Tanzimat Dönemi Türk Şiirinin Genel Özellikleri - Ders Kitabı Cevapları

Yeni Yayınlar

Mayıs 27, 2015

Tanzimat Dönemi Türk Şiirinin Genel Özellikleri

Edit
 DERS KİTABI CEVAPLARINA BURADAN ULAŞABİLİRSİNİZ! 
Tanzimat Dönemi Türk Şiirinin Genel Özellikleri


Anlamsal Özellikler
Tanzimat döneminde görülen yenilikler, tüm sanatçılar için aynı ölçüde ve anlayışta gerçekleşmemiştir. Bu dönemde görülen yenilikler, tüm Tanzimat sanatçılarını kapsayacak nitelikte de değildir.

Tanzimat dönemi şairleri; şekil (biçim) güzelliğinden çok, anlamı içeriği ön plana çıkarmışlardır. Bunun nedeni şiiri; duygu düşünce ve dünya görüşlerini aktarmak için bir araç olarak görmeleridir.

Tanzimat şiirinin ilk temaları, Şinasi’de “medeniyet, hak, hukuk, adalet, kanun, devletle milletin karşılıklı hak ve ödevleri” gibi sosyal ve siyasi unsurlardır. Namık Kemal ile Ziya Paşa’da Bunlara ”hürriyet” ve “vatan” temaları da eklenir. Bu tarz düşüncelere Şinasi’nin kasideleriyle bazı beyitlerinde, Ziya Paşa’nın bazı gazelleri ile terkibibent ve terciibentlerinde ve Namık Kemal’in yine bazı gazelleri ile “hürriyet Kasidesi”nde rastlamak mümkündür. Recaizade Mahmut Ekrem ve Abdülhak Hamit Tarhan ise sosyal temaları ikinci plana attıkları gibi, gündelik konuları üstüne çıkarak metafizik düşünüşe de yöneldiler. Ekrem’de daha çok ölüm teması üzerinde toplanan bu düşünüş Hamit’te, ölümden başka, “Allah, hayat, dünya madde, ruh, varlığın mahiyeti ve sonu “gibi konulara da uzanır. Yeni şiirin üçüncü temasını, ezeli tema olan “bireyin duygu hayatı “ ve özellikle ”Aşk” oluşturur ve Şinasi’den Hamit’e doğru, bunun kullanılış hacmi gittikçe genişler. Bu arada, eski şiirin yapay ve klişe sevgili tipinden de kurtulan yeni şiir; hayattaki normal kadın güzelliğine yönelerek yeni bir sevgili tipi yaratır. Genellikle romantik bir karakter taşıyan bu yeni aşk teması için, yine Fransız şiirinden geçen temalara da uygun, yeni bir şekil benimsenir. Recaizade Mahmut Ekrem ve Abdülhak Hamit’le birlikte, şiirde çok geniş yer tuttuğu görülen “tabiat” ı kaydetmek gerekir. Romantizmin etkisiyle giren ve gerçek tabiata dayanan bu tema, eski şiirin soyut ve klişe tabiat anlayışından tamamen kurtulmuştur.

Abdülhak Hamit Tarhan, Recaizade Mahmut Ekrem gibi sanatçıların “toplum için sanat” anlayışının dışına çıkarak bireysel konularda (aşk, ölüm, karamsarlık, özlem…) şiirler yazmalarını en önemli nedeni, dönemin siyasi baskısının artmasıdır ancak bu, yenileşmenin durduğu anlamına gelmez. Bu sanatçıların şiire getirdikleri en önemli yenilik ise divan şiirinin beyit hakimiyetini kırmaya ve batılı biçimlerin ilk örneklerini vermeye başlamalarıdır.   

Yapı ve Ahenk Özellikleri
Tanzimat şiirinin; divan şiirinde en çok bağlı kaldığı nokta, teknik unsurlardır. Bu dönemde yeni düşünceler, genel olarak eski nazım biçimleri içinde dile getirilmiştir.

Tanzimat döneminde hece ölçüsü ile ilgili biraz artmışsa da aruz, eski hakimiyetini devam ettirmiştir; divan şiirinin şekilleri ve sanatları tamamen atılamamıştır. Bunun içindir ki nazım şekilleri bakımından Tanzimat şiirinde bütünlük görülmez. Yeni şekillerin yanında bazen de değişik olarak divan nazmının Şekilleri de (gazel, kaside, terkibibent, terciibent, kıt’a vb.) yer alır. Bu durum, Tanzimat döneminin, hemen her alanda görülen “yeninin yanında eskinin de devam etmesi” anlayışının şiir türünde görünüşüdür.

Tanzimat döneminde yapılan çeviriler, Türk şiirinin yapısal özelliklerini etkilemiş ve batılı (sone, terzarima gibi) nazım şekillerinin kullanılmasının yolunu açmıştır.

Recaizade Mahmut Ekrem, Abdülhak Hamit Tarhan gibi sanatçılar; işledikleri konuya göre nazım şekilleri ve ölçü kullanmışlardır.

Dil ve Anlatım Özellikleri
Tanzimat’la birlikte şiirde de bazı değişiklikler görülmüştür. Şiirde öncelikli dil ve anlatımda yenileşme olmuştur.

Şinasi, Fransız şairlerinden yaptığı tercümelerde yeni bir dil ve üslup aramıştır. Namık kemal de Şinasi’yi tanıdıktan sonra şiirlerinde, hem söyleyiş hem de nazım şekilleri bakımından divan şiirden farklı özellikleri yansıtmaya başlamıştır.

Dilde sadeleşmenin ilk adımları atılmış; şiirin sade bir dil ve hece ölçüsüyle yazılması gerektiği savunulmuş ancak bu düşünceler tam olarak uygulamaya geçirilememiştir.

Abdülhak Hamit Tarhan ve Recaizade Mahmut Ekrem gibi sanatçılarda; bireysel konuların işlenmesine bağlı olarak dilin tekrar ağırlaştığı, konuşma dilinden ayrı, özel bir şiir dilinin oluşturduğu görülür.

Divan şiirindeki parça bütünlüğünün (anlamının beyitte tamamlanması)  dışına çıkılarak anlam bütünlüğüne önem verilmiş, beyitler arasında anlam ilgisi sağlanmıştır.