DERS KİTABI CEVAPLARINA BURADAN ULAŞABİLİRSİNİZ!
Hemşireler arasında sosyal medya kullanımı
Sağlık politikası, sağlık alanında öncelikli sorunları ortaya koyabilecek özgün önerileri içeren, uygulanabilir, sonuçları inandırıcı ve belli bir zamanlama programına uyabilir olması yanında toplum tarafından kabul edilebilir, uzun erimde kullanılacak olan ve geçerliliğini koruyan bir düşünceler, öneriler dizgesi olarak kabul edilir (1). Sağlık Politikaları, çıkartılan her türlü yasa, yayınlanan her genelge, yönetmelik ve yönerge ve benzerleri ile tıbbın ve toplumun genelini kapsayan halk sağlığı çalışmalarında temel rol oynar.
Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) tarafından 1946 yılında yayınlanan bir belgede ilk kez ırk, din, politik görüş, ekonomik ve sosyal statü gözetilmeksizin sağlık, insan haklarından biri olarak ifade edilmiştir (2). DSÖ, sağlık politikalarına yön veren bu açıklamayla hükümetleri vatandaşlarının sağlığından sorumlu tutup sağlık sektöründe ilgili düzenlemeler yapılmasını da beklemekteydi. Diğer önemli bir gelişme 1948 yılında Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’nda kabul edilen ‘Uluslararası İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi’dir. İnsanlığın düşünsel dönüm noktalarından biri olarak kabul edilen İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi’nde insanın ‘insan olmaktan gelen, vazgeçilmez ve devredilemez olarak nitelenen haklarından bahsedilmektedir. Bu haklar içinde en başta gelenin yaşam hakkı olduğu, yaşamın, yalnızca canlılıktan ibaret olmadığı; sağlıklı, varlıklı, eğitimli, kısacası nitelikli bir yaşam olduğu düşüncesi hâkimdir (3). Bu noktada sağlık hakkının, ikinci kuşak bir hak olarak ortaya çıktığı kabul edilir (4). Bir sağlık sisteminin varlık nedeninin insan olduğu düşünüldüğünde, sağlık hakkının optimal düzeyde gözetilip yaşama aktarılması sağlık politikalarınca gözetilmesi gereken olmazsa olmaz koşullardan biri olduğu söylenebilir.
Geçtiğimiz yüzyılda sağlık hakkı, sağlık politikaları içinde kendine yer bulmaya başlamış ancak uygulamalardaki farklılıklar, bu hakkın kullanımı önünde kimi zaman engel oluşturmuş kimi zaman da kolaylaştırmıştır. Örneğin 1978 yılına gelindiğinde Alma-Ata’da benimsenen mesaj, ‘2000 yılına kadar
“Herkese Sağlık”’ olarak ifade edilmiştir. Temel sağlık hizmetleri, ‘Bilimsel ve uygulama olarak sağlam
temelli, toplumsal olarak kabul edilebilir yöntem ve teknolojilere sahip, toplumdaki birey ve ailelerin katılımıyla evrensel olarak ulaşılabilir herkese gerekli olan hizmetlerdir’ biçiminde tanımlanmıştır. Bu tarihe kadar paylaşılan insanlık açısından değerli olarak kabul edilebilen iki metnin (Birleşmiş Milletler
Uluslararası İnsan Hakları Bildirgesi ve Alma-Ata Bildirgesi) arasındaki sağlık hakkı anlayışı arasındaki temel fark, Alma-Ata’da devletlerin sadece uyarılmayıp, şu ya da bu şekilde bu hakkı garanti altına almaya zorlanmasıdır. Alma-Ata bildirgesinde ortaya konan değerlerin herkesin daha iyi sağlık düzeyine kavuşma hakkı, sosyal adalet, katılımcılık ve dayanışma olduğu açıktır (1). 2000 yılına kadar herkese sağlık hedefi, elbette her ülkenin kendi yasal düzenlemeleri kendi imkân ve şartları içinde vatandaşlarına vermeye çalıştığı gözden kaçırılmamalıdır. “Herkese Sağlık” hedefindeki niyet, ahlaki açıdan taraf olunacak bir düşünce içermektedir.
Zaman içerisinde sağlık politikalarınca yapılandırılan sağlık hizmetlerinin eksiklikleri giderilerek yetkinleştirilmesi yönünde adımlar atılmıştır. Ancak sağlık hizmetini yürütenlerin, terör söz konusu olduğunda tıbbın var oluş amacına ters düşecek, etik açıdan kuşku doğurabilecek kimi eylemlerde bulunduğu da bu süreç içinde tartışmaya açılmıştır. Ayrıca önemli bir diğer nokta ise terör eylemlerinin
insanlara karşı uygulanması durumunda ortaya çıkmaktadır; terörizm, insanlar tarafından kullanılan sağlık hizmetlerini hedef alabilmektedir. Genel olarak sağlık hizmetlerinin, insan sağlığının korunması, geliştirilmesi, hasta olanların tedavi edilmesi, tedavi edilenlerin tedavi sonrasında yaşamlarını sürdürmelerini amaç edinmiş olması, sağlık hizmetlerinin organize bir biçimde üretilmesi ve sunulmasını zorunlu kılar. Terörizmin sağlık kurumlarının bina, gerekli donanım gibi altyapılarına karşı uygulanması, tıbbın sağlık hizmeti üretmesi önündeki en büyük engellerden biridir. Terörün bir şiddet eylemi olduğu düşüncesinden hareketle, terörün, tıp ve halk sağlığını ilgilendiren bir sorun olduğu açıktır. Terörizmin tıp ve halk sağlığı ile olan ilişkisini, şiddetin, Dünya Sağlık Asamblesi tarafından “bir halk sağlığı sorunu” (Dünya Sağlık Asamblesi, WHA 49.25; 1996) ve Dünya Hekimler Birliği tarafından da “evrensel bir sağlık sorunu” (Şiddet ve Sağlık İlişkisine Dair Bildirge, 2005: Madde 7) olarak kabul edilmesi üzerinden kurmak mümkündür (5). Soruna yönelik çözüm arayışları sağlık politikalarını yönlendiren kurumların gündeminde giderek artan bir önemde yer almaya devam etmektedir. Terörizm teriminin biyoterörizm olarak anlam genişlemesine uğraması daha yakın bir geçmişte olmuştur. Amerika Birleşik Devletleri’ndeki Hastalık Kontrol ve Önleme Merkezi (CDC) “biyoterörizm” kavramını, “kasıtlı bir biçimde korku vermek amacıyla bakteri, mantar gibi canlı organizmaları ya da onların toksinlerini silah olarak kullanmak suretiyle insanlarda, hayvanlarda veya bitkilerde hastalık yaratmak veya ölüme sebebiyet vermek” biçiminde tanımlamaktadır (6). Terörizm kavramındaki böylesi bir anlam genişlemesiyle biyoterörizmin insan sağlığı, sağlık sistemi ve daha geniş bir ifadeyle sağlık politikaları üzerindeki olumsuz etkilerini değerlendirirken “sağlık”ın ne olduğu ve “sağlıkla ilişkili alanlar”ın neler olduğu üzerine düşünce üretilmesi, sorunun tıp ve halk sağlığı açısından önemini anlamamıza yardımcı olacaktır. Genel olarak terör, bu yazı özelinde biyoterörizm, biyoetik açıdan ele alınması gerekli bir sorundur. Sorunun biyoetik açısından ele alınmasının bir nedeni, 20. yy.dan başlayarak kitle imha silahlarının hemen tüm dünyada yaygınlaşmasının önüne geçilememesidir. Sorunun çözümüne yönelik tarihsel süreçte uluslararası konsorsiyumlar oluşturulmuş ve ayrıca ilgili meslek örgütleri tarafından soruna dikkat çekilmiştir. Günümüzde biyoterörizm, insanlığın kazanımlarına bir tehdit oluşturmaya devam etmektedir.