DERS KİTABI CEVAPLARINA BURADAN ULAŞABİLİRSİNİZ!
Metin ve Gelenek
METİN VE GELENEK : Edebiyatın en eski yazılı ürünleri destanlardır. Sözlü edebiyat ürünü olan masallar da destanlar kadar eskidir. İlk destanların ortaya çıkıp yazıya geçirilmesinden sonra ortaya konan bütün edebi ürünlerde destanların az veya çok etkisi vardır. Eski yunan destanlarının kendilerinden çok uzun zaman sonra yazılan eserler üzerinde işlenen konu, olayların ele alınışı gibi yönlerden etkisi açıkça görülür. Edebi metinleri ortaya koyan yazarlar, kendilerinde önce eser vermiş olan yazarların eserlerini bilir, bunları örnek alır. Aynı anlayışa bağlı, aynı ilkeler doğrultusunda yazılan eserler, zaman içerisinde bir gelenek oluşturur. Sonra gelen sanatçılara da ya bu geleneği sürdürür veya yeni bir geleneğin ilk adımlarını atarlar.
Aynı edebi geleneğe bağlı eserler arasında ortak özellikler vardır. Bir edebi geleneğin egemen olduğu bir dönemde eser vermeye başlayan sanatçı, ister istemez kendisini o geleneğin içinde bulur ve ortamdan etkilenir. Sanatçı, yazar; bir toplum kesimi içinde yaşamak, hayatını sürdürmek zorundadır. Eserleri ile toplumu etkileyen sanatçı, bir taraftan da içinde yaşadığı toplumdan, az veya çok mutlaka etkilenir. Toplumun sanatçı üzerindeki etkisi, doğal olarak sanatçının eserine yansır.
Hiçbir sanatçı yalnız başına bir akım, ekol, sistem değildir. O, hem hayat tarzı hem de sanat olarak kendisini bir geleneğin içinde bulur. Toplumdaki sanat geleneklerinden etkilenir, kendisini bunlardan birine yakın bulur ve o geleneğe bağlanır. Bağlı olduğu edebi geleneğin etki ve izleri, sanatçının eserlerinde rahatlıkla görülebilir. Bir milletin kültürü upuzun, akıp giden bir zincir olarak düsünülürse edebi metinler bu zincirin halkaları gibidir. Her halka, kendinden önceki halkanın devamı niteliğindedir. Her edebi metin, kendinden önce oluşmaya başlayan bir bütünün, geleneğin bir parçasıdır.
Her edebi merin bir gelenek içinde ortaya çıkar, doğar. Hiçbir edebi eser, kendinden önceki eserlerden tümüyle bağımsız olarak tek başına ortaya çıkmaz. Edebi metinler gelenekten etkilendiği gibi; bazı büyük, öncü sanatçıların ortaya koyduğu edebi eserler geleneğe yeni bir şeyler katar, onu geliştirir, zenginleştirir.
Yazarlar, eserlerini oluştururken hem kendinden önceki hem de kendi dönemlerindeki yazarlardan etkilenir. Bütün yazarlar etkilenmelere açıktır. Bir yazarın başkalarından etkilenmesi onun taklitçi biri olduğu anlamına gelmez. Etkilenme tabiidir, doğaldır. Önemli olan etkilenmeyi aşıp özgün bir söyleyişe, kendine özgü bir üslubu, anlatımı olan yazar, toplumun kültürüne ve edebi geleneğe katkı sağlar. Edebi metinler yazıldığı dönemin şartlarından izler taşır. Hiçbir sanatçı, kendi döneminin olaylarına tamamen ilgisiz kalamaz. Pek çok yazar, eserindeki kurmaca gerçekliği oluştururken yaşadığı dönemdeki gerçek olaylardan yola çıkar. Her edebi metnin, yazıldığı dönemle az veya çok ilgisi vardır.
Örneğin Orhan Kemal, roman ve hikayelerinde yoksul, dar gelirli insaların yaşadıkları sıkıntıları gerçekçi bir çizgide ortaya koymaya çalışmıştır. Onun eserlerinde ‘olay’ ön plandadır. Eserlerinde sürükleyici, doğal bir anlatımı vardır; kişileri doğal biçimde konuşturur. Orhan Kemal, olaylara bakışı yönünden türk edebiyatının toplumsal gerçekçi yazarlarından biridir. Ancak toplumsal gerçekçilik anlayışı, edebiyatımızda bir anda ortaya çıkmamıştır. Bu anlayışın ortaya çıkmasında Cumhuriyet sonrası dönemde türk roman ve hikayeciliğinde etkili olan realizm (gerçekçilik) akımının önemli etkisi vardır. Orhan Keman ve bazı yazarlar gerçekçilikten yola çıkarak toplumsal gerçekçilik anlayışını oluşturmuşlardır.
Toplumsal gerçekçilere göre edebiyatla, toplumun yapısı, üretim ilişkileri arasında sıkı bir bağ vardır. Toplumdaki gelişmeler edebiyatı da etkiler. Toplumsal gerçekçiler, onlara göre sanatın eğitsel bir görevi vardır.
Eserlerinde halkçılık, köycülük ve hümanistlik (insancıllık) gibi düşünceleri işlemişlerdir. Onlara göre, sanatçının yurt gerçeklerini anlatmak gibi bir sorumluluğu vardır. Tezli romanlar yazmışlardır.
Toplumsal gerçekçilere göre, sanatın toplumsal gerçeği yansıtması gerekir.
Cumhuriyet dönemi edebiyatında roman ve hikaye alanında önemli gelişmeler olmuştur. Belli bir kesimin anlatılmasından, vazgeçilmiş, toplumun her kesiminden insanlar roman ve hikayelerde, kahraman olarak yer almaya başlamıştır. Her edebi metin kendi tarzında daha önce yazılmış edebi eserlerden yararlanır ve etkilenir. Orhan Kemal, Kemal Tahir, Yaşar Kemal, Rıfat Ilgaz gibi toplumsal gerçekçi yazarların yazdıklarından etkilendiği gibi, onları bazı yönlerden etkilemiş de olabilir. Her edebi metin, bir çok yönden kendinden sonra yazılacak edebi metinlere kaynaklık eder.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder