İstiklal Marşı nasıl kabul edildi? - Ders Kitabı Cevapları

Yeni Yayınlar

Şubat 19, 2018

İstiklal Marşı nasıl kabul edildi?

Edit
 DERS KİTABI CEVAPLARINA BURADAN ULAŞABİLİRSİNİZ! 

İstiklal Marşı nasıl kabul edildi?

Bugün, İstiklal Marşı’nın Kabulü ve Mehmet Akif Ersoy’u Anma Günü. İstiklal Marşı nasıl kabul edilmiştir? İstiklal Marşı, Türkiye ve Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin milli marşıdır. Mehmet Akif Ersoy tarafından kaleme alınan bu eser, Osman Zeki Üngör tarafından bestelenmiştir. 12 Mart 1921′de ise Birinci TBMM tarafından “İstiklal Marşı” olarak kabul edilmiştir.


İstiklal Marşımız, yurdumuzun düşman işgaline uğradığı Kurtuluş Savaşı günlerinde yazılmıştır. Savaş ortamında, vatan sevgisini ve inancını canlı tutacak bir marşın hazırlanması düşüncesi, Genel Kurmay Başkanı İsmet İnönü’den gelmiştir. İsmet İnönü böyle bir marşın Fransız ordusunda mevcut olduğunu ve bizim ordumuz için de faydalı olacağını Milli Eğitim Bakanlığı’na iletti.

İstiklal Marşı nasıl kabul edildi?
İstiklal Marşı nasıl kabul edildi?

Milli Eğitim Bakanlığı bu düşünceyi benimseyip bir yarışma düzenledi. Beğenilen güfte (söz) için 500 lira ödül verilecekti. Yarışma için 734 şiir gönderildi. Bir kurulca bunlar titizlikle incelenip 6 tanesi ayrıldı. Ancak aralarında marş olmaya uygun bir tanesi bulunmadı. O zamanlarda Burdur Milletvekili olan Mehmet Akif Ersoy‘un para ödülünden rahatsızlık duyduğu için yarışmaya katılmadığı öğrenildi. Dönemin Milli Eğitim Bakanı Hamdullah Suphi şairin Meclis’teki sıra arkadaşı Balıkesir Milletvekili Hasan Basri Bey’in yardımını istedi. Hasan Basri Bey, Mehmet Akif’i para ödülü olmadığına ikna etmiş ve böylece Mehmet Âkif de 48 saatte yazıp tamamladığı İstiklal Marşı‘nı, imzasız olarak Milli Eğitim Bakanlığı’na sunmuştur.

istiklal marşıMilli Eğitim Bakanı Hamdullah Suphi, daha önce seçilen 6 şiirle birlikte yeni şiiri Ordu Komutanlarına gönderdi. Şiirler askerlere okundu ve çoğunluk Mehmet Akif’in şiirini beğendi. Geriye bir tek Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde resmi olarak kabul ettirmek kalmıştı.

İstiklal Marşı, ilkin Meclis’in 1 Mart 1921 günü yaptığı ikinci oturumunda ele alındı. Başkan Mustafa Kemal’in söz vermesi üzerine Hamdullah Suphi kürsüye gelerek, sık sık alkışlarla kesilen şiiri ilk kez okudu ve son seçimin Meclis’e ait olduğunu söyledi. O gün oylama yapılmadı. Şiirle ilgili konuşmalar ve oylama, Meclis’in 12 Mart 1921 günü öğleden sonraki oturumunda yapıldı ve İstiklal Marşı çoğunluğun oylarıyla kabul edildi.

Şiirin bestelenmesi için açılan ikinci yarışmaya 24 besteci katıldı. 1924 yılında Ankara’da toplanan seçici kurul, Ali Rıfat Çağatay’ın bestesini kabul etti. Bu beste 1930 yılına kadar çalındı. Ancak 1930′da değiştirilerek Cumhurbaşkanlığı orkestrası şefi Osman Zeki Üngör’ün 1922 de hazırladığı bugünkü beste yürürlüğe kondu.

Mehmet Akif Ersoy İstiklal Marşı‘nın sözlerini, şiirlerini topladığı Safahat adlı eserine dahil etmemiş ve İstiklal Marşı’nın Türk Milleti’nin eseri olduğunu beyan etmiştir.

İstiklal Marşı

Korkma, sönmez bu şafaklarda yüzen al sancak;
Sönmeden yurdumun üstünde tüten en son ocak.
O benim milletimin yıldızıdır, parlayacak;
O benimdir, o benim milletimindir ancak.
Çatma, kurban olayım, çehreni ey nazlı hilâl!
Kahraman ırkıma bir gül! Ne bu şiddet, bu celâl?
Sana olmaz dökülen kanlarımız sonra helâl…
Hakkıdır, Hakk’a tapan, milletimin istiklâl!
Ben ezelden beridir hür yaşadım, hür yaşarım.
Hangi çılgın bana zincir vuracakmış? Şaşarım!
Kükremiş sel gibiyim, bendimi çiğner, aşarım.
Yırtarım dağları, enginlere sığmam, taşarım.
Garbın âfakını sarmışsa çelik zırhlı duvar,
Benim iman dolu göğsüm gibi serhaddım var.
Ulusun, korkma! Nasıl böyle bir imânı boğar,
‘Medeniyet!’ dediğin tek dişi kalmış canavar?
Arkadaş! Yurduma alçakları uğratma, sakın.
Siper et gövdeni, dursun bu hayâsızca akın.
Doğacaktır sana va’dettiği günler Hak’kın…
Kim bilir, belki yarın, belki yarından da yakın.
Bastığın yerleri ‘toprak!’ diyerek geçme, tanı:
Düşün altındaki binlerce kefensiz yatanı.
Sen şehit oğlusun, incitme, yazıktır, atanı:
Verme, dünyaları alsan da, bu cennet vatanı.
Kim bu cennet vatanın uğruna olmaz ki fedâ?
Şühedâ fışkıracak toprağı sıksan, şühedâ!
Cânı, cânânı, bütün varımı alsın da Hüdâ,
Etmesin tek vatanımdan beni dünyada cüda.
Ruhumun senden, ilâhi, şudur ancak emeli:
Değmesin mâbedimin göğsüne nâmahrem eli.
Bu ezanlar-ki şahâdetleri dinin temeli,
Ebedi yurdumun üstünde benim inlemeli.
O zaman vecd ile bin secde eder -varsa- taşım,
Her cerihamdan, ilâhi, boşanıp kanlı yaşım,
Fışkırır ruh-i mücerred gibi yerden nâ’şım;
O zaman yükselerek arşa değer belki başım.
Dalgalan sen de şafaklar gibi ey şanlı hilâl!
Olsun artık dökülen kanlarımın hepsi helâl.
Ebediyen sana yok, ırkıma yok izmihlâl:
Hakkıdır, hür yaşamış, bayrağımın hürriyet;
Hakkıdır, Hakk’a tapan, milletimin istiklâl!

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder