SAVAŞIN EN ZARİF HALKASI: ZİHGİR - Ders Kitabı Cevapları

Yeni Yayınlar

Haziran 03, 2015

SAVAŞIN EN ZARİF HALKASI: ZİHGİR

Edit
 DERS KİTABI CEVAPLARINA BURADAN ULAŞABİLİRSİNİZ! 
SAVAŞIN EN ZARİF HALKASI: ZİHGİR

Gazneli Mahmut Sultanlığının yakınlarında konatını kuran ve çadır sayısı günbegün artan Selçukluları iktidarı için potansiyel bir tehdit olarak görmektedir. Onları nasıl kontrol altında tutacağını kara kara düşünürken, Dönemin TUS valisi  Sultana şöyle bir akıl verir:” Sultanım! Bunlar çok iyi savaşçılar ve ok-yay kullanma becerileri inanılmaz seviyede. Başparmaklarını kes ve kurtul onlardan!” Gazneli Mahmud bu önemi çok sert bulacak, “ Tescil edilmiş bir suçu olmayan Müslüman ahaliye reva gördüğü bu mudur? Ne gaddar adammışsın!” diye ona azarlayacaktır. Sultan, Selçukluların askeri askeri ve siyasi aktivitesini kontrol etmek için daha kansız bir yol bulur. Kardeşlerden biri olan İsrail Arslan Yabgu’yu bir işret meclisinde sarhoş edip rehin alır.
zihgir
Asya ve Ortadoğu okçuluğunu Batılı okçuluk ekollerinden ayıran en önemli özellik, yay çilesinin başparmakla çekilip bırakılmasıdır. Yukarıda tekniğin izlerini Selçuklulara kadar sürmemizi sağlar. Bu tekniğe göre yay çilesi çekilirken el “mandal” diye tabir edilen özel bir biçimde kapatılır ve başparmağa özel bir yüzük takılır. Bu yüzük hem parmağı çilenin baskısından korur, hem de atış balistiğine bazı olumlu katkılara bulunur.
Osmanlılar bu özel okçu yüzüğü için Farsça bir tabir kullanmışlardır: “zihgir”. Orijinali “zehgir” olan terim, “kiriş” ve “çeken” sözcüklerinden müteşekkil bir bileşik kelimedir. Memlüklerın okçuluk risalelerinde geçen ve zihgariçin kullanılan “ engüştvane” de Farsçadır. Farsça terminolojinin sebebi, okçuluk becerileri tarihi belgelerle sabit olan Sasanilerin İslam öncesi Türk devletleriyle kurmuş oldukları askeri ve siyasi ilişkiler olabileceği gibi, İslam dünyasının seküler sahalarında Farsçanın hakim dil olması da olabilir.
Türk okçuluğunun en iyi dokümante edilmiş safhası, Osmanlı okçuluğudur. Osmanlı’da okçuluk sadece bir savaş sanatı değil, 15. yüzyılın başından itibaren sistemli ve kurumlaşmış bir istisnadır. Atıcılar tekkesinde bir antrenör nezaretinde, belli bir eğitim metodolojisiyle yetiştirilen kemankeşler(ok atıcıları), yine belli kurallara ve formalitelere uygun olarak icazet alırlardı. Bu sporcuların kıran kırana rekabeti, hatırı sayılır bir üretim sektörü tarafından desteklenip beslenmekteydi.
Osmanlılar, ulaşılması bugün bile imkansız menzil rekorlarına imza atmakla kumladılar, Asya tipi kompozit yayı teknik açıdan en mükemmel hale getirdiler. Yay ve ok yapan ustalar (kemangerler ve tirgerler) esnaf loncaları halinde örgütlenmişlerdir. Okçuluk sanatının olmazsa olmazı olan zihgirin yapımı da bağımsız bir esnaf-zanaatkar loncası tarafından üstlenilmişti. Pirleri, Mustafa Kani’ye göre Ali bin Ebü Talib, yani Hz. Al, Evliye Çelebi’ye göre ise Şağhal bin Sa’id Kaşi’ydi.
Zihgirin Tarihçesi:
Osmanlı sözlü geleneğinde Zihgirin icadı HZ Muhammed (SAS) ile HZ. Ali arasında geçen bir diyaloğa dayandırılır. Rivayete göre, Hz. Ali ok atarken yayın çilesinin panmağını acıtmasından şikayet etmiş Hz. Peygamber de Ya Ali bir yüzük yapıp parmağına taksana demiş. Bu hikaye islamiyeti kabul eden Türklerin orta asyadan getirdikleribu savaş sanatına nasıl kılıflar diktiklerini açıkça göstermektedir. Çünkü islam öncesinde baş parmak çekişi bilinmemektedir. Müslümanlar bu tekniği sasanilerle yaptıkları savaşlardan öğrenmişlerdir.
Ahşaptan zihgir Yapımı
Boynuzdan Zihgir Yapımı
Not:Osmanlı Padişahlarından Fatih Sultan Mehmet'te ZİHGİRCİ idi.