12. Sınıf Türk Edebiyatı Fırat Yayınları Ders Kitabı Cevapları Sayfa 25 - Ders Kitabı Cevapları

Yeni Yayınlar

Ekim 31, 2015

12. Sınıf Türk Edebiyatı Fırat Yayınları Ders Kitabı Cevapları Sayfa 25

Edit
 DERS KİTABI CEVAPLARINA BURADAN ULAŞABİLİRSİNİZ! 
12. Sınıf Türk Edebiyatı Fırat Yayınları Ders Kitabı Cevapları Sayfa 25


12. Sınıf Türk Edebiyatı Fırat Yayınları Ders Kitabı Cevaplarını lütfen buradan kontrol ediniz, buradan bakıp aynısını yazmak öğrenmeniz açısından faydalı getirmeyecektir. Bu nedenle öğrencilerimizden ricamız lütfen ödevlerinizi öncelikler kendiniz yapmaya gayret gösteriniz. Yapamadığını ve anlamadığınız soru ve cevaplara sitemizden size örnek teşkil etmesi amacıyla faydalanabilirsiniz. Ödevlerin öğrencilerin okulda öğrendiklerini pekiştirmesi, atladığı bir yer kalmadan öğrenebilmesi ve kendi başına düşünen tasarlayan bir birey olarak yetişebilmesini sağlamak amacıyla verildiğini unutmayalım. Ders kitabı cevapları aşağıda sistemli olarak listelenmiştir. Cevap anahtarını arayanlar aşağıdaki sayfa numaralarıyla istediği sayfadaki cevapları inceleyebilirler.

12. Sınıf Türk Edebiyatı Fırat Yayınları Ders Kitabı Cevaplarında, yapılandırmacı yaklaşımın öğrenme öğretme sürecine uygun olarak seçilmiş okuma metinleri bulunmaktadır. Okuma metinleri, temanın özelliğine göre şiir veya nesir yazılarından Türkçe dersi öğrenci çalışma kitapları okuma metinlerinin çözümlemesini sağlayacak etkinlikleri içermektedir. Bu etkinliklerin temel amacı öğrencilerde kazanımların pekiştirilmesini sağlamaktır.

4. Atatürk ilke ve inkılaplarının adlarını aşağıya yazınız. Yazdığınız bu ilke ve inkılaplardan hangileri Cumhuriyet Dönemi Türk Edebiyatının oluşmasında etkili olmuştur? Açıklayınız. Atatürk ilkeleri

Cumhuriyetçilik İlkesi: Cumhuriyetçilik, milli egemenliğin hakim kılındığı bir yönetim biçimidir. Halkçılık İlkesi: Cumhuriyet ile yönetilen bir ülkede, siyasal açıdan kalkınmada, yönetimde, ulus ve devlet imkanlarının kullanılmasında halk yararının gözetilmesi demektir.

Milliyetçilik İlkesi: Türk vatandaşlarının kendi varlığı ve mutluluğu için çalışması, başka ülke insanlarının da ülke bütünlüğüne ve birliğine saygı gösterilmesi anlamı ifade edilmektedir.

Laiklik İlkesi: Din olgusunun çağdaş bir düzeye getirilmesidir. Din ile ilgili işlerin belli bir düzen haline getirilerek, devletin din ve vicdan hürriyetini tanımasıdır. Kısaca din işleri ile devlet işlerinin ayrı tutulması demektir.

Devletçilik İlkesi: Bireylerin özel girişimlerini ve yapacakları faaliyetlerini esas almak kaydı ile gerektiğinde devletin milletimiz adına memleket ekonomisini kontrol altında bulundurması anlamı ifade edilmektedir.

İnkılapçılık (Devrimcilik) İlkesi: Aklın, bilimin ve çağın gerektirdiği yeniliklerin, toplumun ihtiyaçları doğrultusunda yapılmasıdır. Atatürk inkılapları: Bunları bazı ana başlıklar altında toplayabiliriz. Atatürk’ün yapmış olduğu  inkılaplar;

Sosyal alanda yapılan inkılaplar: Kılık kıyafette değişiklik, tekke ve zaviyelerin kapatılması, takvim, saat ve ölçülerde yapılan değişiklikler, sağlık alanında yapılan düzenlemeler, şapka kanunu, Türk kadınına tanınan haklar.

Siyasal alanda yapılan inkılaplar: Cumhuriyetin ilanı, saltanatın kaldırılması, halifeliğin kaldırılması, çok partili hayata geçiş denemeleri, 1924 anayasasının kabul edilmesi.

Eğitim alanında yapılan inkılaplar: Öğretimin birleştirilmesi, millet mekteplerinin açılması, harf devrimi, medreselerin kapatılması, güzel sanatlarda yapılan yenilikler, Türk Dil ve Tarih Kurumlarının kurulması, üniversite reformları.

Hukuk alanında yapılan inkılaplar: Teşkilatı esasiye kanunu, yeni anayasanın kabulü, medeni kanunun kabulü, Türk ceza kanunu, mecellenin kaldırılması, şeriyye mahkemelerinin kapatılması.

Ekonomik alanda yapılan inkılaplar: Aşar vergisinin kaldırılması, İzmir iktisat Kongresi, çiftçinin özendirilmesi ile ilgili çalışmalar, tarım kredi kooperatiflerinin kurulması, kabotaj kanunu, sanayi teşvik kanunu, 1. ve 2. kalkınma planlarının yapılması, ticaret ve sanayi odalarının kurulması, örnek teşkil edecek çiftliklerin kurulması.

Atatürk ilke ve inkılapları, ülkemizin gelişimi ve çağın yakalanması açısından oldukça önemli atılımlardır. Bu ilke ve inkılaplar Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ne ve Türk Milleti’ne dünya devletleri arasında önemli bir prestij sağlamıştır ve tüm dünyaca takdirle karşılanmıştır.

Özellikle Cumhuriyetçilik, İnkılapçılık, Halkçılık ,Laiklik ilkeri etkili olmuştur.

5. Aşağıdaki yargılar doğru ise cümlelerin başına “D”, yanlış ise “Y” yazınız. 

( D) Cumhuriyet Dönemi Edebiyatında edebî dilde bir değişim oluşmuştur.
( D) Cumhuriyet Dönemi Edebiyatında Tanzimat Fermanıyla getirilen yeniliklerin etkisi vardır.
(Y ) Cumhuriyet Dönemi Edebiyatında memleket edebiyatı anlayışı tamamen bitmiştir.

6. Yenileşme Dönemi aşağıdaki edebî dönemlerin hangisinde başlamıştır?
A) Destan Dönemi Türk Edebiyatı
B) Millî Edebiyat Dönemi
C) Cumhuriyet Dönemi Türk Edebiyatı
D) Tanzimat Dönemi Edebiyatı 
E) İslam Uygarlığı Çevresinde Gelişen Türk Edebiyatı

ARAŞTIRMA 1. Cumhuriyet Döneminde yazılmış deneme, makale, gezi yazısı, hatıra, fıkra metinleri bularak sınıfınıza getiriniz. 

2. Cumhuriyet Döneminde yazılan öğretici metinlerin dil ve anlatım özellikleri hakkında bilgi edininiz. 
CUMHURİYET DÖNEMİNDE ÖĞRETİCİ METİNLER 
İnanlar bilgi verme amacıyla düzenlenen, yazılan metinlere öğretici metin denir. 
Cumhuriyet döneminde savaştan yeni çıkmış ve yaralarını sarmaya yeni başlamış bir ülke olarak Türkiye, büyük bir kalkınma hamlesi içine girmiştir.
Yurdun dört bir tarafında ekonomik ve sosyal projeler birbiri ardı sıra devreye sokulmuştur.
Sosyal hayata etki eden bu durum; Batılılaşmanın etkisiyle toplumun ilerleme ve çağdaşlaşması için gerekli enerjiyi sağlamıştır.
Millet ve milli kültür anlayışı ön plana çıkmış, aydınlar ile halk arasındaki uçurumun kapanması için halka ve milli kültüre yöneliş başlamıştır. 
Bunun doğal sonucu olarak da Cumhuriyet dönemi öğretici metinlerinde Anadolu, Anadolu insanı ve milli unsurlar tema olarak seçilmeye başlanmıştır. 

Bu dönem öğretici metinleri bir tema etrafında birleşmiştir.
Tema ise Anadolu ve Anadolu insanı ile milli konuların işlendiği temadır
Konuşma diline yakın sade bir dil tercih edilmiştir.
Süssüz, açık, duru ve yalın bir anlatım benimsenmiştir.
Türkçe dil kuralları uygulanmıştır.
Halk söyleyişlerine ait kelime gruplarına yer verilir.
Amaç bilgi verme, düşündürme ve açıklamadır. 
Bu dönem metinlerinde sadeleşen Türkçe yardımıyla daha çok okura ulaşılmıştır. 

Bu dönemde ön plana çıkan öğretici türler ve önemli sanatçıları şunlardır: 
1)  Deneme 
2)  Makale 
3) Gezi Yazısı 
4) Hatıra 
5) Fıkra 

Deneme 
Nurullah Ataç
Diyelim 
Söz Arasında
 Karalama Defteri 
Günlerin Getirdiği Suut Kemal Yetkin
Düşün Payı
Edebiyat Konuşmaları
Günlerin Götürdüğü 

Ahmet Hamdi Tanpınar  
Beş Şehir
Yaşadığım Gibi 

Sabahattin Eyüboğlu
Mavi Ve Kara
Sanat Üzerine Denemeler
Yunus Emre’ye Selam 

Ruşen Eşref Ünaydın
 Geçmiş Günler
İki Saltanat Arasında
İstiklal Yolunda
Ayrılıklar 
Boğaziçi Yakından 

Sabahattin Kudret Aksal 
Geçmişle Gelecek 

MAKALE 
Peyami Safa 
Sanat     
Edebiyat 

Tenkit Ahmet Hamdi Tanpınar
Edebiyat Üzerine Makaleler 

GEZİ YAZISI 
İsmail Habip Sevük 
Tuna’dan Batı’ya  
Yurttan Yazılar 

Falih Rıfkı Atay
Denizaşırı
Yeni Rusya
Bizim Akdeniz
Tuna Kıyıları
Yolcu Defteri 

Atilla İlhan 
Abbas Yolcu
Batı’nın Deli Gömleği 

HATIRA 
Haldun Taner 
Ölürse Ten Ölür Canlar Ötesi Değil 

Yusuf Ziya Ortaç
Portreler
Bizim Yokuş 

Halit Fahri 
Edebiyatçılar Geçiyor
Eski İstanbul Ramazanları 

Abdülhak Şinasi 
Hisar        
Boğaziçi Mehtapları
Boğaziçi Yalıları 
Geçmiş Zaman Köşkleri 
İstanbul ve Piyer Loti 
Halikarnas Balıkçısı
Mavi Sürgün 

Ruşen Eşref Ünaydın
Atatürk’ü Özleyiş 
Atatürk’ün Hastalığı 

Rıfat Ilgaz 
Yokuş Yukarı
Kırk Yıl Önce Kırk Yıl Sonra 

Salah Birsel 
Boğaziçi Şıngır Mıngır
Ah Beyoğlu Vah Beyoğlu 
Kahveler Kitabı 

FIKRA
Ahmet Rasim 
Ahmet Haşim 
Falih Rıfkı Atay
Refik Halit Karay
Haldun Taner 

3. Edebî bir kavram olarak “motif” ne demektir? Araştırınız.

4. Cumhuriyetten önceki edebî dönemlerde deneme yazılıp yazılmadığını araştırınız (Bu çalışma deneme konusundaki 5. etkinlik içindir.).

Türk ve Dünya Edebiyatında DENEME Türünün Tarihsel Gelişimi, Önemli Temsilcileri )

1.Tanımı Bir yazarın özgürce seçtiği herhangi bir konu üzerinde kesin yargılara varmadan, kişisel görüş ve düşüncelerini serbestçe anlattığı yazılara deneme denir. Kendisinden önce benzeri yazılar yazılmış olmakla birlikte 16. yüzyılda deneme kavramını ilk kez kullanan Fransız yazarı Montaigne (Monteyn)'dir. Denemeler adını verdiği yazıları, bir edebiyat türünün adı olmakla kalmamış, benzerlerinin de yazılmasına yol açmıştır.

2. Özellikleri Denemede konu özgürce seçilir. İnsanı ve toplumu ilgilendiren her şey (yaşama, ölüm, aşk, sanat, felsefe, din, ahlâk, töre, bilim, siyaset vb.) denemenin konusu olabilir. Deneme yazarı kendisiyle konuşur gibi yazar. Dili doğru ve güzel kullanır. Düşünce ufku geniş ve kendine özgü bilgi birikimine sahiptir. Kendi duygularının dışında başkalarının düşüncelerine de saygı duyar. Denemeci ele aldığı konuyu içtenlikle anlatır. Denemeci, bayağı bir anlatıma inmeden terim ve felsefi kavramların ağırlığından uzak bir üslubu tercih eder. Denemeci, denemenin sonunda kesin bir yargıya, bir sonuca varmak amacında değildir. Deneme, herhangi bir konuda düşündürücü, öğretici, inandırıcı ve ufuk açıcıdır. Deneme rahat okunan bir düşünce yazısıdır. Denemecinin öne sürülen her düşünce ya da savı doğrulama, kanıtlama gibi bir kaygısı yoktur. Deneme, makale ve eleştiriden bu yönüyle ayrılır. Deneme yazarı birçok kaynaktan beslenir: Felsefî, sosyolojik, tarihî tema ve olay­ların yanında bilimsel veriler ve ünlü kişilerin özdeyişleri olabilir. Yine de denemeci seçtiği konuyu farklı bir yaklaşımla işler. Denemenin Amacı; Okuyucuyu düşünmeye yöneltmek, Hayatın gerçeklerini ortaya koymak, Kültür alanındaki değişme ve gelişmeleri fark ettirmek, Birey-toplum ilişkisini dile getirmek vb. Konularına ve Yazılış Amaçlarına Göre Denemeler; Klasik deneme, Edebî deneme, Felsefî deneme, Eleştirel deneme olmak üzere gruplandırılır. Deneme ile makale arasında ne fark vardır? Denemelerde kişisel düşünce yer alır. Söylenenlerin kanıtlanmasına ihtiyaç duyulmaz. Denemelerde ele alınan konular, kesin sonuçlara bağlanmaz. Makalelerde ise bilgi vermek, bir fikri açıklamak ön plandadır. Düşünce yönü ağır basar; kanıtlamaya ve açıklamaya dayanır. Kesin bir sonuca ulaşmak hedeflenir.

Dünya edebiyatında: Montaigne(zaten öncüsüdür), Bacon,Voltaire,J.J Roussesau'yu saymak mümkündür.
Türk edebiyatında ilk deneme kitapları arasında Ahmet Haşim’in Bize Göre (1928), Gurebahanei Laklakan (1928); Ahmet Rasim’in pek çok yazısı; Mahmut Sadık’ın Takvimden Yapraklar (1912); Refik Halit Karay’ın Bir Avuç Saçma (1939), Bir İçim Su (1931), İlk Adım (1941), Üç Nesil Üç Hayat (1943), Makyajlı Kadın (1943), Tanrıya Şikâyet (1944); Falih Rıfkı Atay’ın Eski Saat (1933), Niçin Kurtulmak (1953), Çile (1955), İnanç (1965), Pazar Konuşmaları (1966), Kurtuluş (1966), Bayrak (1970) gibi kitaplarını saymak mümkündür. Türk edebiyatında deneme türü, genellikle şair, romancı ya da hikâyeci kimliği öne çıkan sanatçılar tarafından ortaya konan ürünlerden oluşmaktadır. Birinci derecedeki vasfı “denemeci” olan yazar sayısı oldukça azdır. Nurullah Ataç (18981957), Sabahattin Eyüboğlu (19081973), Suut Kemal Yetkin (19031980), Mehmet Kaplan (19151986), Nurettin Topçu (19091975), Salah Birsel (1919 ), Vedat Günyol (1912 ), Enis Batur (1952 ), Cemil Meriç (19171987), Mehmet Salihoğlu (1922 ), Uğur Kökden (1934 ), Nermi Uygur (1925 ) bunlardan birkaçıdır. Aşağıdaki örnek, çağdaş bir deneme yazarımız olan Vedat Günyol’un bir denemesidir.

DENEME TÜRÜNE ÖRNEK
KÖRÜ KÖRÜNE İNANMAK 
Öyle köylüler biliyorum ki; ayaklarının altını yakmışlar, bir tüfeğin tetiği altında parmaklarının ucunu ezmişler, başlarını cendereye sokup gözlerini kan içinde dışarı fırlatmışlar, yine de ağızlarından söz alamamışlar.  Birini gözümle gördüm. Öldüğünü sanarak bir çıkıra atmışlardı; boynundaki ip hala duruyordu; bu iple, onu bütün gece bir atın kuyruğuna bağlayıp sürüklermişlerdi. Öldürmek için değil, eziyet etmek için, yüz yerine hançer saplamışlardı. Kendisiyle konuştum; bütün bunlara katlanmış, sonunda da kendini kaybetmiş;  istedikleri sözü söylemektense, bin kez ölmeyi göze almış. Çektiği acılar yanında ölüm hiç kalırdı. Hem de bu adam o semtin en zengin çiftçilerinden biriydi. Nice insanlar kendilerinin olmayan inanışlar için, başkarından aldıkları, ne olduğu doğru dürüt bilmedikleri fikirler için ses çıkarmadan diri diri yanmışlardır.  

Montaigne ÖLÜM ÜSTÜNE 
Madem ki ölümün önüne geçilemez, ne zaman gelirse gelsin. Sokrates'e; "Otuz zalimler seni ölüme mahkum ettiler," denildiği zaman: "Tabiat da onları!" demiş. Bütün dertlerin bittiği yere gideceğiz diye dertlenmek ne budalalık! Nasıl doğuşumuz bizim için her şeyin doğuşu olduysa, ölümümüz de herşeyin ölümü olacaktır. Öyle ise, yüz sene daha yaşamıyacağız diye ağlamak, yüz sene evvel yaşamadığımıza ağlamak kadar deliliktir. Ölüm başka bir hayatın kaynağıdır. Bu hayata gelirken de ağladık, eziyet çektik, bu hayata da eski şeklimizden soyunarak girdik. Başımıza bir defa gelen şey, büyük bir dert sayılmaz. Bir anda olup biten bir şey için bu kadar zaman korku çekmek akıl karı mıdır? Ölüm, uzun ömürle kısa ömür arasındaki farkı kaldırır, çünkü yaşamıyanlar için zamanın uzunu kısası yoktur. Aristo, Hypanis ırmağının suları üstünde bir tek gün yaşıyan küçük hayvanlar bulunduğunu söyler. Bu hayvanlardan, sabahın saat sekizinde ölen genç, akşamın saat beşinde ölen ihtiyar sayılır. Bu kadarcık bir ömrün bahtlısını, bahtsızını hesaplamak hangimizi gülünç etmez? Ama edebiyetin yanında, dağların, şehirlerin, yıldızların, ağaçların, hatta bazı hayvanların ömrü yanında bizim hayatımızın uzunu, kısası da o kadar gülünçtür. Tabiat bunu böyle istiyor. Bize diyor ki: "Bu dünyaya nasıl geldiyseniz, öylece çıkıp gidin. Ölümden hayata geçerken duymadığımız kaygıyı ve korkuyu, hayattan ölüme geçerken de duymayın. Ölümünüz varlık düzeninin, dünya hayatının, şartlarının biridir. (İnsanlar birbirini yaşatarak yaşarlar ve hayat meşalesini, koşucular gibi, birbirlerine devrederler - Lucretius). Yaşadığınız her an, hayattan eksilmiş, harcanmış bir andır. Ömrünüzün her günkü işi, ölüm binasını kurmaktır. Hayatın içinde iken ölümün de içindesiniz, çünkü hayattan çıkınca ölümden de çıkmış oluyorsunuz. Yahut şöyle diyelim isterseniz; hayattan sonra ölümdesiniz, ama hayatta iken ölmektesiniz. Ölümün, ölmekte olana ettiği ise, ölmüş olana ettiğinden daha acı, daha derin, daha can yakıcıdır. Hayattan edeceğiniz kârı ettiyseniz, doya doya yaşadıysanız, güle güle gidin. "Niçin hayat sofrasından, karnı doymuş bir davetli gibi kalkıp gidemiyorsun? Niçin günlerine, yine sefalet içinde yaşanacak, yine boşuna geçip gidecek daha başka günler katmak istiyorsun? Lucretius." Hayat kendiliğinden ne iyi ne fenadır, ona iyiliği ve fenalığı katan sizsiniz. Bir gün yaşadıysanız her şeyi görmüş sayılırsınız. Bir gün bütün günlerin eşidir. Başka bir gündüz, başka bir gece yoktur. Atalarınızın gördüğü, torunlarınızın göreceği hep bu güneş, bu ay, bu yıldızlar, bu düzendir. Montaigne

5. Nurullah Ataç’ın fikrî ve edebî yönü hakkında araştırma yapınız (Bu çalışma, deneme konusundaki 6. etkinlik için yapılacaktır.)

NURULLAH ATAÇ (1898-1957) Cumhuriyet döneminin önemli deneme ve eleştiri yazarıdır. Yaşamının büyük bir bölümünü çevirmenlik yaparak Yunan, Latin, Fransız ve Rus klasiklerinin çoğunu dilimize kazandırmıştır. Türkçe’yi sadeleştirme çalışmalarının ateşli savunucusudur. Dilimizde Arapça ve Farsça kelimelerin bir an önce atılmasını ister. Eserlerinde “ve” bağlacını Arapça’dan geçti diye hiç kullanmaz onun yerine “ile” bağlacını kullanır. Akıcı ve sade bir anlatımı vardır. Ataç bir devrik cümle ustasıdır.

ESERLERİ Günce I -II (1972) (GÜNLÜK TÜRÜNDE) DENEME-ELEŞTİRİ-SÖYLEŞİ  Günlerin Getirdiği (1946) Sözden Söze (1952) Karalama Defteri (1953) Ararken (1954) Diyelim (1954) Söz Arasında (1957) Okuruma Mektuplar (1958) Prospero ile Caliban (1961) Söyleşiler (1964) Dergilerde (1980

6. Cumhuriyet Döneminde etkili olan sosyal ve siyasi düşünce akımları hakkında bilgi edininiz (Bu çalışma makale konusundaki 2. etkinliğin ğ maddesi içindir.).

7. Peyami Safa’nın fikrî ve edebî yönü hakkında araştırma yapınız (Bu çalışma makale konusundaki 5. Etkinlik içindir.)

KISACA HAYATI: 1899’da İstanbul’da doğan sanatçı, şair İsmail Safa’nın oğludur. Sabası Sivas’ta sürgünde yaşamını yitirdiğinden dolayı yoksullukla savaşmış, buna bir de 9 yaşında yakalandığı kemik veremi eklenmiştir. Bu durumdan dolayı bir eğitim almamıştır. Küçük yaşta para kazanmak zorunda Peyami Safa 13 yaşında hayata atılmış, Posta Telgraf Nezareti’nde memur olarak çalışmıştır. Öğretmenlik ve gazetecilik de yapmıştır. Babası gibi şair olan amcaları Ahmed Vefa ve Ali Kâmi’nin yönlendirmesiyle edebiyata başlayan sanatçı hayatını yazıları ile kazanmıştır. Birçok dergide yazıları yayımlanmıştır. Para kazanma kaygısıyla Server Bedii takma adıyla “Cingöz Recai” isimli polisiye roman dizisi yazmıştır. Çok sevdiği oğlunu askerlik hizmeti yaparken kaybedince derinden sarsılmıştır. 1961 yılında, bu olaydan birkaç ay sonra İstanbul’da beyin kanaması sonucu yaşamını yitirmiştir.

EDEBİ KİŞİLİĞİ Cumhuriyet döneminde her şeyin kaynağının madde olduğunu kabul eden materyalist anlayışa karşı olmuş ve psikolojik çözümleyici roman sahasının en büyük ustası kabul edilmiş önemli sanatçımızdır. Nurullah Ataç’ın dahi Türk Edebiyatı’na tahlil romanın Peyami Safa ile girdiğini belirttiği sanatçı, olaylardan çok kişileri ve eşyayı dikkatli gözle incelediği, şuur ve alt şuuru araştırdığı romanlar yazmıştır. Yoksul olan, okula gidemeyen ve çok kitap okuyarak kendini yetiştiren sanatçı geçimini temin etmek için Server Bedii adıyla özellikle polisiye türde eserler yazmıştır. Yazdığı Cingöz Recai isimli polisiye serisi bir döneme damga vurmuştur. Yazarın yoksulluk içinde büyümesi, küçük yaşta para kazanmak zorunda kalması, 13 yaşında hastalanması, babasını erken yaşta kaybetmesi romanlarındaki konuların maddi ve manevi ıstıraplar, hasta beden ve ruhları, ahlak bunalımları, kişi-toplum çatışmaları, vicdan azapları, yalnızlık duyguları, psikanaliz deneyişleri olmasına neden olmuştur. Çok fazla kültür birikiminin olması ve edebiyat, hukuk, tarih, tıp, felsefi resim, musiki, sosyoloji, psikoloji gibi çok çeşitli alanlarda yazabilmesinden dolayı “Ansiklopedik Yazar” olarak anılmıştır. Bütün romanlarında bir sorun ortaya atmış, ancak taraf tutmadan sorunları tartışmalar halinde okuyucusunun gözleri önüne sermiştir. Eserlerinde ruhbilime, sosyal konulara ve tıbba dair kelimelere çokça yer vermiştir. Usta bir tekniğinin olması, üslubunun kudreti ile sanat çevrelerince de büyük takdir toplamıştır. Bir düşünce ve duyguyu en kısa yoldan anlatma gücünü göstermiş ve Türkçenin bütün imkânlarını kullanmıştır. Çirkin ve bayağı sözlere yer vermeyen Peyami Safa çok kelimeli, bol sıfatlı ve zarflı, sanatlı bir teknik benimsemiştir. Eserlerinde Doğu-Batı sentezi yapması onun özgün özelliklerindendir. Bu anlayışla kültür çatışmalarını konu edindiği eserler de meydana getirmiştir. Peyami Safa fıkra, makale, eleştiri, hikâye ve roman türlerinde Ahmet Mithat’ın rekorunu kıracak kadar çok sayıda eser kaleme almış, başarısını en çok romanlarında göstermiştir. Eserlerinden en ünlüleri hasta çocukluğunu anlattığı Dokuzuncu Hariciye Koğuşu ile Doğu ve Batı karşılaştırılmasının yapıldığı Fatih Harbiye’dir.

ESERLERİ:

ROMAN: Gençliğimiz, Şimşek, Sözde Kızlar, Mahşer, Bir Akşamdı , Süngülerin Gölgesinde, Bir Genç Kız Kalbinin Cürmü, Canan, Dokuzuncu Hariciye Koğuşu, Fatih-Harbiye, Atilla, Bir Tereddüdün Romanı, “Matmazel Noralya’nın Koltuğu”, Bir Mekteplinin Hatıratı, Karanlıklar Kralı, Siyah Beyaz, İstanbul Hkâyeleri , Cumbadan Rumbaya, Yalnızız, Biz İnsanlar

ÖYKÜ: Hikâyeler

OYUN: Gün Doğuyor

İNCELEME-DENEME: Türk İnkılâbına Bakışlar, Büyük Avrupa Anketi, Felsefi Buhran, Millet ve İnsan, Mahutlar, “Mistisizm-Nasyonalizrn-Sosyalizm “, Doğu-Batı Sentezi, Sanat- Edebiyat-Tenkid, “Osmanlıca-Türkçe- Uydurmaca”, Sosyalizm-Marksizim- Komünizm, Din-İnkılâp-İrtica, Kadın-Aşk-Aile Yazarlar-Sanatçılar-Meşhurlar” Eğitim-Gençlik-Üniversite 20. Asır- Avrupa ve Biz

DERS KİTAPLARI: “Cumhuriyet Mekteplerine Millet Alfabesi”, “Cumhuriyet Mekteplerine Alfabe”, “Cumhuriyet Mekteplerine Kıraat”, Yeni Talebe Mektupları , Büyük Mektup Numuneleri, Türk Grameri, Dil Bilgisi, Fransız Grameri, Türkçe İzahlı Fransız Grameri

8. Sınıfınıza Bartın ile ilgili fotoğraf ve yazılar getiriniz (Bu çalışma gezi yazısı konusundaki 3. etkinliğin b maddesi içindir.)

9. Evliya Çelebi’nin Seyahatname’sinden bir metin belirleyerek sınıfa getiriniz (Bu çalışma gezi yazısı konusundaki 4. etkinliğin a maddesi içindir.)

10. İsmail Habib Sevük’ün fikrî ve edebî yönü hakkında araştırma yapınız (Bu çalışma gezi yazısı konusundaki 6. Etkinlik içindir.). 

İSMAİL HABİP SEVÜK EDEBİ KİŞİLİĞİ MADDELER HALİNDE.
Cumhuriyet dönemi yazarıdır. Kurtuluş Savaşı boyunca Anadolu’da çıkarılan çeşitli gazetelerde Milli Mücadeleyi destekleyen yazılar kaleme alan yazar, Cumhuriyet döneminin ilk edebiyat tarihi kitabı olan “Türk Teceddüt Edebiyatı Tarihi” adlı eserin yazarıdır Edebiyat  araştırmacılığı yapmıştır. Ulusal konuları işlemiştir.

ESERLERİ:  Türk Teceddüt Edebiyatı Tarihi, 1925. Edebi Yeniliğimiz, 1931-32. (Türk Teceddüd Edebiyatı Tarihi'nin geliştirilmiş baskısıdır) Tanzimattan Beri, 1940. Tuna'dan Batı'ya, 1935-44. O Zamanlar, 1936.(Kurtuluş savaşı anıları) Atatürk İçin, 1939. Avrupa Edebiyatı ve Biz, 1940-41. Edebiyat Bilgileri, 1942. Yurttan Yazılar, 1943. Türk Güreşi, 1946 Mevlana, 1954. Yunus Emre, 1954.

11. Atatürk ilkeleriyle ilgili metinler bularak sınıfınıza getiriniz (Bu çalışma Yorumlama – Güncelleme aşamasındaki 6. etkinlik içindir.)


12. Sınıf Türk Edebiyatı Fırat Yayınları Ders Kitabı Cevapları etkinliklerin başında öğrencilerin etkinleri nasıl yapacaklarıyla ilgili yönergeler bulunmaktadır. Çalışma kitaplarındaki etkinlikler, öğrencilerin farklı zeka alanlarını harekete geçirecek, eleştirel düşünmelerini, olaylara farklı bakmalarını, bireysel veya grupla çalışmalarını sağlayacak şekilde tasarlanmıştır.

12. Sınıf Türk Edebiyatı Fırat Yayınları Ders Kitabı Cevapları zihinsel hazırlık kısmında ise konu ile ilgili öğrencilerin ön öğrenmelerini harekete geçirme, okuma metni ile ilgili anahtar kelimelerle çalışma, metni tanıma ve tahmin etme, işlenen metnin amacını belirleme, metnin tür, yöntem ve tekniğini belirleme çalışmaları yapılmaktadır. Anlama bölümü görsel okuma, dinleme ve okuma, metin inceleme, söz varlığını geliştirme kısımlarından oluşmaktadır. Zihinsel yapılandırma günlük hayatla ilişkilendirme ve araştırma olmak üzere iki bölümden oluşmaktadır.  Kendini ifade etme bölümde öğrencilerin öğrenme öğretme sürecinde kendilerini rahat ifade edebilmeleri için öğretmen tarafından uygun bir ortam hazırlama, öğrencilerin ön bilgilerinin harekete geçirme, amaç belirleme, konuşma, yazma, görsel sunu çalışmalarının nasıl yapılacağı anlatılmaktadır. Ölçme ve değerlendirme: İlköğretim Programlarında ölçme ve değerlendirme yapılandırmacı öğrenme yaklaşımına uygun olarak hem sürece hem de sonuca dayalı olarak yapılmaktadır. 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder