAM ALANI
Özet
Çalışmamızda dilbilimin son yıllarda ülkemizde de bilimsel araştırmalara sıkça konu olan, dili toplum boyutuyla irdeleyen toplumsal dilbilim alanı üzerinde durulacaktır. Dil ve toplum ilişkisinden hareketle, toplumsal dilbilimin ne olduğu, bu alandaki çalışmaların tarihsel gelişimi, toplumsal dilbilim kuramları, toplumsal dilbilimin kavramlarından yola çıkılarak bu alanın çalışma sahasındaki konular ele alınacak, toplumsal dilbilimin kapsam alanı açıklanmaya çalışılacaktır.
TOPLUMSAL DİLBİLİM NEDİR?
Dil ve toplum birbirinden bağımsız düşünülemeyen, biri olmadan diğeri açıklanamayan iç içe iki kavramdır. “İnsan demek, dil demektir, ama dil demek de birçok bakımdan toplum demektir.” (Vardar, 2001: 15) “Dil olmadan ortak bir yaşam, ortak bir yaşam olmadan da dil düşünülemez” (Selen, 1989: 1) Aksan’a göre (1998) dil (langue) teri iyle herhangi bir toplumun, ulusun bireyleri arasında anlaşma sağlayan yerleşik dizge anlatılır.(Türkçe, Japonca, Bulgarca gibi). (s.51.) Genel bir ifadeyle konuşma becerisi sayılan dil hakkında modern dilbilimin kurucusu Ferdinand de Saussure’ ün “ Dil varlığını yalnızca toplum üyeleri arasındaki bir tür sözleşmeye borçludur.” görüşü dili convention (insanların oturup kendi aralarında dil hakkında anlaşmaları) boyutuyla açıklayıp toplumsal dilbilim (sociolinguistics) çalışmalarına temel olmuştur. Bununla birlikte Saussure toplumsal özellikli dili (langue), kişisel olan söz’ den (parole) ayırmıştır. Toplumsal dilbilim, dil ve toplum adına ortada bulunan her türlü varlığın kesişim kümesini oluşturan elemanlarının sebep-sonuç ilişkine dayalı tüm olgularını derinlemesine inceleyen dilbilim dalıdır. Diğer bir ifadeyle dilin boyutları ile toplumun boyutlarının bir araya geldiğinde oluşturabildikleri sistemin çarklarının çeşitli konuları belirli bir yöntemle ele alıp bilimsel bulgulara ulaşması uğraşıdır. Toplumsal dilbilim, “genel bir değerlendirmeyle <<dil olgularıyla toplumsal olgular arasındaki ilişkileri, bunların birbirlerini etkilemesini, birbirinin değişkeni olarak ortaya çıkmasını, bir başka deyişle de bu iki tür olgu arasındaki eşdeğişirliği inceleyen karma dal>> (Vardar ve Öt., 2002: 196) olarak tanımlanabilir.” Eşdeğişirlik kavramıyla ifade edilmek istenen anlam bu iki olgunun karşılıklı olmak şartıyla birbirlerini etkilemesidir.
TOPLUMSAL DİLBİLİMİN TARİHSEL GELİŞİMİ
1960’lı yılların toplumsal dilbilim çalışmalarında dönüm noktası olarak genel bir kabulü söz konusudur. Toplumsal dilbilim teriminin ortaya çıkışında farklı farklı görüşler vardır. İmer’in aktardığına göre (1980)“Sociolinguistic’in yeni bir terim olduğu ilk olarak 1952 yılında H. C. Currie’nin bir çalışmasında görüldüğü belirtilmektedir (Projection of sociolinguistics: the relationship of speech to social status) (s.18.). “R.B. Le Page’e göre terimin ilk kullanımına Oxford English Dictionary Supplement’ta (1986) rastlanır. Bu sözlüğe göre terim ilk olarak Eugene Nida tarafından 1949 yılında yazılan Morfoloji kitabının ikinci baskısında kullanılmıştır. Ancak ‘bir disiplin’ adı olarak ‘toplumsal dilbilimi’ terimi ilk defa 1939 yılında T. C. Hudson’ın “Sosyolinguistics in India” [Hindistan’da toplumsal dilbilimi] adlı makalesinde zikredilmiştir.” (Demirci, 2005: 80). Toplumsal dilbilimin gelişimi eğitim politikalarına dayanmaktadır. Toplumsal dilbilim çalışmalarının dayandığı ve temeli olan çalışma Kuzey Amerika’da yaşayan insanların konuştuğu standart İngilizceyle, zencilerin konuştuğu dil arasındaki farklılıklardan doğan sorunları çözme uğraşıdır. Selen’in aktardığına göre aynı dilin farklı biçimlerini konuşan bu iki oplum arasında davranış ayrımları da gözlenmeye başlanmış ve toplumsal dilbilimde fonksiyonu yadsınamayacak olan ”davranış” (Alm. verhalten), “dil davranışı” (Alm. sprachverhalten) kavramları ortaya çıkmıştır. (Selen: 1989:3). Amerika’da 20. Yüzyılın birinci yarısında toplumsal dilbilim sorunlarıyla ilgilenen budunbilimci Edward Sapir (1884- 1939) ve dilbilimi davranışsal olarak inceleyen Leonard Bloomfield’in çalışmaları toplumsal dilbilim alanındaki araştırmaları başlatan iki öncü ekoldür. Amerikalı budunbilimci olup ilk ünlü toplumsal dilbilimci de sayılan, Kızıldereli dilleri üzerine çalışan Sapir, öğrencisi Benjamin Lee Whorf (1097-1941) ile Sapir-Whorf hipotezini1 (Linguistic determinism olarak da ifade edilen bu hipotez Türkçe ifadelerle kültürel izafiyet, dilsel görecelik adlarıyla da anılır) oluşturarak toplumsal dilbilim çalışmalarının başlatıcılarından olmuştur. Amerika’daki ilk çalışmalardan sonra genel kabule göre 1960’lı yıllarda toplumsal dilbilim araştırmalarının başlatıcısı da sayılan İngiliz dilbilimci ve toplumbilimcisi Basil Bernstein’in (1924-2000) teorileriyle oluşturduğu “Eksiklik Kuramı” toplumsal dilbilim çalışmalarına yeni bir ivme, yeni bir anlayış kazandırmıştır. İngiltere’de, özellikle 1970 ve 1980’li yıllarda ikidillilik, çokdillilik, pidgin, lingua franca ve kreoller gibi toplumsal dilbilimin temelinde yer alan konular hakkında araştırmalar yapan ve Avrupa’nın çokdilliliğiyle ilgili listeler hazırlayan toplumsal dilbilime katkılarıyla bilinen Peter Trudgill, Labov ile birlikte alanın en ön planda yer alan araştırmacıları arasına çoktan girmiştir.
Fransa’da toplumsal dilbilim çalışmalarının iğer ülkelere nazaran daha farklı bir gelişimi öz konusudur.“1980’lerde Martinet’in öğrencisi Ruth Reichstein, hangi geniz fonemlerinin anlam ayrımına neden olduğuna değin Paris’te kantitativ bir araştırma yapmış ve yüksek katmanın oturduğu kesimde bu geniz fonemlerinin hâlâ anlam ayırt edici niteliği ile kullanıldığını saptamıştır.” (Selen, 2001: 5) Toplumsal dilbilimin 60’lı yıllarda önem kazanmaya başladığı diğer bir ülke de yine toplumsal yapıdan kaynaklanan sorunları olan ve eğitim politikasında fırsat eşitliği anlayışını gündeme getirmiş Almanya’dır. Federal Almanya’ya diğer ülkelerden gelen çocuklarla birlikte sosyal yapıda farklı düzeyden birçok kişiler oluşmuştur. Sınıf ortamında bir araya gelen çocukların iletişimlerinde “dil engelleri” (Alm. sprachbarrieren) ortaya çıkmıştır. Bu sorunun çözümü için yapılanlar toplumsal dilbilim çalışmalarının tarihsel gelişiminde önemli yere sahiptir. Amerika’da başlayan toplumsal dilbilim çalışmaları daha sonraki yıllarda Bernstein’in eksiklik kuramı ile devam etmiş, önceleri Almanya’da çözüm bekleyen dil engelleri konusuyla genişlemiş, Oevermann, Robinson, Hawkins ve daha birçok bilim adamının eksiklik kuramı üzerinde çalışmaları 70 ve 80’li yıllarda bu kuramı uluslararası alanda üne kavuşturmuştur. Trudgill’in çalışmalarıyla aynı yıllarda eksiklik kuramına gelen eleştirilerle William Labov2 , Klein, Stewart, Bailey, H. Bühler vb. bilim adamlarının görüşleriyle “ayrılık kuramı” oluşturmuştur.
Son yıllarda popüler hâle gelen toplumsal dilbilim çalışmaları dünya çapında yayımlanan dergi ve birçok kitapla ilerleme göstermiştir. Demirci (2005) şu örnekleri verir: Language in Society [Toplumda Dil], Language Variation and Change [Dil Değişimi ve Farklılıkları], International Journal of the Sociology of Language [Uluslararası Dil Sosyolojisi Dergisi]; mas, Florian (2000), The Handbook of Sociolinguistics. Blackwell Publishers, Hudson, R.A. (1996), Sociolinguistics. Cambridge University Press, Wardhaugh, Ronald (1995), An Introduction to Sociolinguistics, Oxford and Cambridge: Blackwell.( s.80). Ülkemizde de bu alan hakkında yapılan araştırmalar daha fazla gündem oluşturmaktadır.
SONUÇ
Birçok ülkede eğitim politikaları sayesinde büyük bir hızla yayılan toplumsal dilbilim çalışmalarının önemi hem birey hem de toplum için her geçen gün artmaktadır. Yapısal dilbilimin bireyi idealize etme yolundaki çabaları bireysel farklılıkları göz ardı etmesine rağmen toplumsal dilbilim, toplumsal yapı ve düzen içinde bireyi anlamaya önem vermiştir. Toplumsal dilbilim araştırmaları dilin merkeze alınıp gözlemlenerek, toplumsal yapıdan elde edilen verilere dayalı olarak sürdürülmektedir. Ülkemizde düzenli bir ilerleme göstermeyen; dünyada ise gerekli önem verilmiş olan toplumsal dilbilimin kapsam alanı, tanım, tarihsel gelişim, (kavramlarla) çalışma sahası ve ana kuramlar başlıkları etrafında açıklanmaya çalışıldı. Yöntem bahsi üzerinde durulmamasının sebebi uygulama boyutu ile konunun detaylandırılmış şeklinin daha sonraki bir araştırmaya bırakılmasındandır. Toplumsal Dilbilimin Kapsam Alanı 61 Pamukkale Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, Sayı 13, 2012 Burada unutulmaması gereken bir durum vardır: Toplumun ihtiyaçlarından ortaya çıkmış bir alanda sadece zihinsel süreçlerin verilerine dayanarak hipotezlere ulaşmak gerçek anlamda (ve özellikle dilbilimsel anlamda) fayda sağlayacak bir gayret olamaz. Toplumsal dilbilim ile dil kavramının soyutlaştırılmasının önüne geçilmiş, birey ve toplumun ciddiye alınması ve her türlü çalışmanın insan için olduğunun gösterilmesi sağlanmıştır. Bu çalışmalar sonucunda elde edilecek verilerin sosyolojik ve psikolojik açıdan da toplumun özelliklerinin belirlenmesine ve günümüz dünyasında yalnızlaşan insanın daha iyi anlaşılmasına fayda sağlayacağı öngörülmektedir. Humboldt’un “İnsanlar bu dünyada anadillerinin dünyayı kendilerine tanıttığı biçimde yaşamaktadırlar.”
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder