11. ve 12. Yüzyılda Türklerin Sosyal, Siyasi Yapısı - Ders Kitabı Cevapları

Yeni Yayınlar

Mayıs 27, 2015

11. ve 12. Yüzyılda Türklerin Sosyal, Siyasi Yapısı

Edit
 DERS KİTABI CEVAPLARINA BURADAN ULAŞABİLİRSİNİZ! 
11. ve 12. Yüzyılda Türklerin Sosyal, Siyasi Yapısı


10. sınıf Türk edebiyatı ders konularından olan ve İslamiyet dönemi Türk edebiyatının oluştuğu zemin hakkında hazırladığmız ders notunu aşağıdan görüntüleyebilirsiniz. 

XI. ve XII. Yüzyıllarda Türk toplumu içinde Arapça ve Farsçayı bilen yeni bir aydın zümre doğdu. Bunlar öğrendikleri Arapça ve Farsçanın yanında, bu dillerden meydana getirilmiş edebiyatın da etkisinde kaldılar. Bu yüzyıllarda Fars şiirine heveslenen Türk asıllı şairler Farsça eserler yazma arzusuna düştüler ve örnekler verdiler. Farsçayı edebiyat dili olarak benimsediler. 

Türk hanedanlarının saraylarında edebiyat dili Farsça oldu. Samanoğullarının, Gaznelilerin, Büyük Selçukluların zamanında Türk aydınları arasında Farsça edebiyat dili olarak benimsendi. Farsça yazanlar takdir gördü. Türkçe, olgun örnekler verecek teşvikten mahrum kaldı. Bu dönemde ortaya konulan Türkçe eserlerde ilim ve din alanında Arapça, edebiyat alanında da Farsça kelimelerin kullanılması giderek yaygınlaştı. Hece vezninin yerini aruz vezni almaya başladı. Eski Türk nazım şekilleri yanında mesnevi ve gazel gibi yeni nazım şekilleri de kullanılmıştır.

Bu durum daha çok Farsçanın yoğun olarak kullanıldığı Türk siyasi hakimiyeti altındaki bölgelerde görüldü. Halkı Türk olan bölgelerde ise Türkçe ile eser verme daha XI. Yüzyıldan itibaren başladı. Bu yüzyıllarda meydana getirilmiş eserler daha çok öğüt verici nitelikteki şiirlerdir. Bu tür eserlerin başında devlet yönetimi ile ilgili olarak 1070 yılında Yusuf Has Hacip’in yazdığı Kutadgu Bilig görülür. Onu XII. Yüzyılda Edip Ahmet Yükneki’nin Atabetü’l Hakayık’ı takip eder.

Kutadgu Bilig ve Atabetü’l Hakayık aruz vezni ile yazılmaları, Arapça ve Farsça kelimeleri bünyesine almaları ve muhtelif İslami unsurları taşımalarına rağmen İran şiirinin tam hakimiyetini taşımazlar. Hatta nazım şekli olarak bile tam benzerlik göstermezler. Atabetü’l Hakayık baştan sona dörtlüklerle yazılmıştır. Ahmet Yesevi de hikmet tarzında yazdığı şiirlerde bu nazım şeklini kullanmıştır. Bu hikmetlerde İslam inanç ve ahlakı ile birlikte tasavvuf duygusu da işlenmiştir. Hikmet tarzı gelenek halinde Ahmet Yesevi’den sonra da devam etmiştir. Kaşgarlı Mahmut’un Türk boyları arasından derlediği ve Divan-ı Lügati’t Türk isimli eserine aldığı dil ve şiir örnekleri Türk şiirinin kendi geleneklerini sürdürdüğünü gösterir.