DERS KİTABI CEVAPLARINA BURADAN ULAŞABİLİRSİNİZ!
Viroyitler ve Priyonlar
1970 yılına kadar virüslerin doğada kendini çoğaltabilen en basit yapın varlıklar oldukları sanılıyordu. 1971’de Amerika Birleşik Devletleri Tarım Birimi’nden T. O. Diener patates kök-kıvrıklığı hastalığı etkeninin belirli bir protein kılıfı olmayan halkasal yapıda küçük bir RNA olduğunu bulmuştur. Daha sonraları yapılan çalışmalar sonucunda bitkilerde hastalığa neden olan bir düzineden fazla ve Diener’in viroyitler adını verdiği böylesi çıplak RNA parçacıkları saptanmıştır. Bu kadar basit yapıya sahip olmalarına karşın viroyit RNA kendini eşleyebilir ve bu durumda çift sarmal halinde bir yapı oluşur. Bu kendini eşleme tRNA, rRNA ve mRNA kuyruğunun daha kararlı olmasını sağlamıştır.
Viroyit genomu çok kısadır (en kısa viral kromozomdan yaklaşık 10 kez daha kısa). En büyüğü, yalnızca 100 amino asitlik bir proteini kapsayabilir ve viroyitler tarafından oluşturulan herhangi bir enzim ya da ürünün varlığına dair bir kanıt yoktur. Viroyitler yalnızca kendilerini kopyalamayı sağlayacak bir RNA polimeraz oluşturacak kadar bilgiye sahiptirler.
Viroyitler ve Priyonlar |
Peki ama viroyitler kendini nasıl eşler? RNA polimeraz yalnızca ökaryotların çekirdeklerinde bulunmaktadır, bu durumda viroyit RNA’sındaki bir sinyal sekansının çekirdek içine ve dışına taşınmasını sağladığı sanılmıştır. Daha sonra, RNA polimeraz çekirdeğin DNA’sında bir promotoru farkeder, viroyit sekansı bir şekilde konağın DNA promotoruna benzemektedir. Viroyitlerin bu çift sarmal yapısı onları enzimatik indirgenmeden korumakta ve bölüm 11’de anlatılan fiziksel yapılarını vermektedir. Bu yapı, regülatör proteinlerin operatör bölgeye ve transkripsiyon sırasında promotorların polimeraza bağlanması için gereklidir.
Kısacası viroyitler karmaşık ökaryotik genetik sistem içerisinde çoğalabilmek için gerekli bilgiye sahip olmakla birlikte protein bir “mesaj” oluşturabilecek yeterlilikte değillerdir yani sanki üzerine doğru adres yazılarak pul yapıştırılmış içi boş bir mektup zarfı gibidirler.
Viroyitlerin keşfınden bu yana haklarında bildiğimiz en geçerli şey bunların çok önemli bitkilerde hastalığa neden olduklandır (örneğin patateste tümör oluştururlar).
Patojenik olmalarının temelinde 45-70’lik küçük bir ribozomal RNA’nın 40 bazlık bir bölgesi bulunmaktadır. Viroyitler rRNA’nın sentezlediği çekirdekçikte yoğunlaştıkça rRNA’ya bağlandıkları ve böylece ribozomların düzenlenmesine engel oldukları sanılmaktadır.
Viroyitler doğada oldukça yaygındırlar ancak konak hücreleri lizize uğratmadıklarından farkedilmeleri zordur. Bu nedenle yayılışları ile ilgili çok az bilgi bulunmaktadır.
Priyonlar
Ivanovsky, viral olaylarda bakteriyel toksin hipotezinden vazgeçtikten sonra benzer bir şeyin (kendini eşleyebilen bir protein) hastalıklarda önemli olabileceği düşüncesi doğdu. Örneğin koyun ve keçilerin merkezi sinir sistemlerinde önemli hasara yol açan scrapie hastalığından sorumlu ajan neredeyse tamamen bir proteindir. Bugün prion adı verilen böylesi bir izole olmuş protein ajanın nasıl olup da daha enfekte proteinlerin yapımını sağladığı bilinmemektedir. İnsanlarda nadir olarak rastlanan iki sinirsel hastalığın etkeni de aynı gruptandır (Crevtzfeldt-Jakob Hastalığı ve Gerstmann-Strassler Sendromu).
Enfekte edici bir proteinin başka enfekte proteinlerin üretimini sağlamasına yol açan bir sistem ancak, tıpkı sindirim enzimi kimotripsinin kendi aktivasyonu içerisinde bir basamağı katalizlemesi gibi, protein kökenli öncül bir ürününün konak hücre içerisinde kendisinin yeni versiyonlarını üretmek şeklinde olabilir. Scrapie ile enfekte olmuş hayvanlarda da konak genin eksonu tarafından kodlanan bir ürüne iki amino asit dışında benzeyen böylesi bir protein bulunur. Priyon polipeptit normal bir proteinin (sinirsel regülasyonda bulunan bir reseptör) priyon versiyonuna dönüşmesini katalizleme için ortaya çıkan bu olay enfekte olmuş hücre kendi zarına normal bir reseptörü bağlamasına fırsat vermeden gerçekleşir. Priyonların hareketleri ile ilgili başka muhtemel mekanizmalar da vardır ve bazı araştırıcılar priyonların tüm bunlardan sonra nükleik asit almak için döndüklerini düşünmektedirler. Her durumda bu en küçük süregen biyolojik varlı klar gizemini bir süre daha koruyacak gibi görünmektedirler.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder