Cenap Şahabettin Hayatı, Eserleri, Edebi Kişiliği - Ders Kitabı Cevapları

Yeni Yayınlar

Mayıs 27, 2015

Cenap Şahabettin Hayatı, Eserleri, Edebi Kişiliği

Edit
 DERS KİTABI CEVAPLARINA BURADAN ULAŞABİLİRSİNİZ! 
Cenap Şahabettin Hayatı, Eserleri, Edebi Kişiliği


21 Mart 1870’te Manastır’da doğdu. Plevne şehitlerinden Binbaşı Şahabettin Bey’in oğludur. İlköğretimine Tophane’deki “Mekteb-i Fevziye”de başladı. bir yıl sonra  “Eyüp Askeri Rüştiyesi”ne girdi. Bu okulun yıktırılmasından sonra “Gülhane Askeri Rüştiyesi”ne gönderildi. Cenap,1880’de buradan mezun oldu. Ardından “Kuleli Tıbbiye İdaresi” ne devam etti. İki yıl sonra,1883’te Askeri Tıbbiye’ nin beşinci sınıfına geçti. Güçlü zekası sayesinde, çok fazla çalışmadan derslerde hocalarının anlattıklarını dinleyerek birkaç kez sınıf birinciliğini elde etti. Tıbbiyede okurken edebiyatla ilgilenmeye başladı. Dönemin önemli edebiyat figürlerinden Şeyh Vasfi’nin teknesine yakın oturmaları Cenap’ın edebiyat hayatında  önemli katkılar sağladı. 

Şeyh Vasfi’nin aracılığıyla Muallim Naci ile tanıştı. Aynı yıllarda Nasuh Efendizade Mustafa Asım Efendi de Cenap Şahabettin’e etki eden şairler arasındadır. Cenap, ilk edebiyat bilgilerini, edebi kuralları ve aruzu bu üç kişide öğrendi.

Cenap üzerinde Muallim Naci’nin etkisi bir süre devam etti. “Tercüman-ı Hakikat” yöneten Muallim Naci,bu genç şairin eski tarz gazellerini yayımlamaya devam etti. Tabiatıyla bu manzumelerde acı bir Naci, Hamit ve Şeyh Vasfi etkisi gözlemlenmekteydi. Cenap, bu devlerde Fransızcadan yaptığı bazı çevirilerini  de “Saadet” gazetesinde neşretmekteydi. Bu devirde “Gülşen” mecmuasında neşrettiği Hamit’in “Bir Kuş” redifli müseddesine yazdığı nazire büyük bir şöhret kazandı. Cenap,1886’da arkadaşı Leskovikli Hayrettin Nedim’le beraber “Sebat” dergisini çıkardı. Bir yıl sonra da on yedi manzumeden oluşan “Tamat (uygunsuz, saçma sapan söz)” adını verdiği şiir kitabına yayınladı.

1889’da Tıbbiye’ den mezun olan Cenap dokuz ay sonra cilt hastalıkları ihtisası yapmak üzere Paris’e gönderildi. Burada Batı edebiyatını yakından tanıma fırsatını buldu. Cehap, Paris’te natüralistleri ve sembolistleri okuduğunu, Verlaine’i  çok sevdiğini fakat Mallarme’ yi anlayamadığını, Paris’teki genç ve yaşlı bütün şairlerle tanıştığını ifade eder.

Dört yıllık Paris ikametinden sonra yurda dönen Cenap, Mersin ve  Rodos’ta Karantina doktorluğu görevine tayin edildi. Bu arada şiirler yazıyor, bunlar “Hazine-i Fünun ”, “Maarif”, “Malumat” ve “Mektep” gibi devrin önemli mecmualarında yayımlanıyordu.

Bu manzumelerdeki değişiklik kendini göstermekteydi. Naci, Hamit, Şeyh Vasfi ve Ekrem’in etkisinde kurtulmuştu artık fakat yeni manzumelerinde bir tercüme havası vardı. Bu tarz şiirlerini  “Hazine-i Fünun” da yayımladı ancak onun asıl şöhretini sağlayan şiirleri “Mektup” mecmuasında yayımlananlardır.

Cenap,18962’dan itibaren manzumelerini  Servetifünun’da da  neşretmeye başladı. Tevfik Fikret bir sohbetinde onu över ondan “ibda-perver(yaratıcı)”diye söz eder. Bu tarihten sonra Cenap artık büyük  edebiyatçılar arasına katılır. Şöhreti ve yeni şiirleri kısa zamanda tartışmaları da beraberinde getirir.                   

1896’da “Mektep” dergisinde yayımlanan “Terane-i Mehtap” şiirinde kullandığı “saat-i semen-fam (yasemin renkli saat)”ifadesi büyük bir edebi tartışma çıkmasına neden olur. Ahmet Mithat Efendi’nin kaleme aldığı “Dekadanlar” makalesiyle Cenap “Dekadizm Nedir?” makalesiyle karşılık verir. Artık edebiyatta yeni bir tartışma başlamıştır. Cenap bir süre sonra “Sembolizm Nedir” makalesini yazdı. Batı edebiyatı ile ilgili edebi akımların tartışılmasını sağlayan ilk yazılardır bunlar.

Bu arada Cenap, Sıhhiye Müfettişi olarak Cidde’ye gönderildi. Bu gezginin izlenimlerini mektuplar halinde 1896’da Servetifünun’a gönderdi. Sanatlı bir üslupla yazılan bu mektuplar dönemin yeni nesir örnekleri arasında sayılıydı.

Bir süre Suriye’de Sıhhiye Reisliği yapan Cenap,1908’de meclis-i kebir-i Sıhhiye azalığına atanarak İstanbul’a döndü. Ardından da Daire-i Umur-ı Sıhhiye’ye Umumi müfettiş oldu. Bu arada kimi Servetifünuncular gibi politikaya atıldı. “Aşiyan” ve “Tanin”de şiir ve makaleler yazdı. Mustafa Mazhar  ile Mehmet Kazım’ın çıkardıkları “Hürriyet” gazetesinde başlayarak yaptı.  Aynı yıllarda “Kalem” dergisinde de “Dahhak-i Mazlum” imzasıyla mizahi yazılar yazmaya başladı.

“Genç Kalemler” dergisiyle başlayan “Yeni Lisan” hareketi karşısında Cenap olumsuz tavır aldı. Dilde sadeleşmeye karşı çıktı. “İnkılap-ı Lisan” “Ne Vakit Doğru Yazacağız?” adlı yazılarında bu konudaki görüşlerini ortaya koydu. Ali Canip Yönetmenle bu konuda tartışmaya girdi. Hece ölçüsünü ahenksiz bulan fakat Servetifünun edebiyatının yarattığı tamlamaları gerekli gören Cenap’ın bu tavrı, daha sonra Fuat Köprülü tarafından da “Bugünkü Edebiyat “adlı yazısında eşleştirildi.                                                                

1914’te Darülfünun  Edebiyat Fakültesi Lisan şubesi Fransızca müderrisi olan Cenap, iki ay sonra da Batı edebiyatı profesörlüğüne getirildi. 1918’ de, Süleyman Nazif’le birlikte “Hadisat”ı çıkardı. 1918-1919 yıllarında “Tasvir-i Efkar” gazetesi tarafından iki defa Avrupa’ya gönderildi. Yirmi iki makaleden oluşan “Hatıralar“ı aynı gazetede yayımlandı. 1919’ da Darülfünun Osmanlı Edebiyatı Tarihi müderrisi oldu. J.W.Gibin “Tarih-i Edebiyat-ı Osmaniye“ sini İngilizceden çevirerek derslerde okutmaya başladı. Aynı yıl Tetkikat-ı Lisaniye Encümeni azalığına getirildi. 

1920’de Ali Kemal’in gazetesi “Peyam” da  Milli Mücadele’ye karşı yazılar yazdı. Bulardan biri olan “Elveda Yaldızlar ve Mehmizler” adlı makale aydınlar tarafından tepkiyle karşılandı. Milli Mücadele tarafları Yakup Kadri ve Ruşen Eşref, yazılarında ona cevap verdiler fakat Cenap, çok geçmeden “Yine Harp” adlı yazısıyla Milli Mücadele’ye karşı çıkışını sürdürdü. Bu yazılardan dolayı tepki toplayan Cenap, 7Eylül 1921’de Darülfünun’dan istifaya mecbur oldu. İzmir’in kurtuluşu üzerine “Izmihlal-i Ada” adlı yazısını yayınladı.

Resmi görevlerden ayrıldıktan sonra Cenap, “Peyam” dan sonra uzun süre Servetifünun’da yazılarına devam etti. Bu arada edebiyat tarihi ve şairlerin biyografileri üzerinde çalıştı. 26 Eylül 1932’de Birinci Dil Kurultayı’na katıldı ve oradan etkilenerek daha sade bir dile yazmaya başladı.

 Cenap’16Mayıs 1933’te  “Cumhuriyet” te çıkan  “İnkılap” adlı yazısında Türk inkılabını benimsediğini itirafa mecbur kaldı. Artık gündemin dışında kalan şiir ve düşünceleriyle tarihin malı olan Cenap, samimi bulunmadı. Üniversiteli gençlerin çıkardığı “Birlik” dergisinde  “Cenap Bey Susunuz” bakışlı imzasız bir yazı, şairi zamanında yaptığı hataların muhasebesi içine itti. Son yıllarında birde sözlük hazırlanmaya girişen şair, kitabı bitirmeden  13 Şubat 1934’te beyin kanamasından vefat etti.

Sanatı ve Edebi Kişiliği
Servetifünun sanatçıları içinde Halit Ziya ile birlikte ansiklopedik bir sanatçı olan Cenap, hayatının tamamını çalışarak, edebi konularda kendini geliştirmeye gayret ederek geçirmiştir. Başta Fransızca, Almanca ve İngilizce olmak üzere İtalyanca, Farsça biraz da Arapça bilirdi. Çok okuyan, sadece edebiyat alanında edebiyat alanında değil mesleki sahada da literatürü takip eden geniş kültürlü bir şairdi.

Edebiyata başladığı yıllardan itibaren sadece kendi doğruları içinde kalmış, kendi kendine geliştirdiği  bir şiir estetiğinin sürdürücüsü olmuştur. ülkede ortaya  çıkan dil hareketlerine kayıtsız kalmış, hatta yenileşmenin karşısında olmuştur. Bu yüzden çağının gelişmelerini kendi kalıplamış  sanat anlayışının penceresinden seyretmiş ve birkaç kez fırsat doğduğu halde halkın diliyle şiir söyleme gerginliği duymamıştır. Ancak ömrünün sonlarına doğru  bir aşk öyküsünün heyecanını yansıtan “Senin İçin” adlı şiirinde yeni şiir dilini yakalayacak fakat yenileşme çabalarını sürdürmeyecektir.

Kişilik olarak kendinden emin ve başkalarını hafif alaycı bir tavrıyla gören bir yapıya sahip olan Cenap, bu özelliği yüzünden çeşitli konularda  giriştiği tartışmaların çoğundan  yenilmiş olarak çıkacaktır. Bunun en önemli göstergelerinden biri, onun Milli Mücadele’ye karşı oluşu ve Damat Ferit hükümetinin yarı resmi yayın organı olan Ali Kemal’in çıkardığı “Peyam-Sabah” gazetesinde ısrarla sürdürdüğü zehir zemberek yazılarıdır. Ali Kemal’in ortadan kaybolmasından sonra bile yazılarını sürdürmeye devam etmiş Kuva-yı Milliye’nin tepkilerini üzerinde toplamıştır. Milli Mücadele’nin zaferle sonuçlanmasından sonra herhangi bir kavuşturmaya uğramamış ve resmi görevde devam etmiş.

Hayat ve olalar karşısında kayıtsız kalışı, kullandığı dilin daha yaşarken eskimesi ve hayatı boyunca yaptığı edebi kavgalar şairin haklı çıkarmamıştır. Servetifünun şiir estetiğinin oluşumunda büyük emeği geçen Cenap, şiirlerinde deruni  ahenk (iç ahenk)i işleyen sembolist bir şairdir. Daha çok aşk ve tabiatın değişen halleri üzerine şiirlerini oluşturan ve pek nadir olarak bu temaların dışına çıkan şair; ölümü, intiharı (Son Arzu) ve santimantalizmi (aşırı duygusallık) değişik şiirlerde ele almayı da ihtimal etmez. Cenap, Fikret’in duygularıyla yazmasına karşılık geniş kültürlü şiirlerine hayat verir. Fikret gibi parnasizme sıcak bakmış ve bu yolda şiirler kaleme alınmıştır.

Milli Mücadele’ye karşı oldu gibi Milli edebiyata da karşı çıkmış, Ali Canip’le geliştirdiği tartışmalarda zamana direnemeyen görüşler ileri sürerek bir bakıma kendi sanat ve edebiyat kaderini belirlemiştir.

Eserleri
Şiirleri
Cenap, on yedi yaşında yazdığı “Tamat” adlı kitabı1887’de yayımlamıştır. Zaman içinde yazdığı manzumeleri “Evrek-ı Leyal” adlı altında bir araya getirmeyi düşündüyse  de bunu geçekleştirememiştir. Şiirlerin in büyük bir kısmı “Saadettin Nüzhet Ergün ” tarafından  “Cenap Şahabettin, Hayatı ve Seçme Şiirleri” adı altında 1934’te yayınlanmıştır. Daha sonra 1984’te Mehmet Kaplan ve öğrencilerin iş birliği ile “Cenap Şahabettin‘in Bütün Şiirleri ”adıyla Cenap’ın yayınlanmış ve yayınlanmamış şiirleri bir araya getirilmiştir.

Nesirleri
Şiirdeki titizliği ve üslupçuluğunu nesrinde gösteren Cenap, Servetifünun nesir estetiğinin öncüsü olmuştur, denilebilir. Ahenge dayalı bir nesrin peşinde olan Cenap’a göre içinde yaşanılan devir ile yazarların eserine veren üslup arasında şaşmaz bir ilişkisi vardır. Duygu ve düşüncelerdeki değişiklikleri sanat için gerekli gören Cenap, buna bağlı olarak dil ve anlatım tarzının değişmesi de olağan karşılar.

Çok geniş bir alanda yazı yazan Cenap’ın bazı yazıları bir araya getirilmiş ise de çoğu gazete ve dergi sayfalarında dağınık bir haldedir.

Gezi Yazıları
 “Hac Yolunda”, 1862’de Servetifünun dergisinde yayımlanmaktan sonra kitap olarak yayımlandı. Bu eser; Hac izlenimlerinden çok, sanatlı Osmanlı nesrinin güzel örneklerini içerir.

Afak-ı Irak
Cemal Paşa’nın davetlisi olarak bulunduğu Irak ve Suriye hakkındaki izlenimlerini kaleme aldığı  bu eser, Tasvir-i Efkar gazetesinde yayımlanan 13 makaleyi içerir.

Suriye Mektupları
1918-1918 tarihlerinde arasında “Sabah” gazetesinde yayınlanan 10 mektuptan oluşmaktadır

Avrupa Mektupları
Şairin Avrupa seyahatiyle ilgili izlenimlerini içerir.