Edebi sanatlar neler? Edebi sanatlar hakkında bilgi
Genellikle şiirde rastlanan edebi sanatlar nedir, edebi sanatlar nasıl kullanılır? Düzyazıda kullanılan edebi sanatlar hangileri?..
Sözü etkili hale getirmek için değişik anlam çağrışımları ya da ses benzerlikleri kullanılır. Şair ne kadar ince bir anlam, ne kadar hoş bir ses bulursa, şiiri o denli güçlü olur. İşte, şiirde ve az da olsa düzyazıda, bu tür söz hünerleri edebi sanatları oluşturur.
BENZETME (TEŞBİH)
Aralarında benzerlik ilgisi bulunan iki kavram ya da varlıktan birinin diğerine benzetilmesiyle yapılan sanattır. Sadece şiirde değil düzyazıda hatta konuşma dilinde bile çok kullanılır.
![]() | ||
Edebi sanatlar neler? Edebi sanatlar hakkında bilgi |
Bir benzetmede dört unsur bulunur; benzeyen, kendisine benzetilen, benzetme yönü, benzetme edatı.
Arslan gibi güçlü askerler cepheden cepheye koşuyor.
Arslan
Kendisine
Benzetilen
gibi
Benzetme
Edatı
güçlü
Benzetme
Yönü
askerler
Benzeyen
cepheden cepheye koşuyorlar.
Yukarıda benzetmenin unsurlarının nasıl sıralandığı görülüyor.
Elbette her benzetmede bu unsurların tümü bulunmaz. Eğer sadece benzeyen ve kendisine benzetilen kullanılırsa, benzetmeye “teşbih-i beliğ” (en güzel benzetme) denir.
Zeytin gözlüm sana meylim nedendir?
Zeytin
Kendisine
Benzetilen
gözlüm
Benzeyen
sana meylim nedendir?
dizesinde “göz”, “zeytin”e benzetilmiş ancak benzetme yönü ve benzetme edatı kullanılmamış.
Eğer kendisine benzetilen ya da benzeyenden biri eksik olursa, istiare sanatları ortaya çıkar. Bunu iki grupta inceleyelim.
1. Açık İstiare
Benzetme unsurlarından sadece kendisine benzetilenle yapılır.
Bedr’in arslanları ancak, bu kadar şanlı idi.
dizesindeki “arslan” sözcüğünün askerleri ifade ettiği bellidir. Eğer biz benzetmenin bütün unsurlarını söylersek, yani “arslanlar” yerine “arslan gibi güçlü askerler” dersek ilk örnekte gösterdiğimiz gibi “arslanlar” sözünün kendisine benzetilen olduğunu görebiliriz.
2. Kapalı İstiare
Benzetme unsurlarından benzeyen ve benzetme yönüyle yapılır.
Mezarda ölü gibi yalnız kaldım odamda
Yanan alnım duvarda, sönen gözlerim camda
dizelerinin ikincisinde altı çizili sözlerde kapalı istiare vardır. Çünkü alnın yanması, gözlerin sönmesi bir benzetmenin olduğunu hissettiriyor. Yanmak ateşe ait bir özelliktir; sönmek de öyle. Buna göre biz benzetmenin unsurlarını açık olarak yazsak
“Ateş
Kendisine
Benzetilen
gibi
Benzetme
Edatı
yanan
Benzetme
Yönü
alnım
Benzeyen
Görüldüğü gibi şiirde kendisine benzetilen ve benzetme edatı yoktur.
Sadece benzeyen ve benzetme yönü vardır. Öyleyse sanat, kapalı istiaredir.
3. Temsili İstiare
Kendisine benzetilen ve benzetme yönüyle yapılan benzetmelerdir. Bunlarda benzeyenin anlatılmak istenen birçok özelliği kendisine benzetilenin özelliği olarak sıralanır.
Hani bir gün seninle Topkapı’dan
Geliyorduk yol üstü bir meydan
Bir çınar gördük enli, boylu, vakur
Bir çınar hiç eğilmemiş mağrur
Koca bir gövde belki altı asır
Belki ondan da fazla, dalgın, ağır
Kaygısız bir ömür sürüp gelmiş
Öyle serpilmiş, öyle yükselmiş
Yukarıdaki dizelerde Osmanlı, bir çınara benzetilmiş ancak Osmanlı hiç söylenmemiş, çınarın özellikleriyle hissettirilmiştir.
MECAZ-I MÜRSEL
Bir sözü, benzetme amacı gütmeden başka bir söz yerine kullanma sanatıdır. Genellikle, bütünün bir parçası söylenerek tümü çağrıştırılır.
“Bu söze bütün sınıf güldü.” cümlesinde “sınıf” sözü “sınıftaki öğrenciler” anlamındadır. Benzetme amacı yok, çağrıştırma var.
Kan tükürsün adını candan anan dudaklar
Sana benim gözümle bakan gözler kör olsun.
dizelerinde “dudak” ve “göz” sözcükleri aslında kişiyi ifade eder.
KİŞİLEŞTİRME (TEŞHİS)
İnsan dışındaki varlıklara insana özgü, insanın yapabileceği davranışları yaptırma sanatıdır.
Akisler silinir bir bir denizden
Gece eşya uyur ve ruh uyanır.
dizelerinde insana ait olan “uyumak”, “uyanmak” eylemlerini “gece” yapmıştır.
Ay, suda bestelerken en güzel şarkısını
Küreklerim de suya en derin şiiri yazdı.
dizelerinde de “ay” ve “kürekler” teşhis edilmiştir.
İNTAK
İnsan dışındaki varlıkları konuşturma sanatıdır.
Sabahleyin kozasından bakan gelincikler
Sorar bu dünyaya:
- Ne istersin?
Kanatlanıp uçalım mı?
Çiçek olup açalım mı?
Adam elini uzattı, tam onu koparacağı sırada menekşe: “Bana dokunma!” diye bağırdı.
İntak sanatının olduğu her yerde teşhis doğal olarak vardır.
KİNAYE
Bir sözün gerçek anlamını söyleyip mecaz anlamını çağrıştırma sanatıdır. Bu sanatta sözün gerçek anlamı da söylenmiş olabilir. Ancak asıl kastedilen, geçerli olan mecaz anlamdır.
DERS KİTABI CEVAPLARINA BURADAN ULAŞABİLİRSİNİZ!
Bulmadım dünyada gönüle mekan
Nerde bir gül bitse etrafı diken
dizelerinde son dizede kinaye yapılmıştır. Çünkü; gerçekten gülün olduğu yerde, mutlaka dikenler de vardır. Ancak burada asıl söylenmek istenen “nerede iyilik olsa çevresinde mutlaka kötülük de olur” anlamıdır. Yani dizede söylenen gerçek anlamın ardında bir mecaz anlam vardır.
Ateş düştüğü yeri yakar.
TEZAT
Anlamca birbirlerine karşıt olan durumların, fikirlerin bir arada kullanılması sanatıdır.
Seni her zaman düşündüm
Biliyorum güzelsin
Ama ne tanıdım
Ne gördüm
İçimde kar donar, buzlar tutuşur,
Yağan ateş midir, kar mıdır bilmem.
Söz arasında bir olayı, bir atasözünü, bir fıkrayı hatırlatma sanatıdır. Hatırlatılmak istenen şey hakkında ipucu olabilecek bazı özellikler verilir.
Vefasız Aslıya yol gösteren bu,
Keremin sazına cevap veren bu.
Ekmek Leyla oldu bire dostlarım,
Mecnun olup ardı sıra giderim
HÜSN-İ TALİL
Bir olgunun gerçek nedeni bilindiği halde onu başka bir nedenden oluyormuş gibi gösterme sanatıdır. Sanatçı gerçek sebebi inkar ederek yerine heyecanına uygun bir neden gösterir.
Ateşten kızaran bir gül arar da
Gezer bağdan bağa çoban çeşmesi.
Bir an önce görülsün diye Akdeniz,
Toroslar’da ağaçlar hep çocuk kalır.
TECAHÜL-İ ARİF
Bilinen bir şeyi, bir anlam inceliği oluşturmak için bilmiyor görünme sanatıdır.
Şakaklarıma kar mı yağdı ne var
Benim mi Allah’ım bir çizgili yüz
dizelerini incelediğimizde, şairin, şakaklarındaki beyazlıkların saçları olduğunu bildiği halde bilmezden geldiğini görüyoruz. İkinci dizede de kendi yüzünü tanıdığı halde “benim mi” diye sormuş ve bilmezden gelmiş.
Bunu hüsn-i talille karıştırmayalım. Hüsn-i talilde şair bilmezden gelmez, kesinlikle başka bir nedene bağlar. Örneğin; yukarıdaki dize “Şakaklarıma kar yağdığı için saçlarım beyaz” şeklinde söylenseydi, gerçek dışı bir nedene bağlandığından hüsn-i talil yapılmış olacaktı.
LEFFÜ NEŞR
Birinci dizede söylenen sözlerle ilgili olarak ikinci dizede bazı sözlerin bir sıra gözetilerek anlatılmasıdır. İlk dizede bahsettikten sonra diğer dizede onlarla ilgili açıklama yapmaktır.
Bakışların fırtına,
Duruşun durgun su,
Biri alabora eder,
Biri boğar.
Gönlümde ateştin gözümde yaştın
Ne diye tutuştun ne diye taştın
dizelerine baktığımızda birinci dizedeki “ateş” ve “yaş” sözcüklerinin anlamıyla ilgili olarak ikinci dizede “tutuştun” ve “taştın” sözcükleri verilmiş, ilgili sözcüklerin alt alta geldiğini görüyoruz.
CİNAS
Şiirde yazılışları aynı, anlamları farklı sözlerin bir arada kullanılmasıyla oluşan sanattır.
Söylerken o sözleri kızardı
Hem hazzeder ah hem kızardı
dizelerindeki altı çizili sözcüklere baktığımızda birinci dizedeki “kızardı” sözünün rengin kızarması, ikinci dizedekinin ise sinirlenmek anlamında olduğunu görüyoruz. Yazılışları aynı anlamları farklı bu sözler cinas oluşturmuştur.
Kalem böyle çalınmıştır yazıma,
Yazım kışıma uymaz, kışım yazıma.
edebi-sanatlar-1_230515TEVRİYE
Birkaç anlamı olan bir kelimenin, iki ya da daha fazla anlama gelecek şekilde kullanılması sanatıdır. Bu anlamların tümü de gerçektir. Bu yönüyle kinayeden ayrılır; çünkü kinayede mecaz anlam çağrıştırılır.
Ulusun, korkma nasıl böyle bir imanı boğar
Medeniyet dediğin tek dişi kalmış canavar.
dizelerindeki “ulusun” sözü hem yücesin, asilsin anlamına gelmiş, hem de “bir köpek gibi ses çıkarsın” anlamında kullanılmış. Bu anlamların ikisi de gerçektir.
TARİZ
Bir kişiyi, olayı ya da durumu alaylı yoldan, iğneleyici bir dille eleştirme sanatıdır.
Yiyin efendiler yiyin bu han-ı yağma sizin
Doyunca, tıksırınca, patlayıncaya kadar yiyin.
O kadar zeki ki bütün sınıfları çift dikiş gidiyor.
MÜBALAĞA (ABARTMA)
Bir durumu olduğundan çok büyük ya da çok küçük gösterme sanatıdır.
Aramazdık gece mehtabı yüzün parlarken
Bir uzak yıldıza benzerdi güneş sen varken.
Manda yuva yapmış söğüt dalına,
Yavrusunu sinek kapmış.
TEKRİR
Anlamı kuvvetlendirmek için bir veya birkaç kelimenin dizelerde tekrarlanmasıdır.
Sanki siyah, simsiyah teller içinde
Sanki simsiyah kovuklarda yaşadık biz
Sanki hiç görmedik birbirimizi
Sanki hiç tanışmadık
Ben güzele güzel demem,
Güzel benim olmayınca.
TENASÜP
Aralarında anlam ilgisi bulunan sözleri bir sıra gözetmeksizin bir arada kullanma sanatıdır.
Arım, balım, peteğim,
Gülüm, dalım, çiçeğim,
Bilsem ki öleceğim,
Yine seni seveceğim.
Gün bitti ağaçta neşe söndü
Yaprak ateş oldu kuş da yakut
Yaprakla kuşun parıltısından
Havzın suyu erguvane döndü
SECİ
Düzyazıda kafiyeli sözcüklerin kullanılması sanatıdır.
İlahi! Bekaa isteyen candan vücud afetlerini sen def et! Dirlik uman gönülden varlık hicabını sen ref et! Can sırrın isteyene şer yolunu tarik et! Yokluk yoluna gidene tevfikini refik et!
İlahi, kabul senden, ret senden; şifa senden, dert senden. İlahi, iman verdin, daim eyle; ihsan verdin, kaim eyle.
ALLİTERASYON
Şiirde aynı sesin fazla kullanılmasından kaynaklanan ses sanatıdır.
Eylülde melûl oldu gönül soldu da lale
Bir kaküle meyletti gönül geldi bu hale
Kara toprak içinde kara karıncayı karanlık gecede görür.
Bu dizelerden ilkinde “l” sesinin, ikincisinde “k” sesinin çok kullanıldığı görülüyor.
NİDA
Seslenme sanatıdır. Şiirde “ey” gibi ünlemlerle ifade edilir. Ancak ünlem bildiren sözcük olmadan da nida sanatı yapılabilir. Şiddetli duygu ve heyecanları coşkun bir seslenişle anlatmadır. Daha çok ay, ey, hay, ah ünlemleriyle yapılır.
Ey bu toprakları için toprağa düşmüş asker!
Çatma kurban olayım ey nazlı hilal!
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder