8. Sınıf İnkılap Tarihi Tuna Matbaa Yayınları Ders Kitabı Cevapları Sayfa 53 - Ders Kitabı Cevapları

Yeni Yayınlar

Ocak 22, 2016

8. Sınıf İnkılap Tarihi Tuna Matbaa Yayınları Ders Kitabı Cevapları Sayfa 53

Edit
 DERS KİTABI CEVAPLARINA BURADAN ULAŞABİLİRSİNİZ! 

8. Sınıf İnkılap Tarihi Tuna Matbaa Yayınları Ders Kitabı Cevapları yayınımızda kitap içinde ve ünite sonunda bulanan soruların cevaplarını bulabilirsiniz. Etkinlikler sizi zorlayabilir ve her konunun cevaplarını yapamayabilirsiniz. Bu konu içinde sitemizden yardım olarak cevap anahtarlarına doğru ve güvenilir bir şekilde ulaşabilirsiniz. Soru ve cevaplarla ilgili istek ve önerilerinizi yorum bölümünden bildirebilirsiniz. Bunun yanında ders kitabında yapmış olduğunuz soruların doğruluğunu test edebilir, yapamadığını ve anlamadığınız soru ve cevaplara sitemizden size örnek teşkil etmesi amacıyla faydalanabilirsiniz.

8. Sınıf İnkılap Tarihi Tuna Matbaa Yayınları Ders Kitabı Cevapları ödevlerinin öğrencilerin okulda öğrendiklerini pekiştirmesi, atladığı bir yer kalmadan öğrenebilmesi ve kendi başına düşünen tasarlayan bir birey olarak yetişebilmesini sağlamak amacıyla verildiğini unutmayalım. Yapmanız gereken ve verimli ders çalışmanın başında gelen hususlar bu kitapları takip etmek ve öğretmen sözlerinden çıkmayarak verimli ders çalışmaktan geçmektedir.

7» Ateşkes Antlaşması

CEVAP: Mudanya Ateşkes Antlaşması ya da Mudanya Mütarekesi, Kurtuluş Savaşı’nın sonunda imzalanan ateşkes antlaşmasıdır.

Büyük Taarruz ’un zaferle sona ermesinin ardından İtilaf devletleri TBMM’ye mütareke çağrısında bulunmuşlardır. Bunun üzerine görüşmeler 3 Ekim 1922’de Mudanya’da başladı.

Görüşmelerde TBMM hükümetini İsmet Paşa temsil etti. Fevzi Paşa ve Refet Paşa da görüşmeler boyunca Mudanya’da bulundular.

Gergin anların yaşandığı, hatta görüşmelerin kopma noktasına geldiği mütareke görüşmeleri 11 Ekim 1922 tarihinde uzlaşmayla sonuçlandı.

Mudanya Ateşkes Antlaşması 14 maddeden oluşmaktadır. Antlaşmanın en önemli hükümleri şunlardır:

14-15 Ekim gecesinden başlayarak Türk ve Yunan kuvvetleri arasındaki silahlı çatışmalar tamamen durdurulacaktır.

Yunanlılar Doğu Trakya’yı Meriç nehrinin sol kıyısına kadar 15 gün içinde boşaltacak ve bir ay sonra bu bölge tamamen Türk memurlara teslim edilecektir.

Barış yapılıncaya kadar her türlü karışıklığın önlenmesi için Meriç’in sağ kıyısında İtilaf Devletleri’nin askerleri bulunacaktır.

Barış anlaşması imzalanıncaya kadar Türk ordusu Çanakkale ve Kocaeli yarımadasında belirtilen çizgide duracak, Doğu Trakya’ya asker geçirmeyecektir.

Barışın sağlanmasına kadar TBMM Hükümeti 8000’i aşmayacak şekilde jandarma erlerini Doğu Trakya’da tutabilecektir.

Boğazlar ve İstanbul TBMM Hükümeti’nin yönetimine bırakılacaktır.

Anlaşma Devletleri barış anlaşması imzalanıncaya kadar İstanbul’da kalacaktır.

Yunan hükümeti mütarekeyi kabul etmek istemedi ve antlaşmadan kaçıncı fakat İngiltere, Fransa ve İtalya’dan beklediği desteği bulamayınca antlaşmayı 14 Ekim’de imzalamak zorunda kaldı.

Refet Paşa, Doğu Trakya’nın teslim alınması ve Doğu Trakya’da bir Türk yönetiminin kurulması için TBMM tarafından görevlendirildi. 19 Ekim 1922’de TBMM temsilcisi olarak İstanbul’a gelen Refet Paşa halkın büyük ilgisi ve sevgi gösterileriyle karşılaşmıştır.

Mudanya Mütarekesi’nde Türk tarafının lehine sonuçlanan gelişmeler Türk-Yunan çatışmalarının sona ermesi ve Doğu Trakya bölgesinin kurtarılmasıdır fakat TBMM hükümeti, İstanbul ve Boğazlar üzerinde istediği hâkimiyeti kuramamıştır. Boğazlar üzerindeki gerekli kontrolün sağlanamayışı ve dolayısıyla Doğu Trakya’ya ordu geçirilemeyişi Mudanya’dan sonra yapılacak olan barış konferansı sürecinde Türk hükümetinin elini daraltmış, pazarlık gücünü sınırlamıştır. Bu noktada, Türk milleti adına birçok önemli kazanç sağladığımız Mudanya Ateşkes Antlaşması’nda elimizi zayıflatan durumların da olduğunu söyleyebiliriz.

İngiltere’yi TBMM hükümeti karşısında ateşkese zorlayan etkenlerin başlıcaları, desteklenen Yunan ordusunun Türk ordusu karşısında ağır bir yenilgi alması, müttefiklerinin Anadolu’yu işgalden vazgeçmesi, İngiliz ordusunun savaşa katılmak istemesi, İngiltere’nin iç işlerindeki çalkantılı dönem ve bunun sonucu olarak halkın savaşa karşı olması, Mustafa Kemal’in dünya kamuoyunu Türkler lehine etkilemesi şeklinde sıralanabilir

6»Atatürk’ün, Sakarya Meydan Savaşı ve Büyük Taarruz’un zaferle sonuçlanmasına hangi kararları ve emirleriyle etki etti

CEVAP: Sakarya Meydan Savaşı ve Büyük Taarruz Başkomutanlık Meydan Savaşlarında Türk ordusunun başkomutanı Atatürk’tür. Dolayısıyla onun bu savaşlardaki emir ve kararları savaşın zaferle sonuçlanmasında doğrudan etkilidir. Mesela; Sakarya savaşındaki “Hattı müdafaa yoktur, sathı müdafaa vardır. O satıh bütün vatandır. Vatanın her karış toprağı, vatandaşın kanıyla ıslanmadıkça terk olunamaz.” emriyle uyguladığı “topyekün savaş” taktiği savaşın kaderini belirlemiştir.

5»Kurtuluş Savaşı Sırasında Türk Milleti Ordusunun İhtiyaçlarını Karşılamak İçin Neler Yapmıştır?

CEVAP: Tekâlif-i Milliye Emirleri, Kurtuluş Savaşı’nın dönüm noktalarından olan Sakarya Meydan Muharebesi öncesi ordunun ihtiyacını karşılamak ve Sakarya Savaşı’na hazırlanmak için Başkomutan Mustafa Kemal Paşa’nın kanunla kendisine verilen yasama yetkisini kullanarak yayınladığı “Ulusal Yükümlülük Emirleridir”. 7 Ağustos 1921′de yayınlanmış olup toplamı on maddedir.

1. Her ilçede bir tane Tekalif-i Milliye Komisyonu kurulacak.
2. Halk, elindeki silah ve cephaneyi 3 gün içinde orduya teslim edecek.
3. Her aile bir askeri giydirecek.
4. Yiyecek ve giyecek maddelerinin %40′ına el konacak ve bunların karşılığı daha sonra geri ödenecek.
5. Ticaret adamlarının elindeki her türlü giyim eşyasının %40′ına el konacak ve bunların karşılığı daha sonra geri ödenecek.
6. Her türlü makineli aracın %40′ına el konacak.
7. Halkın elindeki binek hayvanlarının ve taşıt araçlarının %20′sine el konacak.
8. Sahipsiz bütün mallara el konacak.
9. Tüm demirci, dökümcü, nalbant, terzi ve marangoz gibi iş sahipleri ordunun emrinde çalışacak.
10. Halkın elindeki araçlar aylık 100 km. askeri ulaşım yapacaklar.

Ordunun bu savaşı kazanabilmesi için yiyecek, giyecek, cephane ve bunların taşınmasını sağlayacak araçların bulunmasını hazırlayan bu emirlerin Ulusal Mücadele’nin kazanılmasında çok büyük etkisi oldu. Bu emirlerdeki istekleri incelediğimizde, Türk Ordusu’nun ne kadar yokluk içinde savaştığı iyice anlaşılır. Bu emirlerin uygulanabilmesi ve cephe gerisinin güvenliğinin sağlanabilmesi için beş İstiklal Mahkemesi görev aldı. Bu mahkemelerin, Başkomutan’ın yetkilerini kullanmasında ve emirlerini uygulamada kendisine çok büyük yardımları oldu. İstiklal Mahkemeleri gittikleri bölgelerde, halka çağrı yaparak, Başkomutan’ın emirlerinin yerine getirilmesini sağlıyorlardı. Halkın büyük kısmının bu emirlere gönüllü katıldığı görülüyordu. Eskişehir düşman işgaline uğrayınca buraya İstiklal Mahkemesi gönderilemedi. Fakat Başkomutan’ın emriyle 8 Eylül’de Yozgat İstiklal Mahkemesi kuruldu. Mahkemeler, asker kaçakları, casus, bozguncu, düşmana yardım eden, görevini kötüye kullanan, isyan, soygun suçlarını işleyenlere karşı sert bir uygulama yaptılar.

4»Atatürk’ün eğitim ile ilgili sözleri ve onun savaş günlerinde bile eğitime önem vermesinin nedenleri

Atatürk’ün eğitim ile ilgili sözlerinden örnekler bulunuz ve onun savaş günlerinde bile eğitime önem vermesinin nedenlerinin neler olabileceğini sınıfınızda arkadaşlarınızla tartışınız.

CEVAP:*Hayatta en hakiki mürşit ilimdir.
*Cahillikle mücadele düşmαnla mücadeleden daha az önemli değildir.
*En büyük savaş cahilliğe karşı yapılan savaştır.
*Eğitimdir ki bir milleti yα hür, bağımsız, şαnlı, yüksek bir topluluk halinde yaşatır; ya da milleti esaret ve sefalete terk eder.

Atatürk’ün eğitime önem vermesinin nedenleri neler olabilir?
Atatürk, bir toplumun her anlamda bağımsız olması açısından eğitimin öneminin farkında olan bir insandır. O, askeri başarılar kadar kültürel gelişmeye ve eğitime de önem veren bir liderdir. Ona göre askeri başarıların kalıcı olması için her bakımdan ülkemizin güçlenmesi gerekir.


3»Kuvay-ı Milliye Birlikleri Neden Düzenli Orduya Dönüştürülmüştür?

CEVAP: Kuvay-ı Milliye birliklerinin yerine düzenli orduya geçilmesinin nedenkeri şunlardır:
*Askerlik tekniğini yeteri kadar iyi bilmemeleri, dağınık, düzensiz olarak mücadele etmeleri.
*Düzenli düşman ordularını durduracak güçten yoksun olmaları.
*TBMM`nin aldığı bazı kararlara karşı gelmeleri.
*İşgalleri kesin olarak durduramamaları
*Hukuk devleti anlayışına ters davranarak suçlu gördükleri üyelerini kendileri cezalandırmaları
*İhtiyaçlarının karşılanmasında zaman zaman halka baskı yapmaları
*Anadolu`nun kesin olarak işgallerden kurtarılmak istenmesi

2»Sütçü İmam ve Şahin Bey Hakkında Araştırma

CEVAP: Sütçü İmam (1871-1922)
Sütçü İmam, (asıl adı İmam, süt satarak geçimini sağladığı için "Sütçü" lakabı verilmiştir) 1871 yılında Kahramanmaraş'ta doğdu. Uzunoluk semtinde süt satarak geçimini sağlayan, hem de fahri olarak bugünkü Çınarlı ( eski Bektutiye) Camiinde imamlık yapan İstiklal Savaşı kahramanı.
Sütçü İmam olayı
İkinci Fransız kuvvetlerinin şehre girişinin ertesi günü (31 Ekim 1919 Cuma) şehirdeki huzursuzluk had safhaya varmıştı. Bir grup Fransız Ermeni askeri ikindi üzerinde Uzunoluk Caddesi'nden kışlaya dönüyorlardı. O anda Uzunoluk Hamamından yüzleri peçeli iki Türk kadını çıktı. Üç kişi olan ve sarhoş durumda olan Fransız Ermeni askerlerinden birisi, hamamdan çıkan Türk kadınlarına saldırdı ve peçesini yırttı. "Artık burası Türklerin değildir, Fransız memleketinde peçe ile gezilmez" diyerek kadıncağıza sarılıp ilişmek istedi. Peçesi yırtılan ve zor durumda kalan kadıncağız bayılıp yere düştü. Diğer kadın da imdat istercesine bağırdı. Olayı Kel Hacı'nın kahvesinden gören Türkler dışarı çıkarak, askerlerin üzerine yürüdüler. Türkler, Ermeniler'e ihtarda bulunarak yollarına gitmelerini söylediler. Ermeniler kötü sözler sarfederek silah kullandılar. Bu arada Çakmakçı Sait orada kurşunla yaralandı ve şehit oldu. Gaffar Osman da yaralandı. Bu sırada Sütçü Imam, Karadağ tabancasını alarak hamamın hemen karşısında bulunan dükkanından hızla olayın olduğu yere geldi. Silahını Ermeni askerlerinin üzerine boşalttı. İlk kurşunu atan Kahraman Sütçü İmam'ın silahı ile yaralanan Ermeni askeri arkadaşlarının yardımı ile kışlaya götürüldü. Yaralı asker bir gün sonra öldü. 1 Kasım 1919 tarihinde ölen Ermeni için büyük bir cenaze töreni düzenlendi. Sütçü İmam ise Nalbant Bekir'den aldığı bir atla Bertiz'in Ağabeyli köyünde bulunan Beyazıt oğlu Muharrem Bey'in yanına gitti
Sütçü İmam Ermeni ve Fransızlar tarafından sürekli arandı. Bulunması için de Kahramanmaraş Hükümeti çok sıkıştırıldı. Bütün çabalara rağmen Sütçü İmam bulunamadı.

Şahin Bey (1877-1920)
Antepli Şahin Bey de İstiklâl Harbinin aziz şehitlerindendir. Tek başına düşmana meydan okumuş, "Düşman arabaları cesedimi çiğnemeden Antep'e giremez." demiştir. Bu kahramanın hayatı, fedakarlıklarla doludur ve yeni nesil için ibret levhasıdır. İstiklâl Savaşı'nın büyük kahramanlarından Şahin Bey, 1877 yılında Gaziantep'de doğdu. Asıl adı Mehmed Said'dir. 1899'de Yemen'e er olarak giden Mehmed Said, Yemen cephesinde gösterdiği muvaffakiyet ve kahramanlık üzerine başçavuş oldu. Mehmed Said, 1911'de Trablusgarb harbine gönüllü olarak katıldı, Balkan savaşlarında Çatalca cephesinde savaştı.
Galiçya'da 15. Kolorduda savaşan Mehmed Said, 1917 Ekiminde Sina Cephesinde vazife aldı. Tehlikeli vazifelere gönüllü olarak koşan, vatanperverliği, ahlakı ile dikkatleri üzerinde toplayan Mehmed Said'in rütbesi teğmenliğe yükseltilti. 1918 yılında İngilizlerle Sina cephesinde cereyan eden şiddetli bir muharebe neticesinde esir düştü. Mısır'daki İngiliz esir kampında 1919 Aralık ayı başlarına kadar esir olarak kalan Mehmed Said, ateşkesden sonra serbest bırakıldı.
Şahin Bey, 13 Aralık 1919'da İstanbul'a geldi ve Harbiye Nezaretine müracaat ederek vazife istedi. Harbiye Nezareti tarafından Urfa'nın Birecik kazası Askerlik Şubesi Başkanlığına tayin olunan Şahin Bey, İşgal altındaki Antep'in vaziyetini görerek Antep'te kalmaya karar verdi. Antep Heyet-i Merkeziyesine müracaat ederek vazife isteyen Şahin Bey, heyetin kendisine Kilis-Antep yolunu kontrol altında tutma vazifesini vermesi üzerine derhal çalışmaya başladı.
Yıllardır evinden, ailesinden, çocuklarından ayrı kalan Şahin Bey, kendisine verilen vatan hizmetinin mesuliyetini omuzuna aldıktan sonra derhal hizmet mahalline koştu. Yıllar sonra döndüğü evinde ise ailesi ve çocukları arasında ancak bir gün kalabildi. 1920 yılı Ocak ayı başlarında köyleri dolaşarak cihadın ehemmiyetini ve faziletini anlatan Şahin Bey, kısa zamanda 200 fedai topladı. Kilis-Antep yolu, Antep harbinin kilit noktasıdır. Ne yapılıp edilmeli Fransızların bu yoldan Antep'teki işgal birliklerine yardım ulaştırmalarına engel olunmalıdır. Şahin Bey kendisine haber gönderen Anteplilere şu cevabı vermektedir: "Müsterih olunuz. Düşman arabaları cesedimi çiğnemeden Antep'e giremez!"
5 Kasım 1919'da İngilizlerden işgal hareketini devralan Fransızlar, bir türlü Anadolunun bu güzel beldesini işgale muvaffak olamamakta, şehir halkı, sınırlı imkânlarıyla karşı koymaktadırlar. Fransızlar bütün ümitlerini Kilis'ten gelecek takviye kuvvetlerine bağlamışlardır. Fakat, o yolu da Şahin Bey bir avuç serdengeçtisiyle tutmuştur. Şahin Bey ve fedaileri 3 Şubat'ta ve 18 Şubat 1920'de tam donanımlı Fransız birliklerini perişan etmişlerdir. Şahin Bey, zaferin ardından düşman kumandanına gönderdiği mektupta şöyle demektedir: "Kirli ayaklarınızın bastığı şu toprakların her zerresinde şühedâ kanı karışıktır... Din için, namus için, hürriyet için ölüme atılmak bize, Ağustos ayı sıcağında soğuk su içmekten daha tatlı gelir. Bir gün evvel topraklarımızdan savuşup gidiniz. Yoksa kıyarız canınıza."
Sürüyle saldıran düşman kuvvetleri bir avuç yiğit karşısında perişan olmanın şaşkınlığına düşmüşlerdi. Bu şaşkınlık yerini öfkeye terketmiş ve Antep'e ulaşmak düşman kuvvetleri için bir prestij, meselesi olmuştur. Fransız kuvvetleri 25 Mart 1920'de Andorya kumandasında yola çıkar. Bu Fransız küvetleri sekiz bin piyade ve iki yüz süvariden oluşmaktaydı. Ayrıca bu Fransız birliğinde, bir batarya top, 16 Ağır makinalı tüfek, çok miktarda otomatik tüfek ve 4 tank mevcuttu. Kahraman Şahin Bey, ancak yüz kişiyi bulan fedâileriyle düşmanın karşısına dikilmişti. 25 Mart günü sabahtan akşama kadar çatışma devam etmiş ve Şahin Bey düşmana ağır kayıplar verdirmiştir.
Şahin Bey gece gündüz uyumuyor, çatışma esnasında her tarafa yetişerek fedailerin manevî kuvvetlerini yükseltmeye çalışıyordu. Sırtındaki kaputu çıkartıp nöbet bekleyen yiğitlerin üzerine örten Şahin Bey, her hareketiyle örnek olmaktaydı. 28 Mart sabahına kadar düşmana aman vermeyen Şahin Bey, durumun gittikçe kritik hal almasından sonra kendisine geri çekilmeyi tavsiye edenlere şöyle diyordu: "Düşman buradan geçerse ben Ayıntab'a ne yüzle dönerim, düşman ancak benim vücudum üzerinden geçebilir."
Çatışmanın 4.günü öğleye doğru Şahin Bey'in yanında 18 kişi kalmıştı. Onların da şehit olmalarından sonra tek başına kalan Şahin Bey, son kurşunu kalıncaya kadar düşman ateşine karşılık vermiştir. Atacak kurşunu kalmayan Şahin Bey, tüfeğini yere çarparak kırmış ve üzerine hücum eden düşmanlara karşı yumruklarını sıkarak karşı durmuştur. Silahsız Şahin Bey'in yanına yaklaşamayan düşman askerleri uzaktan ateş ederek Şahin Bey'i şehit etmişler, ardından süngü darbeleriyle aziz nâşını parça parça etmişlerdir.
28 Mart 1920'de şehit olan Şahin Bey'in ağzından dökülen son söz şu olmuştur. "Allah'ım vatanımı kurtar, alçak düşman! Gel sen de süngüle" Şahin Bey'in şehadet haberi şehre gelince yanık bağırlardan şu mısralar dökülmüştür:
Şahin'i sorarsan otuz yaşında,
Süngüyle delindi köprü başında.
Çeteler toplanmış ağlar başında.
Uyan şahin uyan gör neler oldu.
Sevgili Ayıntab'a Fransız doldu.
Şahin Bey, istiklal meş'alesini tutuşturmuş, onbinlerce Şahinler, tutuşturulan bu meş'aleyi söndürmemek için vargüçleriyle vuruşmaya koşmuşlardır. Şahin Bey'in 11 yaşındaki oğlu Hayri de gönüllü olarak savaşa katılmış ve bütün çatışmalarda yer almıştır.
Şair o yıllarda Ayıntaplılara şöyle seslenmektedir:
"Düşünme arkadaş, Allah büyüktür,
Alamaz bir tek taş Allah büyüktür,
Sen çalış ve uğraş Allah büyüktür.
Sönmesin İslâmın parlak yıldızı..."

1»Kazım Karabekir'in Milli Mücadele Sürecindeki Hizmetleri
CEVAP: İstiklal Savaşı'nı başlatan komutanların arasında ilk Anadolu'ya geçen oldu. 19 Nisan 1919'da Trabzon'a geldi. 1878'de 93 Harbi sırasında Rus Çarlığına kaybettiğimiz Sarıkamış, Kars, Ardahan, Artvin ve Batum'u Eylül 1920'de kurtarıp, Türkiye'nin doğu sınırlarında Misak-ı Milli'yi gerçekleştirdikten sonra kendisine TBMM tarafından 31 Ekim 1920'de Ferik (Korgeneral) rütbesi verildi.

Yine bu dönemde, Kurtuluş Savaşı'nı başlatmış olan ve İstanbul'dan gelen telgrafla 9. Ordu müfettişliğinden azledildiğini öğrenen ve artık sivil olmasının Kurtuluş Savaşı'nı tehlikeye düşürmesinden endişe eden Mustafa Kemal Paşa'ya, İstanbul'dan bizzat kendisine gönderilen ve Mustafa Kemal Paşa'yı tutuklamasını emreden telgrafa rağmen Ben ve kolordum emrinizdedir Paşam! diyerek, destek ve moral verdi. Ardından Erzurum Kongresi'nin düzenlenebilmesi için büyük gayret gösterdi ve askeri güvenliği sağladı.

Kurtuluş savaşında önemli başarılar kazandı. Mustafa Kemal Paşa Kâzım Karabekir Paşa ve adamları Kurtuluş Savaşı'nda canları pahasına savaşarak galip geldiler. Bu galibiyet sadece onların değil bütün Türk milletinin galibiyetidir. diyerek onun başarılarını takdir etti.

Erzurum Kongresi’nin toplanmasında önemli rol oynadı. Kurtuluş Savaşı’nda Edirne milletvekilliği ve Doğu cephesi komutanlığı yaptı. Ermenilerin eline geçen Sarıkamış, Kars ve Gümrü kalelerini geri alarak 15 Kasım 1920’de Ermeni ordusunu kesin olarak yendi. Ermeni hükümetiyle Ankara hükümeti adına Gümrü Antlaşması’nı imzaladı. Rus Sovyet Sosyalist Federe Cumhuriyeti ve Kafkasya hükümetleriyle Kars Antlaşması görüşmelerini yürüttü.

Halk Fırkası’nda siyaset yapan Kazım Karabekir, 17 Kasım 1924’te kurulan Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası’nın başkanlığını yapmıştır. Parti, Şeyh Sait ayaklanması nedeniyle kapatıldıktan sonra 1946’da TBMM başkanlığına seçilmiştir. Kazım Karabekir bu görevde iken 26 Ocak 1948’de Ankara’da öldü.




8. Sınıf İnkılap Tarihi Tuna Matbaa Yayınları Ders Kitabı Cevaplarında her kazanım 3–5 sayfalık bir kapsam içerisinde etkinlik, soru-cevap, örnekler ve görsel öğeler ile pekiştirilmekte, süreci değerlendirmeye ilişkin çalışmalarla tamamlanmaktadır. Ayrıca, ders kitaplarında öğrenciyi yönlendirici sorularla dersin işlenişi sürecinde öğrencinin aktif kılınması amaçlanmıştır. Bilgi ve beceriye odaklı olmak üzere destekleyici metinler sunulmuştur. Metinler güncel ve süreli yayınlardan da yararlanılarak zenginleştirilmiş, öğrencilerin araştırma, inceleme, tartışma ve projelendirme ile grup çalışmaları sürecine dahil olmalarına yönelik çalışma yönergelerine yer verilmiştir.

TC İnkılâp Tarihi Dersi'nin amacı; öğrencilere Türkiye Cumhuriyeti'nin hangi koşullarda nasıl kurulduğunu anlatarak, devletin temelini oluşturan Atatürk İlkelerini benimsetmek, Atatürk'ün asker kişiliği kadar, büyük devlet adamı, inkılâpçı kişiliği ve önderliğini, ırkçılığı reddeden milliyetçilik anlayışını, uluslar arası barışın kurulması hususundaki çabalarını anlatmaktadır. Atatürk, kendisinin gerçekleştirmeye çalıştığı inkılâpların, Türk milletinin ideallerinin ve amaçlarının özeti olduğunu her vesile ile dile getirmiştir. Yaptığı her şeyi milleti için yapan ve yaptığı her şeyde Türk mİlletine güvenip onunla bütünleşen Atatürk, hayatı boyunca Türk milletini layık olduğu çağdaş uygarlık seviyesine ulaştırmaya çalışmıştır.

8. Sınıf İnkılap Tarihi Tuna Matbaa Yayınları Ders Kitabı Cevaplarıyla ilgili verilen ödevler çocuklara bağımsız çalışmayı, sorumluluk almayı öğretmek için çok önemli araçlardır. Ödev yapma alışkanlığını çocuklara küçük yaslarda kazandırmak, okul başarıları için de önemlidir. Ders Kitabı Cevapları  ödevinin yapmasını kolaylaştırmak için gerekli düzenlemeleri yapmak, onlara yol göstermek ve gerektiğinde yardımcı olmak anne babaların görevidir. Ancak ödevlerin anne babanın değil çocuğun ödevi olduğunu, yardım etmenin ödevi onun yerine yapmak olmadığını unutmamak gerekir.

Cumhuriyet’in ilk yıllarında yeni rejimin ulus devlet inşası sürecinde tarih öğretiminin vatandaş yetiştirme konusunda önemli bir fonksiyonu olmuş ve bu durum buna uygun bir program geliştirilmesi ile sonuçlanarak, inkılâp tarihi dersleri adı altında şekillenmiştir. 8. Sınıf İnkılap Tarihi dersinin amaçları: Türkiye Cumhuriyeti tarihi hakkında doğru bilgiler vermek, Türkiye ve Atatürk inkılâpları, ilkeleri ve Atatürkçü düşünceye yönelik tehditler hakkında doğru bilgiler vermek, Türk gençliğini ülkesi, milleti ve devleti ile bölünmez bir bütünlük içinde Atatürk inkılâpları, ilkeleri ve Atatürkçü düşünce doğrultusunda ulusal hedefler etrafında birleştirmek, Türk gençliğini Atatürkçü düşünce doğrultusunda yetiştirmek ve güçlendirmek olarak sıralanmıştır.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder