DERS KİTABI CEVAPLARINA BURADAN ULAŞABİLİRSİNİZ!
347 PANORAMA KİTAP ÖZETİ
KİTABIN ADI |
PANORAMA |
KİTABIN
YAZARI
|
YAKUP KADRİ KARAOSMANOĞLU
|
YAYIN
EVİ VE ADRESİ
|
REMZİ KİTAP EVİ,ANKARA CAD. İSTANBUL
|
BASIM YILI |
1993
|
KİTABIN KONUSU:
Bu roman memleketimizdeki
mühim bazı hadiseleri, inkılâbımızın ne gibi tehlikeler arasından yetiştiğini
anlatan yazarın olgun bir eseridir. 1923 ve 1952 yıllarını kapsar.
İnkılâbımızın tehlikeleri atlatmadığı, pusuda yatan yobazların varlığı önemle
vurgulanmaktadır. Roman Atatürk’ün devrimine ayak uydurayamayanları, ayak
uyduranların yürüyüşe devam edemediklerini ve devam edenlerin ise ne hallere
düştüklerini sergilemektedir.
KİTABIN ÖZETİ:
Romanda geçen hadiseler
yapılan inkılâp hareketlerinin sonrasını kapsamaktadır, halâ bu devrimlerin
yıkılmış Osmanlı’ya yönelik bir hareket olduğunu sananlar vardı, bunlar yeni
devleti geçici bir yönetim şekli gibi görüyor ve eski rejime geri dönmek ve
hattâ eski rejimi daha da yobazlaştırmak istiyorlardı. Kısacası “inkılâp”
sözcüğünün anlamını bilmeyenler vardı.
Çalıştığı bankada müdür
olan Servet Bey sıkıntılarla kavuştuğu bu makamın tadını çıkarıp zenginleşmiş
ve üstüne alım satım işine de uzanınca paraya para dememiştir. Nedim adında
yakışıklı bir oğlu ve gözü yukarılarda olan Hollywood meraklısı, Sevim adında,
sosyetik ortamlarda bulunan özenti bir genç kızı vardır.
İnkılâp savunucularının en
sağlamlarından olan milletvekili Halil Ramiz kafasında irtica yapısına bir yer
bulamadığı için toplum içinde yalnız kalmaktadır. Atikler köyüne gidip orada
Fazlı Bey denilen, nice oyunlarla parti başkanlığına gelmiş bir düzembazın
halkı sömürmesinden, haksız yere konutlara el koymasından rahatsız olmuş bunun
üzerine avukat olan ve Fazlı Bey’e baş kaldıran tek köyün sözcüsü durumundaki
Kenan Bey ile bu işleri sorgulamaya başlamıştır. Bunun üzerine genel sekreter
tarafından azarlanacak ve istifasını verecektir ki bu hareketi onu tamamiyle
yalnız bırakacaktır.
Yüreği vatan sevgisi ile
çarpan Osman Nuri Bey namuslu bir memurdur, başarılı olmasına rağmen
aksilikleri hiç terk edememişdir. Ailesini üzmek istemez ve kederlerini içine
atar, lâkin yol geçecek diye evinin yıkılması ve girdiği işlerden çıkarılması
üzerine kendini boğazın serin sularına teslim etmiştir. Bu hareketi eşi Seniye
Hanımı çökertmiş, iki çocuğunu da evden soğutmuştur. Semra’nın ağabeyi Fuat
kendine kitaplarla çevrili bir dünya yaratmıştır.
Memleketde kendini tepeden
inme bir inkılâbın köksüz öncüleri sayan Ahmet Nazmi (felsefe öğretmeni) ve
Cahit Halid (ticaret ofisi müdürü) gibi insanlardan ziyade Tahincizade Hacı
Emin Efendi gibi fes yasağı ile evine kapanmış, irtica hareketinin başlamasını
dört gözle bekleyen, farz olan namaz vakitleri arasında ikişer rekat daha
kılan, eşini kölesi gibi kullanan yobazların sayısı daha ağır basıyordu.
Emektar dadısıyla yaşayan
Komiser Hamdi Bey üç evlilik yaşamış ve hepsini ölümle bitirmek zorunda
kalmıştır. Dördüncü eşi olan Nebile Hanım geceleri eşinde yeterli cinsel isteği
göremediğinden huzursuz olmaya başlamıştır. Altı ay geçmesine rağmen bakire
olan bu genç kızın vücudunda sadece ayak tabanları Hamdi Bey tarafından temasa
maruz kalmıştır. İşte geçen altı ayın bir gizemli gecesinde oynamak istediği
bir kundak oyunu onun maskesini düşürtmüştür. Tüm eşlerinin katili olan bu adam
Nebile tarafından tespit edilmiş ve altı yıllığına ceza evine girmiştir.
Müteahhit Sırrı Bey paraya
para dememektedir, kendisi Mühendis Ragıp Beyin yakın dostudur, genç mühendis,
dostu Servet Beyin kızı Sevim’in tecavüze uğrayıp ruhunun dengesini kaybetmesi
üzerine tedavi amacıyla Servet Beyin eşi ve Sevim’in kardeşiyle yurt dışına
çıkarlar.
Bahsettiğimiz Atikler
Köyünde Emeti Nine diye bilinen, kocasını ve iki oğlunu vatana feda etmiş ve
Nefise ile Ali adında iki çocuğuyla yaşamına devam eden bir kadın vardır. Ali,
Fazlı Beye kafa tutanların başındadır ve
bu yüzden kaptırmak istemediği mer’a için saldırıya uğrayıp candostu Karabaş
ile hırpalanacaktır.
Bu sıralarda Atatürk ölüm
döşeğindedir ve sanki O yanına bu milleti de yatırmış gibiydi. O’nun sağlığını
yakından takip edenlerin sayısı bi hayli yüksek olmasına rağmen O’nun
yaptıklarının takipçisi yok denecek kadar azdı, yanında bir devrimi de
götürüyordu Atatürk. Bu ortamdan rahatsız olanlar da vardı, Emin Efendinin oğlu
Tahir CHP mensubuydu ve Ata ölünce hortlayacak olan yobazların tepkisinden
oldukça rahatsız oluyor ve korkuyordu. On iki yılı evinde geçiren Hacı Emin’e
göre bu yaslı ortam, okunan türkçe ezan, dışarda başı boş gezen kadınlar hep
kutsal insan olarak gördüğü araplara karşı çıkışımızdan bize verilen cezalardı.
Bu yobaz adam evinde kaldığı müddetde besleme kızı Fatma’ya göz koymuş ve ondan
bir çocuk meydana getirmişti.
Toplumda bir alman
hayranlığı baş göstermekteydi, Fuat’ın yakın dostları Cahit Halid ve Dr. Namık
gibilerde görüş açılarını değiştirmişti, bu kişiler yapılan Alman Paktı ile
sevince boğulmuştu, onlara göre ekonomi düzelecek hayatları rahat olacaktı. Tam
bu sırada Rusya’ya yapılan bir saldırı memleketi perişan etmişti.
Dr. Ahmet’in hemşiresi
Gertrude hututa gidip yurdu terk edecekken konsolosluk kendisini, doktorla
beraberken yaşadıklarından dolayı kabul etmiyor, bunun üzerine Yozgat’a gidip
orda yaşamaya karar veriyor fakat orda da toplumun kendisine bakış açısından
dolayı kötü yola düşecektir.
Memleketin hâli perişan
olmuştu, inkılâlap kavramı, yirmi yedi yılllık istidbât devri diye anılıyorduve
bu devire millî mücadele devri konulmuyordu. İnkılâp sanki buz üstüne yazılmış
bir yazıydı. Bu değerli şey bize altın tepsi içinde sunulmuştu fakat biz ne
tepsinin ne de o tepsideki varlığın değerinden bîhaberdik.
Bu sırada Sevim kaldıkları otelden
yabancı bir gençle kaçmıştır, Ragıp Bey İstanbul’a dönüp kendini bir mitingde
bulmuyor, neler olduğunu anlayamadan fakirleşmiş, politikaya atılmış, sefil bir
hayat süren eski milyoner dostu Sırrı Beye rast geliyor. Bu sefil adamın bir
zamanlar yanında şöför konumunda olan Hayri Bey ise şimdi toplumda Hayri
Beyefendi diye bilinmektedir.
Eski komiser Hamdi Bey ceza
evinden çıkmıştır, dadısının yanına gider. Romanda yer yer serselilikleriyle
ortaya çıkan Pertev’in eşinin kardeşi bu dadının yanında ona yardımcı
olmaktadır ve çok geçmeden bu serseri de eve yerleşecektir.
1946 seçimleri ile CHP
Hükûmeti kurulmuştur, din dersleri okullara konmuş, Türkçe okunan ezan
kaldırılmış ve imam hâtip liseleri açılmıştır. Emin Tahincioğlu (soyadı kanunu
ile gelen bu soyadı da kabul etmemektedir) bunları bir aldatmaca olarak
değerlendirmektedir. Bu sırada hacılara verilen inadiye isimli başlık Hacı
Emin’i on iki yıl aradan sonra dışarı çıkartacaktır.
Semra zengin bir adamın
metresi durumuna düşmüştür ve bu üzüntü annesini daha fazla ayakta bırakamaz,
Fuat bu olaylarla iyice bunalmıştır ve kavga ettiği dostu Ahmet Namzi’nin evine
gider, evde yaşadıkları tartışma sonucu dışarıda bir gezintiye çıkarlar ve
içlerindeki nefreti bir tarikatın ayin yaptıkları türbeye girip boşaltınca tepeden
inme inkılâbın bu köksüz öncüleri de hayata gözlerini yumarlar.
KİTABIN ANAFİKRİ:
Türk inkılâbının
temellerinin lâzım geldiği kadar tehlikelerden uzak olmayışıdır.
KİTAPTAKİ OLAYLARIN VE
ŞAHISLARIN DEĞERLENDİRİLMESİ:
Eserde adı gecen kahraman
sayısının çok fazla olması nedeniyle başlıca kahramanların değerlendirilmesini
yapacağım:
Servet Bey: Bir bankada
müdürlük yapan bu şahıs, fakirlik içinde büyümüş, okuluna zor şartlarda devam
etmiş ve meşrutiyet döneminde gittiği Paris şehrinde aldığı öğrenim sayesinde
şimdiki makamına ulaşmış, sonraları alım satım işleine yönelmiş Nedim ve Sevim
isimlerinde iki çocuğa sahip olan bir beyefendidir.
Mühendis Ragıp Bey: Servet Beyin kızına aşık olan, zengin,
beyefendi, dürüst bir vatanseverdir. Romanın büyük bir bülümünde Sevim ile yurt
dışındadır.
Halil Ramiz: İnkılâbımıza
gönülden bağlanmış, ferâgat sahibi, ileri düşünüşlü bir milletvekili. İleri
görüşlülüğü ve inkılâbı gönülden desteklemesi onun mensubu olduğu siyasi
partiden dahi dışlanmasına sebep olmuştur.
Hacı Emin Efendi: Şapka
inkılâbından sonra yıllarca evine kapanmış, ev halkının sürekli huzurunu bozan,
şeriat hayranı olan ve Atatürk’ü yaptığı devrimden dolayı dinsiz sayan ve
O’ndan nefret eden zengin bir yobazdır.
Komiser Hamdi Bey: Nazik,
iyi yürekli, dürüst bir memur, üç defa evleniyor üçünde de eşlerinin katili
oluyor fakat dördüncü eşinin durumu anlaması üzerine ceza evine giriyor.
Fuat: Başarılı bir
vatanseverin oğlu olan bu şahıs felsefeye fazlasıyla dalan, gerçek hayattan
uzaklaşıp hayatını kitaplar arasında kuran, memleketin düştüğü hâli içine
sindiremeyen ayrıca gözü para ve şöhret hırsıyla tutuşan bir genç kızın ağabeyi
olan memleketin hayırlı evlatlarındandır.
Ahmet Nazmi Bey: Cahit
Hâlid adındaki dostuyla inkılâbımıza öncülük etmeye çalışan fakat sonradan
arkadaşının bu yoldan sapması üzerine tek kalan bir felsefe öğretmenidir.
Sonradan Fuat ile kurduğu fikir arkadaşlığı sonucu beraber vatan sevgisi uğruna
bir ayin sırasında öldürüleceklerdir.
KİTAP HAKKINDA ŞAHSİ
GÖRÜŞLER:
Bu roman Türk İnklâbı’nın
gecirdigi safhaların tablosunu önümüze seriyor ve bize bazı uyarılarda
bulunuyor. Hacı Emin örneği gibi kendi köşesine çekilmiş şahısların bize
tehlike yaratabileceğinin ve bunların zamanı gelince başımıza üşüşebileceğinin
altını çiziyor. Atatürk’ün Nutuk’u gibi her Türk gencinin okuması gereken bir
kitap olduguna inanıyorum, bu değerli eser toplumun saklı gerceklerini bize tüm
çıplaklığıyla göstermektedir.
KİTABIN YAZARI HAKKINDA
KISA BİLGİ:
27 Mart 1889'da Kahire'de
doğdu. 13 Aralık 1974'te Ankara'da öldü. İlköğrenimine ailesiyle birlikte
gittiği Manisa'da başladı. 1903'te İzmir İdadisi'ne girdi. Babasının ölümünden
sonra annesiyle yine Mısır'a döndü, öğrenimini İskenderiye'deki bir Fransız
okulunda tamamladı. 1908'de başladığı İstanbul Hukuk Mektebi'ni bitirmedi.
1909'da arkadaşı Şehabettin Süleyman aracılığıyla Fecr-i Âti topluluğuna
katıldı. 1916'da tedavi olmak için gittiği İsviçre'de üç yıl kadar kaldı.
Mütareke yıllarında İkdam gazetesindeki yazılarıyla Kurtuluş Savaşı'nı destekledi.
1921'de Ankara'ya çağrıldı ve bazı görevler verildi. 1923'te Mardin, 1931'de
Manisa milletvekili oldu. Bir yandan da gazeteciliğini ve roman yazarlığını
sürdürdü. 1932'de Vedat Nedim Tör, Şevket Süreyya Aydemir, Burhan Asaf Belge ve
İsmail Hüsrev Tökin ile birlikte Kadro dergisinin kurucuları arasında yer aldı.
Savunduğu bazı görüşler aşırı bulunduğu için Kadro dergisinin 1934'te yayımına
son vermek zorunda kalmasından sonra Tiran elçiliğine atandı. Daha sonra
1935'te Prag, 1939'da La Haye, 1942'de Bern, 1949'da Tahran ve 1951'de yine
Bern elçiliklerine getirildi. 27 Mayıs 1960'tan sonra Kurucu Meclis üyeliğine
seçildi. Siyasal yaşamının son görevi 1961-1965 arasındaki Manisa
milletvekilliği oldu.
BAŞLICA YAPITLARI : Roman:
Kiralık Konak, 1922; Nur Baba, 1922; Hüküm Gecesi, 1927; Sodom ve Gomore, 1928;
Yaban, 1932; Ankara, 1934; Bir Sürgün, 1937; Panaroma, 2 cilt, 1953-1954; Hep O
Şarkı, 1956. Öykü: Bir Serencam, 1913; Rahmet, 1923; Milli Savaş Hikâyeleri,
1947. Anı: Zoraki Diplomat, 1955; Anamın Kitabı, 1957; Vatan Yolunda, 1958;
Politikada 45 Yıl, 1968; Gençlik ve Edebiyat Hatıraları, 1969. Çeşitli: Bütün
Eserleri (bibliyografya
içerir),
ilk 15 cilt, (ö.s.), A.Öskırımlı (yay.), 1977-1984.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder