Sözleşmeli öğretmenler tayin isteme hakkına sahip olacak - Ders Kitabı Cevapları

Yeni Yayınlar

Mart 30, 2019

Sözleşmeli öğretmenler tayin isteme hakkına sahip olacak

Edit
 DERS KİTABI CEVAPLARINA BURADAN ULAŞABİLİRSİNİZ! 

Sözleşmeli öğretmenler tayin isteme hakkına sahip olacak

SON DAKİKA HABERİ: Milli Eğitim Bakanı Selçuk: "2016 yılında atanmış sözleşmeli öğretmenlerimiz, dördüncü yılını bitirdiğinde şu anki kadrolu öğretmenlerimiz gibi tayin isteme ya da başka haklara sahip olacak" dedi.



Beştepe Millet Kongre ve Kültür Merkezi'nde düzenlenen Milli Eğitim Bakanlığı 2023 Eğitim Vizyonu Tanıtım Toplantısı'nın ardından daha da yoğun olduğu belirtilerek, uyku düzeninin sorulması üzerine Bakan Selçuk, "Ben göreve geldiğimden beri uyuyamıyorum. Çünkü geldiğim gün çok yüksek bir beklenti oluştu. Hiçbir vaatte bulunmadan, hiçbir kelime sarf etmeden bu kadar yüksek bir beklentinin oluşması benim sorumluluğum değil. Yine de ne yapacağız, nasıl yapacağız konusunda çok uzun yıllardır çalışmamıza rağmen, bu uyku düzeni gerçekten kalmadı" ifadesini kullandı.

Sözleşmeli öğretmenler tayin isteme hakkına sahip olacak
Sözleşmeli öğretmenler tayin isteme hakkına sahip olacak

"BUGÜN DÜŞÜNDÜK, YARIN ŞU DEĞİŞİKLİĞİ YAPIYORUZ' DEMEYECEĞİZ"

Milli Eğitim Bakanı Selçuk, Türkiye'nin eğitim meselesini bir hal yoluna koyduklarında işlerinin bitmediğini, asıl işlerinin o zaman başlayacağına işaret ederek, "Mecazi olarak bir şekilde yoğun bakımdan çıkalım, sonra artık nekahat döneminde iyileşme başlasın, dünya ile mücadele etme imkanımız doğsun." diye konuştu.

Selçuk, şu ifadeleri kullandı:

"Birkaç küçük fark var aslında bu yapılan işle ilgili. Bunlardan bir tanesi ilk kez felsefesiyle teorisiyle yöntemiyle tekniğiyle bütünsel bir sistem yaklaşımı içerisinde bir sistemin, bütün alt sistem bileşenlerinin eş zamanlı olarak dönüştürülmesi hedefleniyor burada. Yani 'biz Türkiye'nin sınav sistemiyle ilgili şunu yapacağız, öğretmenlerin özlük haklarıyla ilgili şunu yapacağız ya da müfredatla ilgili şunu yapacağız' değil. Bir sistemin bütünsel dönüşümüyle ilgili bir mesele var. Bu bakımdan değerli.

İkincisi şu; biz bunu yaparken 'bugün düşündük, yarın şu değişikliği yapıyoruz' demeyeceğiz. Ne diyeceğiz? Diyoruz ki, biz şu kadar sene içerisinde olgunlaşacak bir fidandan söz ediyoruz. 'Hemen bir şey yapmak mümkün değil. Lütfen zaman tanıyın' diyoruz. Eğer hemen bir şey yaparsak, bulduğumuz çözümler geleceğin sorunları olacak. O yüzden hemen bir şey yapmamak lazım. Bir şey yapmaktan çok, neyi yapmayacağımızın üzerine odaklanmamız lazım."

Bakan Selçuk, adım adım bunu planlayarak, veri analizine bakarak, sonuçları araştırma teknikleri açısından değerlendirerek bir yol bulunması gerektiğine değindi.

Selçuk, 3 yılda ulaşacakları yerin aslında sistemin genel bir raya oturması ve artık bunun üzerinden iyileştirmelerin hızlanması olduğunu kaydetti.

"YAKLAŞIK YÜZDE 60'LARIN ÜZERİNDE BİR FARK VAR"

Velilerin ve öğrencilerin çok merak ettiği konunun ise "liselere geçişte hangi sistemin uygulanılacağı" olduğuna değinen Selçuk, şu görüşlerini paylaştı:

"Aslında biz bunu, bu bağlamdan çıkarmak istiyoruz. Çünkü mesele bir kademeler arası geçiş meselesi değildir, mesele bir çocuğun hayatıdır, geleceğidir. O sebeple biz burada sınavın adını, tekniği ve yöntemini değiştirsek inanın bir mesafe alamayız. Seneye sınav nasıl olacak sorusu, doğru bir soru değil. Doğru soru bence şu; siz eğitim sistemi içerisinde bir çocuğun ortaokuldan liseye ve üniversiteye geçerken kendi ilgi ve yetenekleri doğrultusunda nasıl daha mutlu, donanımlı, daha fazla potansiyelini ortaya koyabileceği bir ortam oluşturacaksınız? Mesele aslında bu. Bunu yapabilmek için şöyle bir şey söz konusu; bizim kendi ölçümlerimiz dairesinde imkanları en iyi olan okulumuzla imkanları en kötü okullarımız arasındaki fark çok yüksek. Yaklaşık yüzde 60'ların üzerinde bir fark var."

Bakan Selçuk, imkanların bu kadar farklı olduğunda velinin ya da öğrencinin, "ben şu okula gitmek istiyorum" dediğini ve herkesin buraya hücum ettiğini anlattı.

Okullar arasındaki başarı farkı azaldığı zaman, vazgeçme maliyeti konusunda başka bir bakış açısının söz konusu olacağına işaret eden Selçuk, "Çocuk, 'ben şu okulda da bu okulda da aşağı yukarı benzer imkanlarla karşılaşacağım' diyecek. Ve büyük bir sınav maratonuna girmeyecek." dedi.

Selçuk, konuşmasına şöyle devam etti:

"Türkiye'de dershaneler olmasa Boğaziçi, Hacettepe, ODTÜ'ye hangi çocuklar girecek? Yine aynı çocuklar girecek belki 10 puan aşağı girecek ama yine o çocuklar girecek. Peki bütün bu dershane, sınav curcunası varken çocuklar okulda eğitim ve özel öğretimler aldıktan sonra bizim matematik, fizik netlerimize bakar mısınız? Gördüğümüzde bu tamamlayıcı bir fonksiyon ise dershane ya da özel ders meselesi, Türkiye'nin manzarası niye böyle o zaman? Burada başka bir nedensellik var, bu işin içerisinde. Bizim bunu çözmek için bataklıkla ilgilenmemiz gerekiyor. Yani sınavın tekniğiyle vesaire değil."

"HANGİ DERSTEN NE TÜR SORULAR ÇIKACAĞINI HER AY YAYINLAYACAĞIZ"

Dün, örnek soruların yayımlandığını hatırlatan Selçuk, "Sevgili öğrenciler, 'Hiç endişelenmeyin sen böyle bir sürprizle karşılaşmayacaksın. Biz sana hangi dersten ne tür sorular çıkacağını her ay yayınlayacağız, göstereceğiz, örnek deneme sınavlar yapacağız. Sen rahat ol.' dedik" ifadesini kullandı.

Selçuk, öğretmenlere de "Öğretmenim, bak bu ezber sorusu değil, bu bir muhakeme sorusu. Onun için bu çocuklara böyle madde ezberleterek bir yara varamayız. Biz başka bir öğrenme yaklaşımına ihtiyaç duyuyoruz. O sebeple siz de lütfen derslerinizde buna dikkat edin. Biz bunun için size her türlü kaynağı sağlayacağız, yardımcı kaynak vs. meselesi. Bunun en alasını, en kalitesini biz zaten her türlü ihtiyacı karşılayacak şekilde çoklu ortamlarda, dijital ortamlarda, fiziksel ortamlarda bunu ortaya koyacağız" mesajı verdiklerini aktardı.

"O sebeple bunu bir Liselere Giriş Sınavı (LGS)bağlamından çıkartıp, bu bir eğitim kalitesi sorunudur ve bunun üzerine büyük fotoğrafa bakmak lazım şeklinde gidiyoruz." değerlendirmesinde bulunan Bakan Selçuk, şunları söyledi:

"Seneye de bu sınav daha az stresli, ne olduğu belli olan ve çocukların neye çalışacağını çok net olarak bildiği bir düzen sürecek. 'Hemen seneye bütün sistemi değiştiriyoruz', hayır sakin sakin bunu yapacağız. Sonuçta ulaşmak istediğimiz yer, belli bir süre sonra sınavla öğrenci alan okul sayısını azaltmak. Seneye cüzi bir miktarda olacak ama 3 sene içerisinde yaklaşık yüzde 40 kadar azalacaktır."

"MESELE SİSTEMİ ÖLÇMEK, IYİLEŞTİRMEK"

Asıl meselinin sistemin tasarlanması olduğunun altını çizen Selçuk, sözlerine şöyle devam etti:

"Türkiye'de çocukların zekasıyla ilgili bir sorun mu var? Böyle bir sorunumuz yok. Mesele ne? Bu çocuk başka bir ülkede olsa, diyelim ki tırnak içinde gelişmiş denilen ülkeler var, o ülkelerde bu çocuklar okusalar, bir problemimiz mi var? Hayır. Mesele, çocuğu ölçmek değil, biz eğitim fakültesinde ölçüyor muyuz, profesörü ölçüyor muyuz, ana babayı ölçüyor muyuz? Hiç kimseyi ölçmüyoruz. Niye sadece gücümüz çocuğa yetiyor? 

Mesele sistemi ölçmek, iyileştirmek, mesele öğretmenimizin niteliğine katkı sağlamak. Her ülkenin eğitim sisteminin kalitesi, öğretmeninin kalitesini aşamaz. Dolayısıyla biz öğretmene hiçbir yatırım yapmadan, hiçbir katkı sağlamadan, onlara destek olmadan onlardan beklersek bu çok adil olmaz." 

"ÇOK ÖNEMLİ BULDUĞUMUZ ÖĞRETMENLİĞİN NİYE KENDİNE AİT KANUNU YOK?"

Milli Eğitim Bakanı Selçuk, Eğitim 2023 Vizyonu'nun tanıtım toplantısında çıkarılacağı belirtilen Öğretmenlik Meslek Kanunu'nun neler getireceğine ilişkin de açıklamalarda bulundu.

Asker, polis ya da hekimlerle ilgili o mesleğe ait kanunların bulunduğu ifade eden Selçuk, "Fakat öğretmen 657'nin içerisinde sıkışmış vaziyette. Kendisine özel kanunu yok. Halbuki bunların ataması, yükselmesi, disiplin meselesi, kariyer meselesi, ek gösterge, tazminatları vs... Bunların hepsi aslında özelleşmeli." dedi.

Selçuk, "3600 ek göstergesiyle ilgili 24 Kasım Öğretmenler Günü'nde bir haberimiz olacak." açıklamasında bulundu.

Bakan Selçuk, öğretmenlere teşvik sistemi uygulamasıyla ilgili "kuruşu kuruşuna" hesaplamaları olduğunu ve simülasyon çalışması yaptıklarını bildirdi.

"ÖĞRENCİ ANDI' KONUSUNDA HUKUKİ SÜREÇ YÜRÜYOR"

Danıştay'ın "Öğrenci Andı" kararının Milli Eğitim Bakanlığı'nca temyiz edildiğinin hatırlatılması üzerine Selçuk, Milli Eğitim Bakanı'na "Olimpos'ta devre mülkü varmış." gibi davranıldığını belirterek, "Her şeye gücümüzün yetmediğini, meseleyi nasıl algılayıp algılamadığımızı, bu meselenin aslında ülke meselesi olduğunu, bakanlık, kişi meselesi olmadığını, bunu bu bütünsellik içerisinde ele almak lazım." değerlendirmesini yaptı.

Bakan Selçuk, sıcak bir atmosfer oluşturup tartışmayı çok yükseltmenin, alevlendirmenin doğru olmadığını düşündüklerini aktardı.

Konunun hukuki bir mesele olduğunu vurgulayan Selçuk, "Hukuki süreç yürüyor. Burada oturup da bir şekilde ateş etmenin, 'Bu böyledir, bu böyle değildir' demenin benim hem tabiatım icabı hem de şu arada eğitimin menfaati icabı bunun bir hukuki süreç olduğunu söylemekle iktifa ediyorum" diye konuştu.

Temyize ilişkin ise Selçuk, değerlendirmelerinin hukuki değerlendirmeye dayandığını, bunun birtakım gerekçelerinin de söz konusu olduğunu kaydetti.

"KURUŞU KURUŞUNA HESAPLARIMIZ VAR"

Geri kalmış bölgelerde çalışan öğretmenlere yönelik teşvik sistemiyle ilgili soru üzerine Bakan Selçuk, geçmişte kalkınmada öncelikli bölgeler çerçevesinde bazı tazminatların, ek ödemelerin yapıldığını, bunun Meclis kararıyla olduğunu hatırlattı.

Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi'nde bir bakanının "Tazminat şu kadar olacak" demesinin hukuken mümkün olmadığına işaret eden Selçuk, kendilerinin Meclis'e bakış açılarını ifade edebileceklerini anlatttı.

Milli Eğitim Bakanı Ziya Selçuk, şöyle konuştu:

"Bu bakış açısında da şu var, kalkınma da öncelikli bölgeler anlamında üç ayrı bölge var. Bu üç ayrı bölge için değişen tazminat oranları söz konusu. Şehir merkezinde, köylerde olması ya da X, Y şehrinde olmasına göre bunlar değişecek. O sebeple biz bunun tahmini miktarları, il merkezlerinde, illerin ilçelerinde ya da köylerinde görev yapan öğretmenlere yönelik simülasyonlarımız var, hazır ama bu simülasyonları, henüz bunu ilan etmeyeceğimiz için göstermiyorum. Kuruşu kuruşuna rakam olarak bizim tahmini hesaplarımız var. İllerin adı da var. Adıyaman, Ağrı, Ardahan, Erzurum, Iğdır, Kars bir grupta, Bayburt, Erzincan, Şanlıurfa bir grupta. Bütün bunların çalışmaları yapılmış, bitmiş vaziyette. Biz bunu sadece bir teklif olarak göndereceğiz. Meclis karar verecek."

Selçuk, "3600 ek gösterge konusu da Meslek Kanunu içerisinde olacak mı?" sorusu üzerine "Bununla ilgili 24 Kasım Öğretmenler Günü'nde bir haberimiz olacak." yanıtını verdi.

"TENEFFÜSLER EN ÖNEMLİ DERSLERİMİZ"

Eğitim vizyonunda ders saatlerinin, ders çeşitlerinin azaltılması ve teneffüs sürelerinin uzatılmasına yönelik başlıkların da yer aldığının belirtilmesi üzerine Selçuk, şunları kaydetti:

"Vizyon belgesine göre, teneffüsler aslında bizim en önemli derslerimiz. Çünkü çocuklar teneffüslerde çok şey öğreniyor, paylaşıyor, sosyalleşiyor, problem çözmeyi öğreniyorlar. Bu anlamda, ders saatlerinde çok büyük bir azalma olmaz ama ders çeşidinde azalma olur, ilkokul için söylüyorum. Sahada çocukların yalvar yakar talepte bulunduğunu görüyorum, 'Teneffüs süreleri hiç olmazsa 15 dakika olsun' şeklinde. Mesele sadece bunun süresini azaltmak, çoğaltmak değil, mesele, bunu nasıl dolduracaksınız, zenginleştireceksiniz? Burada da kilit kavram, Tasarım-Beceri Atölyeleri."

Yüksek öğretimdeki mühendislik, sağlık, sanat, iktisadi beşeri, dil gibi alanların bulunduğunu anımsatan Selçuk, bu alanların ilkokuldaki, yeni yapıdaki Tasarım-Beceri Atölyeleri'nde olacağını bildirdi.

"Diyelim ki bir mekanik robotik atölyesi var. Bu aslında yüksek öğretimdeki mühendislik atölyelerinin ilkokuldaki iz düşümüdür." diyen Selçuk, şu bilgileri paylaştı:

"Ben bu çocuğu ilkokulda yakalamak istiyorum. Tasarım-Beceri Atölyeleri'ni okula yayıp, okulun bahçesine spor vesaire... Bununla ilgili mimari projeler bitmek üzere. Bu çocuğu diğer atölyelerin de yukarıdaki yüksek öğretimin iz düşümünü yani sanatla, dramayla, dille, beşeri bilimlerle ilgili yansımasını göreceğimiz, bunun ortaokulda da devam ettiği, lisede de ağacın kökünün dallandığı, sinema, animasyon, bağlama gibi birçok konunun, temanın çocuğa yukarıya doğru giderken zenginleştirme imkanı sağlayacağı bir şey söz konusu."

"5 YAŞINDA İLKOKULA BAŞLANMAZ"

Milli Eğitim Bakanı Selçuk, politikalarının veriye dayalı yürümesi konusunda büyük bir ısrarları bulunduğunu, eğitimle alakalı dünyanın ilk 3-4 büyük kuruluşu olduklarını belirterek, bu çerçevede de ellerinde milyarlarca data yer aldığını aktardı.

Bu dataların analizi ve yorumlanması için alt yapıya ihtiyaçları bulunduğunu kaydeden Selçuk, şöyle devam etti:

"Okul öncesi 5 yaşta zorunlu olsun temennisi güzel bir şey. Fakat bunun 18 bin ilave öğretmen gerektirdiği, yaklaşık 20 bin civarında derslik gerektirdiği, bunun bütçesinin şu olduğu, bunun alt yapısı için Türkiye'de köy altı yerleşim bölgeleri, ilçeler, hangi katmanda ne kadar açık olduğuyla ilgili ciddi bir hesaplama gerekiyor. Bu hesaplamayı yaptığımızda şunu gördük. Bu üçüncü yılda başlayabilecek bir proje. Biz bunu hemen başlatamayız, böyle bir alt yapımız yok. Bu alt yapı hazırlandıktan sonra üçüncü yıl, Türkiye derslik açığını bitirmiş oluyor ve yeni yatırım yapma imkanı doğuyor. Bir eğitim bilimci olarak çok rahatlıkla söyleyebilirim, 5 yaşında ilkokula başlanmaz. Bizim bunu yeniden tanzim etmemiz gerek. Burada önümüzdeki yıl bir düzenleme yapılacak."

"DEVLET ORADAKİ HER BİR ÇOCUĞUN GELECEĞİNİ DÜŞÜNMEK ZORUNDA"

Milli Eğitim Bakanı Ziya Selçuk, sözleşmeli öğretmenlerle ilgili ihtiyacı çok net gördüklerini ifade etti.

Sözleşmeli öğretmenlerin olmadığı dönemlerde, 2 yıl önce yaklaşık 27 bin civarında bir atama yaptıklarını, bu öğretmenlerin 25 bin kadarının tekrar eş durumu ya da farklı nedenlerle o bölgelerden ayrıldığını gördüklerini belirten Selçuk, şöyle konuştu:

"Devlet oradaki her bir çocuğun geleceğini düşünmek zorunda. Orada bir milyona yakın çocuğumuz var. Bu çocuklarımızın öğretmenlerini biz tedarik etmek zorundayız. Eğer mevcut düzende tedarik söz konusu olursa, orada öğretmen barındırma veya orada öğretmen tutabilme ihtimalimiz çok zayıflıyor. Sözleşmeli öğretmenliğin ana gerekçesi bu."

2016'da 17 bin civarında sözleşmeli öğretmeni istihdam ettiklerini aktaran Selçuk, şu değerlendirmeyi yaptı:

"Kalkınmada öncelikli yörelerde tazminatı getirmek, başka tedbirler almak ve 3+1 ile ilgili iyileştirme yapmak, birçok tedbir alarak oradaki ortamı düzenlemek ve daha iyi hale getirmek gibi bir çabamız var. 2016 yılında atanmış olan sözleşmeli öğretmenlerimiz 4. yılını bitirdiklerinde kadrolu öğretmenlerimiz gibi tayin isteme ya da başka hakları hukukları tamamen geçerli olacak. Eğer olmasaydı 6. yılın sonunu beklemek gerekiyordu. Orada bir iyileştirme söz konusu." 

Selçuk, aynı bölge içerisinde farklı şehirde olan sözleşmeli öğretmenlerin eş durumu meselesinin ve sağlık sorunları olan öğretmenlerin sorununun da çözüldüğünü anlattı.

"BENİM BU ÇOCUKLARI ÖĞRETMENSİZ BIRAKMAMAM LAZIM"

Öğretmenlerin eşlerinin de bir kurumda çalıştığını anımsatan Ziya Selçuk, şu bilgileri verdi:

"Şöyle bir beklenti var; Eş durumu tayinlerinin tamamını Milli Eğitim yapsın, Milli Eğitim Bakanlığı diğer kurumlara tabi olsun. Bazı öğretmenlerimizin eşleri özel sektörde, isteseler de o bölgede iş bulamazlar, sıkıntıları var, kolay değil. Fakat biz de işin başından beri hep diyoruz ki 'Bizim burada öğretmen ihtiyacımız var.' Benim bu çocukları öğretmensiz bırakmamam lazım. Onun için de şartları uygun olan öğretmenlerimizin böyle bir yönteme müdahil olması, başvurması bizi çok rahatlatır. Süreç içerisinde biz bu ihtiyacı rasyonel olarak gidermeye çalışacağız, çeşitli tedbirlerle."

Ziya Selçuk, ücretli öğretmenlerin maaşlarının iyileştirilmesiyle ilgili çalışmanın yıl başından sonra hayata geçmesini beklediklerini sözlerine ekledi.

"POZİTİF AYRIMCILIĞIN YAPILACAĞI BİR DÖNEM"

Bakan Selçuk, liselerde alan seçiminin 9. sınıfta başlatılmasına ilişkin, alan eğitiminin 9. sınıfla ilgili olmasının, hem meslek liseleri hem de genel liseler açısından söz konusu olduğunu belirtti.

Mesleki ve teknik eğitimin öne çıkarılacağı, pozitif ayrımcılığın yapılacağı bir dönemin başladığını ifade eden Selçuk, alan seçiminin 9. sınıftan başlamasının temel sebeplerine ilişkin bilgi verdi.

Ziya Selçuk, "Bir çocuk mesleki eğitime başladığında, 9 ve 10. sınıfta teorik eğitimlerle tekrar karşılaşınca, 'ben zaten bir mesleğe geldim, siz bana yine teorik gösteriyorsunuz' diyor. Biz 9. sınıfı meslekle doğrudan doğruya irtibat gibi görüyoruz. Meslek liselerinin daha çok 12. sınıfını üniversiteye hazırlık ya da teorik konularla karşı karşıya kalacağı bir alan olarak görüyoruz" diye konuştu.

Genel liselerdeki çocukların daha önceden yönlendirilmesiyle ilgili eksiklik bulunduğuna işaret eden Selçuk, çocukların lisede ya da üniversitede ne seçeceğini, ilgisinin, yeteneğinin ne olduğunu bilmediğini ifade etti.

"MESLEK LİSELERİ İÇİN GENEL BECERİ SETİ OLUŞTURUYORUZ"

Bu nedenle üniversitedeki öğrencilerin mutsuz olduğunu ve yeniden sınava girdiğini dile getiren Selçuk, şöyle konuştu:

"Bizim ilkokuldan itibaren tasarım atölyeleri benzeri araçlarla yeni geliştireceğimiz yetenek, beceri testi olacak. Meslek liseleri için genel beceri seti oluşturuyoruz, bitmek üzere. Bir çocuk hangi mesleğe, ne kadar uygundur, bununla ilgili çok güzel bir test ortaya çıkıyor. Çocuk daha 8'inci, 9. sınıfta anlamış olacak. Ben onun alan seçimini erkenden yaptırdığımda, bu onun için zorunluluk da olmuyor. 10. ya da 11. sınıfta 'ben vazgeçtim, başka bir alana gitmek istiyorum' derse geçebilir. Çünkü yatayda ve dikeyde katmanlar var, o alanlara geçebilir öğrencilerimiz."

Bakan Selçuk, Anglosakson ülkelerde ya da Uzakdoğu ülkelerinin birçoğunda lisede en fazla 7 ders olduğunu belirterek, Türkiye'deki liselerde ise 15-16 ders bulunduğuna değindi.

Bunun, bir çocuğun kısa sürede bu kadar çok dersi anlamayacağı, yüzeysel olarak derslerden geçmek için uğraşacağı bir dönem olduğunu aktaran Selçuk, çocuğun ilgisi ve yeteneği doğrultusunda nereye yatkınsa onun eğitimini alması gerektiğini vurguladı.

Selçuk, "Sağlık bilimleriyle ilgili bir şey okumak istiyorsa bu çocuk, bütün alanların, mühendislik, iktisadi, beşeri bilimler, sanat, hepsinin altlığı olan dersleri almak zorunda kalmasın. Temel ortak dersi alsın. Bir ülkede vatandaş olmanın, bu ülkenin bir çocuğu olmanın ortak değerlerini içeren dersleri alsın. Ama ondan sonra da kendi alanının dersini alsın, bütün alanların dersini almasın. Böyle olduğunda bir çocuk iki saat matematik almayacak, dört beş saat alacak. Derinlemesine, mesela fizik alacak, laboratuvara girme fırsatı olacak. Çünkü uzun uzun vakti olacak çocuğun." değerlendirmesinde bulundu.

Bakan Selçuk, bunun yapılmasının ardından 12. sınıfta bir kırılım daha olacağını, şu anda 12. sınıfta çocukların sağlık raporu aldığını, dersaneler ya da özel kurslara yöneldiğini dile getirdi.

"ÇOCUĞUN HAYAT SAHNESİNE BAKACAĞIZ"

Bu meseleye müdahale edilmesi gerektiğinin altını çizen Selçuk, şunları kaydetti:

"12. sınıfta meslek tanıtımı ne demektir? Yüksek öğretim kurumları nelerdir? Hangilerinde ne olanaklar vardır? Çocuğun üniversiteye hazırlığıyla ilgili zihinsel farkındalığı nasıl gelişir? Bu çocuk dünyadaki üniversiteleri nasıl tanır? Üniversite hazırlığında yüksek öğretime giriş sınavının ilkinde 9. sınıftan çok fazla soru çıkıyor. Aradan 3-4 sene geçmiş, biz ne yapıyoruz? 4 sene önceki konuyu çocuğa soruyoruz. Niye bunu 12. sınıfta yapmıyoruz da 9. sınıfta yapıyoruz? 9. sınıf çocuğun yetişmesi, 10. sınıf hazırlanması için bir araç olmalı."

Bakan Selçuk, 12. sınıfların programının değişeceğine dikkati çekerek, bunun, toplumun talepleriyle değişebilen, esnek, farklı fırsatlar oluştuğunda bunu değerlendirebilen canlı bir döküman olduğunu ifade etti.

Müfredatın hemen değişmeyeceğine işaret eden Selçuk, pilot uygulamanın yapılacağını daha sonra hayata geçirileceğini aktardı.

Bakan Selçuk, "Yokluktan, muhtaçlıktan, zaruretten dolayı bir dershane arayışını ortadan kaldırmak bizim taahhüdümüz. Bunu yaparken çocuğa Türkiye'nin en iyi öğretmenleriyle karşılaşma fırsatı vereceğiz. Dijital olarak ya da başka türlü. Bunu yaparken çocuğun hayat sahnesine bakacağız. Sadece sınıfın, okulu içi değil. Okulun dışı, cep telefonu, sosyal medyası ve diğer bütün alanlarda çocuğun bununla muhattap olma fırsatını ortaya koyacağız." açıklamasında bulundu.

"KİMSEYİ ÖTEKİLEŞTİRMEK İSTEMİYORUM. BÜTÜN RENKLERLE İLGİLENİYORUZ"

Selçuk, "2023 Eğitim Vizyonu"nun imam hatip merkezli olduğu eleştirileriyle ilgili, "Ben insanımızın muhalefet ihtiyacını çocuklarımız üzerinden giderilmesine karşıyım. Onlar benim evlatlarım. Hepsi benim evladım, hepsi benim göz bebeğim. Dolayısıyla vay şu çocuklar, vay öbür çocuklar. Böyle bir tartışma benim karakterime çok uygun değil. Ben çocuklar üzerinden muhalefet ihtiyacının giderilmesine razı değilim." dedi.

Selçuk, konuşmasına söyle devam etti:

"Fen lisesi de yazıyor. Sosyal bilimler lisesi de yazıyor, meslek lisesi de yazıyor. Karıştırırken bazen üç, dört sayfa geçebiliyorsunuz. Öyle bir tutum belki olabilir. Bu çocukların her birisi bizim öz evladımız. İmam hatipli çocuklar üzerinden ya da fen liseli çocuklar üzerinden bir kavga olduğunda, çocukların ruhu örseleniyor. Bunu yapmayı tercih etmiyorum. Ben her çocuğun hukukunu korumak istiyorum. Kimseyi ötekileştirmek istemiyorum. Biz bütün renklerle ilgileniyoruz."

"2023 Eğitim Vizyonu"nu öğretmenlerin özlük hakları temelinde ele alan yaklaşımları uygun bulmadığını da dile getiren Selçuk, şunları söyledi:

"Meseleye çocuk açısında bakıyorum. Yani öğretmeni merkeze koymak benim için çok öncelikli ama yumurtanın sarısı benim çocuk. Özü çocuğun hukuku. Eleştiriler ve öneriler nedir diye baktığımızda çocuklar için ne getiriyordan çok, özlük hakları ya da birtakım bürokratik meseleler daha ön planda. Ben isterim ki, çocuğu öne çıkartalım. Biz bu işi niye yapıyoruz, bir Milli Eğitim Bakanı niye var, masalar, koltuklar, genel müdürlükler niye var, okullar, öğretmenler niye var? Bunların hepsi çocuk için var. Çocuğun üzerinden bu meseleyi zenginleştirirsek çok daha mutlu olacağız."

"DERDİMİZ ÇOCUĞU ÖLÇMEK DEĞİL, BİZİM DERDİMİZ SİSTEMİ ÖLÇMEK"

Bakan Selçuk, gelecek dönemde yapılması planlanan Öğrenci Başarı İzleme Araştırmasının hangi kademe ve sınıflarda yapılacağıyla ilgili bir soru üzerine, şu bilgileri verdi:

"İlkokul, ortaokul ve lisede sadece birer sınıfta yapılacak, bununla ilgili araştırmalar sürüyor. Bizim bir analize ihtiyacımız var. Şu ana kadar yapılmış e-okuldaki karne notları, TEOG vesaire gibi geçmişte yapılan sınıfların sonuçlarına bakarak bir çözümleme yapmamız lazım. Hangi sınıf, kritik sınıftır. Bunu aşağı yukarı tahmin edebiliyoruz ama dataya dayalı olarak görmek istiyoruz. Bu sınavlar merkezi yapılmayacak. Bu sınavlar bölgesel olacak, iller düzeyinde mesela. Bizim derdimiz çocuğu ölçmek değil, bizim derdimiz sistemi ölçmek. Biz kendi eksiğimizi görmek için bu izleme araştırmasını yapıyoruz. PISA nasıl yapılıyorsa ya da TIMSS nasıl yapılıyorsa biz bunu da kendi ülkemiz için yapmayı arzu ediyoruz. Bunu yaparken de asla bunu karneye koyalım, çocuklar notunu görsün vesaire değil. Biz burada bir okulumuzun gelişim planını nasıl ilerletiriz, o okulumuzdaki öğretmenimize nasıl destek oluruz, merkez teşkilatındaki yapının sorunlarını nasıl çözeriz, bunu bunun için yapıyoruz. Sistemi ölçmek için. Yoksa çocukları ölçelim de puanlayalım da onu yarıştıralım diye bir derdimiz yok. Merkezi olmaması onu gösteriyor zaten."

Milli Eğitim Bakanı Selçuk, "Üniversite sınavı, üniversitede gerekli bilgileri yoklayan sınavdır. Bunun orta vadede oraya doğru evrilmesi gerekiyor." şeklinde konuştu.

"YABANCI DİL EĞİTİMİNDE HERKESE AYNI TEKNİK UYGULANMAZ"

Yabancı dil eğitiminde herkese aynı tekniği uygulayarak başarı sağlanamayacağını belirten Bakan Selçuk,"Hikaye temelli, proje temelli, tiyatro ile yabancı dil öğrenme gibi yaş gruplarına göre tekniğin, stratejinin değiştiği, esnek ve modüler bir yapıya ihtiyacımız var. Önümüzdeki 2 yıl içinde 5 ya da 6 çeşit yabancı dil öğretme yaklaşımını pilot olarak Türkiye'nin değişik okullarında uygulayacağız." diye konuştu.

Milli Eğitim Bakanı Selçuk, "Vizyon dokümanının en güçlü tarafı, burada söylenen her şeyin fizibilitesinin yapılmış olmasıdır. Bunun parası var, bunun projesi var, bunun siyasi iradesi var. Bunun hiçbir dönem olmadığı kadar bir toplumsal kabul alanı var." ifadelerini kaydetti.

"ÖZEL ÖĞRETİME VERİLEN BU TEŞVİKLER VERİLMEYECEK"

Bakan Selçuk, önümüzdeki süreçte, özel öğretime verilen bu teşviklerin verilmeyeceğini, bunu daha önce ilan ettiklerini bildirdi.

"MESLEKİ EĞİTİMDE ÖNÜMÜZDEKİ YIL MODÜLER YAPIYA GEÇİYORUZ"

Selçuk, "Mesleki eğitimde hemen önümüzdeki yıl modüler yapıya geçiyoruz çünkü orada elimizdeki birçok şey hazır" dedi.

"OKUL GELİŞİM BÜTÇESİ HER OKULA STANDART VERİLMEYECEK"

Bakan Selçuk, "Okul gelişim bütçesi her okula standart verilmeyecek, ihtiyaca göre farklılaşan bir endeks üzerinden saptanacak" şeklinde konuştu.

Bakanı Selçuk, meslek liselerinde erkek öğrencilerin askerlik teciliyle ilgili bir avantaj elde etmeye çalıştıklarını bildirdi.

"SİSTEMDE TIKANMA OLUŞUYOR"

Selçuk, "Yüz binlerce insana para vererek formasyon alma imkanı verdiğimizde onları gereksiz bir beklentiye sokuyoruz, sistemde tıkanma oluşuyor." dedi.

Milli Eğitim Bakanı Selçuk, "Meslek lisesi üretimlerinde Hazine payını yüzde 1'e düşürerek rekabet gücünü artıracağız ve bu okulları 10 kat, 20 kat, belki 100 kat daha fazla üretimin içine sokacağız, belki bir yılın içerisinde." şeklinde konuştu.

Selçuk, okul müdürleriyle ilgili bir kadro ihdas etmeyi planladıklarını, taslak kanununun hazır olduğunu açıkladı.

Bakan Selçuk, "YÖK Başkanımızla konuştuk ve karar verdik. Öğretmenlik hakkını kim elde ettiyse, öğretmenlik mesleği uzman programını onlar alacak." dedi.

"Okul kantinlerindeki her bir ürün uzman heyetin denetiminden geçecek"
Milli Eğitim Bakanı Selçuk, "Okul kantinlerindeki her bir ürün, bir QR kod çerçevesinde uzman heyetin denetiminden geçecek." diye konuştu.

Bakan Selçuk, "Ödevin çeşidini, tabiatını, veriliş biçimini, anlamını değiştirmek istiyoruz. Bu, ödevin mahiyetinin de değişmesi anlamına gelir." ifadesini kullandı.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder