Tatlı Sularda Asitleşme Sorunu Nedir? - Ders Kitabı Cevapları

Yeni Yayınlar

Mart 03, 2018

Tatlı Sularda Asitleşme Sorunu Nedir?

Edit
 DERS KİTABI CEVAPLARINA BURADAN ULAŞABİLİRSİNİZ! 

Tatlı Sularda Asitleşme Sorunu Nedir? 

Bilim insanları iklim değişikliği yüzünden okyanus sularının asitleşmesinin arttığını ve okyanuslarda yaşayan canlıların ölmeye başladığını biliyorlardı. Denizlerin, insan kaynaklı karbon dioksiti atmosferden emdiği kanıtlanmıştı.


Okyanuslardaki karbonik asit artışının planktonlar gibi birçok hayvanın ölmesine, kabukluların ve mercanların zarar görmesine neden olduğu bilinmekteydi. Okyanusların pH değeri 8.1 olup, Sanayi Devrimi’nin başlangıcından bugüne yaklaşık 0.1 kadar düşmüştü. Son yıllarda içme sularıyla ilgili yapılan yeni araştırmalar da başka bir tehlikeye dikkat çekiyor. Uzmanlar, Almanya’daki dört rezervuarda, 35 yıllık bir süre içinde C02’de önemli bir artış ve yaklaşık 0.3’lük bir pH düşüşü olduğunu tespit ettiler. İçme sularını izleyen yerel Ruhr bölgesi ajansı tarafından toplanan verilerin analizi, sıcaklık, su yoğunluğu, pH, iyon türü dağılımı ve toplam inorganik içerikteki değişimlere göre, yükselen karbondioksit seviyelerini belgeledi.

Tatlı Sularda Asitleşme Sorunu Nedir?
Tatlı Sularda Asitleşme Sorunu Nedir? 

Tatlı suların asidifikasyonunun araştırılmasının gecikmesinin önemli bir nedeni, atmosferik karbonun bu ekosistemleri nasıl etkilediğinin belirlenmesi için çok daha karmaşık bir modelleme gerektirmesiydi. Okyanuslarda atmosferdeki CO2, deniz suyunun yüzeyine karışarak karbonik asit oluşturur. Ancak, göller gibi tatlı sular, çok çeşitli organik ve inorganik maddelerin parçalanmasıyla ortaya çıkan karbon dioksitten de etkilenirler. Göllerdeki karbondioksit seviyeleri genellikle yüksektir. Göllerin büyüklüğü, çevrelerindeki ekosistemin türü, tarım gibi arazi kullanım biçimi, yağış miktarı, çeşitli su kaynakları gibi faktörlere bağlı olarak gölden göle büyük ölçüde değişir. Bazı toprak türleri ve kayalar diğerlerinden daha fazla CO2 emer. CO2 seviyeleri aynı zamanda mevsimsel olarak da değişmektedir. Hatta günlük sıcaklık değişiklikleriyle ve gece yosunların fotosentez yapamaması nedeniyle yükselmektedir.
Bütün bunlar, bilim insanlarının artan atmosferik CO2’nin etkileriyle diğerlerini ayırt etmesini güçleştirmektedir.

Tatlı su ekosistemlerinin, fosil yakıtların yakılması suretiyle oluşan karbon dioksiti emmesi muhtemelen okyanuslarda gerçekleşenden farklıdır. Göllerdeki ve rezervuarlardaki atmosferik CO2 fazlası çevrelerindeki bitki örtüsünü besler ve yükselen küresel sıcaklık büyüme mevsimini uzatır. Göl içindeki ve çevresindeki bitkiler çoğaldıkça ve büyüdükçe, öldüklerinde ortaya çıkan organik karbon miktarı artar. Daha sonra da göllere ve diğer tatlı su sistemlerine karışır. Bazı göller, okyanuslar gibi yüzeylerinden CO2 emebiliyor olsa da, Uluslararası Sürdürülebilir Kalkınma Enstitüsü Göller Bölümü araştırmacısı Scott Higgins, bu organik ve inorganik karbon kaynaklarının artışını baskın bir faktör olarak görüyor. Aslında, bazı göllerde atmosfere oranla daha fazla CO2 olduğundan, karbon dioksitin sulardan havaya salındığını söylüyor.

Ruhr Üniversitesi ekolojislerinden Linda Weiss ve ekibi, yüksek CO2 seviyelerinin tatlı su kabukluları, özellikle de su piresi olarak da bilinen iki Daphnia türünün üzerindeki etkilerini inceledi. Çeşitli araştırmalarda, CO2 arttıkça okyanus kabuklularının kabuklarını oluşturmakta zorlandıkları ve duyularının zayıflaması nedeniyle avcılara karşı daha savunmasız hale geldkleri bulunmuştu. Bazı laboratuvar çalışmalarında da tatlı su türleri üzerinde benzer etkiler gözlenmişti. Ancak Weiss’in üzerinde durduğu Daphnia türleri incelenmemişti. Daphnialar düşmanlarını sezince, bir başlık ve sivri dikenlerle kendilerini korumaya çalışmaktaydı. Artan CO2’nin savunma mekanizmalarını nasıl etkileyebileceğini test etmek için Weiss ve ekibi, su pirelerini, en kötü durum senaryosuna uygun olarak, tatlı sularda görülen maksimum seviyenin hemen üstünde, maksimumdan yaklaşık yüzde 60 daha fazla CO2 seviyesine maruz bıraktı. Araştırmacılar, yüksek CO2 seviyelerine maruz kaldıklarında, su pirelerinin avcıları daha az algılayıp savunmalarının çözüldüğünü buldu.

Higgins, Weiss’in test ettiği hayvanların daha önce hiç bu kadar yüksek konsantrasyonlara maruz kalmadıklarını, bunun yanıltıcı sonuçlara neden olabileceğini ileri sürüyor: Bu sonuçlar, mevsimden mevsime ve gün boyunca göl ve rezervuarların sürekli olarak değişen karbondioksit seviyelerine uyum sağlamaya çalışan hayvanların deneyimlerinden farklı olabilir. Henüz ayrıntıları çok net bilinmiyor olmasına rağmen, böylesine karmaşık bir su kimyasında yaşamak, belki de tatlı su pirelerine, bitkilere ve tüm canlılara gezegenin artan CO2 seviyesine uyum sağlamayı öğretecek. Ya da, karbon dioksit salınımını azaltacak önlemler alınmazsa, yakın bir gelecekte dünya büyük bir su ve gıda sorunuyla karşılaşacak.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder