Divan Şiiri Hakkında Bilgi - Ders Kitabı Cevapları

Yeni Yayınlar

Mayıs 01, 2018

Divan Şiiri Hakkında Bilgi

Edit
 DERS KİTABI CEVAPLARINA BURADAN ULAŞABİLİRSİNİZ! 

Divan Şiiri Hakkında Bilgi 

Divan şiiri nedir? Divan şiirinin tarihçesi ve öncüleri kimlerdir? Divan şairleri, divan şiirinin gelişimi hakkında bilgi.


DİVAN ŞİİRİ
Yüksek zümre edebiyatı, saray edebiyatı, eski Türk edebiyatı, klasik Türk edebiyatı gibi adlarla da anılan Divan Edebiyatı 13. yüzyılda Hoca Dehhani ile başlayıp modern döneme kadar devam eden bir edebiyat geleneğidir.

Divan Şiiri Hakkında Bilgi
Divan Şiiri Hakkında Bilgi 

Bilindiği gibi modern döneme kadar bütün toplumlarda şair ve yazarlar, yönetici kesimler tarafından sıradan insanlardan farklı tutulmuş, bu kişilere saygı gösterilerek, onların başkentlerdeki saraylarda hükümdarların yanına ve gözetiminde olmaları sağlanmıştır. İşte Divan edebiyatı da birkaç istisnayı dışta tutarsak bu şekilde gelişmiş bir edebiyattır. Bir Selçuklu geleneği olan edebiyatçıları ve bilginleri koruma tavrı 14. yüzyılda kendi başkentlerine birer kültür ve sanat merkezi yapmaya çalışan Anadolu Beyliklerince de devam ettirilmiş, şair ve bilginler saraylarda ağırlanmış, saray çevresinde gelişmesi istenilen edebiyat ve bilim ortamı için her türlü kolaylık bu kişilere gösterilmiştir. Böyle bir ortamda medrese kültürü ile yetişen aydın şairler de Arap ve İran edebiyatının etkisinde kalmış ve onları örnek alarak kendi eserlerini ortaya koymuşlardır.

Divan edebiyatı eserlerinin, islamî değer ve kabullerin zihniyet üzerinde belirleyici unsur olduğu bir ortamda oluşturulması, bu edebiyat ürünlerinin tümünde İslamî temaların kullanıldığını göstermez. Hatta divan edebiyatı denince akla gelen ilk nazım biçimi olan “gazel”in bir anlamda “din dışı temaların şiiri” olarak adlandırılması, tarihsel süreç içinde oluşturulan metin geleneği bağlamında düşünüldüğünde hiç de yanlış bir tespit olmaz.

XV. yüzyılda Şeyhî, Ahmet Paşa, Necatî; XVI. yüzyılda Bâkî, Fuzûlî, Hayalî, Zâtî, Muhibbî (Kanuni Sultan Süleyman), Taşlıcalı Yahya, Bağdatlı Rûhî, Lâmî;XVII. yüzyılda Nefî, Nâbî, Şeyhülislam Yahya, Sabit, Nailî, Neşâtî, Nevizâde Atayî; XVIII. yüzyılda Nedîm, Şeyh Galip, Enderunlu Vâsıf, Koca Ragıp Paşa, Sümbülzâde Vehbî., XIX. yüzyılda Yenişehirli Avni, Vâsıf, Leskofçait Galip gibi büyük şairlerini yetiştiren divan edebiyatı, Batıda ortaya çıkan edebî akımlara benzeyen edebî anlayışlarla da yoğrulmuştur. Türkî-i Basit, Mahallileşme, Sebk-i Hindî adlarıyla anılan bu akımlar, divan şiirini biçimlendiren önemli etkenler arasındadır.

Divan edebiyatıyla ilgili olarak buraya kadar değindiğimiz konularda “şiir” sözcüğünün bir anlamda “edebiyat” sözcüğünün eş anlamlısı gibi kullanılması şaşırtıcı gelmemelidir. Çünkü divan edebiyatı nesirden çok nazmın kullanıldığı, düz yazılarda bile genellikle şiirsel bir dilin hakim olduğu bir edebiyat geleneğidir. Şairlerin şiirlerini “divan” adı verilen kitaplarda topladıklarından “divan edebiyatı” ismini alan bu şiir geleneği, Osmanlı, Arap, İran hatta Hint kültüründeki ortak özelliklere bağlı kalınarak oluşturulmuş, aynı kurallar ve temalar ekseninde meydana getirilmiş, şekilsel öğelere sıkı sıkıya bağlı bir edebiyat geleneğidir.

DİVAN ŞİİRİNİN GENEL ÖZELLİKLERİ
Türkî-i Basit (Basit Türkçe): Biçimde yerliliğe yönelmek, Arapça ve Farsça sözcük ve tamlamaları kullanmadan yalnızca Türkçe sözcüklerle şiir yazmak amacıyla XVI. yüzyılda ortaya çıkan bu anlayış, Tatavlalı Mahremi, Edirneli Nazmi, Aydınlı Visâlî gibi edebi yönleri çok da kuvvetli olmayan şairler tarafından benimsenmiş, devrin önemli şairleri tarafından benimsenmediği için yaygınlık kazanmamıştır.

Mahallileşme (Yerlileşme): XV. yüzyılın sonlarına doğru Necâtî’nin, şiirlerinde deyim, atasözü ve yerel söyleyişleri başarıyla kullanması, anlaşılır bir Türkçeyle şiir yazmasıyla başlayan, XVI. yüzyılda Bakî, XVII. yüzyılda Şeyhülislâm Yahyâ ile mükemmelleşen bu akımın XVIII. yüzyıldaki en büyük temsilcisi Nedim’dir. Mahallileşme, Arap ve İran edebiyatlarından gelme ortak imge ve temalarla yerli söyleyiş ve hayallerin, gerçek hayat sahnelerinin harmanlanması esasına dayanan şiir anlayışıdır.

Sebk-i Hindî (Hint Tarzı): İrandaki Safevi Devleti’nin şairlere yönelik baskılarından Hindistan’a kaçıp buradaki özgür ortamın ve Hint edebiyatının etkisinde oluşturulan edebî anlayışa “Sebk-i Hindî” denir. XVII. yüzyıl divan sanatçılarından Nef’î, Nailî, Neşâtî, Nâbî gibi şairler, bütünüyle bu akım içinde yer almamışlarsa da bu akımdan etkilenmişlerdir. Sebk-i Hindî, bilmeceyi andıran karmaşık mazmun ve anlatımlar, hayal oyunları; güçlükle anlaşılır, beklenmedik ve alışılmamış benzetmelerle şiirdeki “anlam”ı “ses” öğesinin önüne geçiriyordu. Şiiri bütünüyle zihinsel bir çalışmanın ürünü yapıyor, çevreden, yaşamdan kopararak düşünceyle sınırlıyordu. XVIII. yüzyıl şairlerinden Şeyh Galip’te bu şiir anlayışının izlerini bulmak mümkündür.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder