Tek Hücreli Yaşam Nedir? - Ders Kitabı Cevapları

Yeni Yayınlar

Mart 05, 2018

Tek Hücreli Yaşam Nedir?

Edit
 DERS KİTABI CEVAPLARINA BURADAN ULAŞABİLİRSİNİZ! 

Tek Hücreli Yaşam Nedir? 

Dünyadaki yaşamı sınıflandırmak için beş âlem sisteminde Protistler âlemi, aslen bitkiler, hayvanlar, mantar ve prokaryotlar (bakteriler) olarak değerlendirilmeyen bu organizmaları içerir. Birçoğu tek hücreli. Fakat kamçılılar ve kırmızı kahverengi su yosunları gibi bazı gruplar çok hücreli. Koloniler halinde yaşarlar. Su yosunları gibi bazıları bitkimsiyken, küf mantarı gibi bazıları mantarımsı.


Hayvanı Andıran


Tek Hücreli Yaşam Nedir?
Tek Hücreli Yaşam Nedir?
Burada bahsedilen organizmalar, protozoalar diye adlandırılan hayvanımsı tek hücreliler, Protistler âleminin tek hücreli üyesi. Heterotrof olduklarından hayvanımsı diye tanımlanabilirler. En azından besinlerinin bir kısmını diğer organik maddeleri yiyerek karşılarlar. Hiçbir yerde bitki ve hayvan yaşamı arasındaki ayrım kamçılılarda olduğu kadar belirsiz değil. Örneğin, tatlı su üyelerinden Öglena’nın genelde su yosunu olduğu düşünülür. Kloroplast denilen yeşil pigmentli yapıya sahip ve besinlerinin birçoğunu fotosentez yaparak elde eder. Aktif olarak yüzerler ve organik materyallerin parçacıklarını yerler ki bu davranış genelde hayvanlarla ilişkilendirilir.

Tek hücreliler, şaşırtıcı derecede karışık olabilir. Formlarının çeşitliliğine bakıldığında, her bir vücudun tek bir hücreden oluştuğunu unutmak oldukça kolay. Hücreler bazı deliklilerde 2 mikrondan 2,5 santimetreye kadar uzanır. Daha küçük birçok Protist, koloniler halinde yaşar ve çıplak gözle görülebilir. Tek hücreli hayvanlar karmaşık yapılar. Hücre içeriği çoğu zaman çok hücreli organizmalarınkinden daha karışık. Tek hücreli organizmalar, yemek bulmak, hareket etmek’, zorluklarla baş etmek, su dengelerini sürdürmek ve üremek gibi, daha büyük hayvanların karşılaştığı birçok zorlukla karşılaşmakta. Bu işlerin her biri için organlarını ayırmak yerine, Protistlerde her fonksiyon tek bir hücre tarafından karşılanır.

İlgili hücresel yapıları örgencikler diye bilinir. Diğer bütün hücreler gibi tek hücreliler de lipid (yağlı) zarla bağlanır. Protozoanın (tek hücreliler) içi “protoplazma” adında bir maddeyle kaplı. Yalnızca basit bir “peltemsi” olmanın ötesinde hücrenin dinamik bir parçası. Ektoplazma diye adlandırılan, hücre zarına en yakın tabaka çok yapışkan olabilir. Fakat bu katmanın içi yani endoplazma daha akıcı. Endoplazma’nın ektoplazmaya oranı sabit değil. Protoplazma şekil ve hücre gücünü değiştirmek için bir durumdan diğerine geçebilir.

Küçük Başlangıçlar

Tek hücreli organizmalar, ilk olarak 17. yüzyılda Alman bilim insanı Antonie Van Leeuwenhoek tarafından incelendi. Genelde mikroskobun babası olarak bilinen Antonie Van Leewenhoek, aslında mikroskobu icat etmedi. Fakat keşfe yönelik merakı, ince lensleri yapmaktaki başarısı, mükemmel görme yeteneği ve ışığı akıllıca kullanışı, onun kan hücreleri, insan spermi, yuvarlak solucanlar, bakteri ve protistlerı içeren geniş bir yelpazedeki mikroskobik yapıları anlatan ve gören ilk insan olduğu anlamına gelir. İçeriğini incelenmek üzere ilk kez mercek kullandığında, “çok küçük hayvancıklar” diye adlandırdığı hayvanlarla dolu şeyi bulduğunda, çok şaşırmış ve hoşnut olmuştu. “Mikroskobik hayvanlar. Bu yaratıklardan bazıları, şimdiye kadar gördüklerimden yaklaşık bin kat daha küçük.” demişti. Formları ve davranışları hakkında anlattıkları öyle detaylıydı kı gördüğü organizmaların aralarında, öglena ve çan hayvanları gibi tatlı su türlerinin de olduğuna şüphe yok. Van Leevvenhoek ilk araştırmalarını 1674’de yaptı. Ama Protistler ancak 18. yüzyılda resmen tanımlandı ve isimlendirildi. Bu sayede, tekhücreliler bilimi adında bir bilim dalı kuruldu. Fakat elektron mikroskopi ve moleküler biyoloji dallarındaki ilerlemeler kaydedildiğinde, yani 20. yüzyılda, biyologların bu mükemmel yaşam formlarının ekolojisini ve yapısını öğrenebildi.

Dengeyi Doğru Yakalamak

İster tatlı suda ister tuzlu su da ister bir hayvanın vücut sıvısında yaşasınlar, Tek hücreliler ozmatik baskı denilen bir işleme maruz kalır. Hücre yapıları çevrelerinden daha az veya fazla yoğunsa -deniz suyu gibi- suyun hücrenin içine girme ya da çıkma eğilimi var. İdeal iç su dengelerini sürdürebilmeleri için organizmalar suyu aktif olarak içine alarak ya da çıkararak bu akışı ayarlamak zorunda. Küçük bir örgencik yavaşça vücuda giren suyu emerek ve daha sonra “vücuttaki” bir boşluk yoluyla suyu atarak kasılabilen vaküol adında bir örgencik böbrek ve mesane görevi görür. Çevrede seyahat etmenin bir avantajı var. Bazı tek hücreli örgencikler sabit bir yerde dururken, birçoğu etrafta dolanabilir.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder