Şiir ve Gelenek - Ders Kitabı Cevapları

Ağustos 29, 2014

demo-image

Şiir ve Gelenek

Edit
Şiir ve Gelenek

ŞİİR VE GELENEK: Gelenek; bir toplumda eskiden kaldığı için ilgi görüp kuşaktan kuşağa aktarılan kültürel kalıntılar, alışkanlıklar, bilgi töre ve davranışlardır. Toplumumuzda özellikle kültürel alanda birçok gelenekten söz edilebilir. Düğün geleneği, sünnet geleneği, mevlit geleneği, kına gecesi geleneği, pilav günü geleneği, bazı şehirlilerin piknik geleneği, bağ bozumu geleneği, bayramlaşma geleneği…vb.
Şiirde gelenek, daha önce yaşamış, yazdıkları ile toplumu ve başka sanatçıları etkilemiş şairlerin eserleriyle oluşur. Geleneğin oluşumunu sağlayan şairler arasında, birçok yönden birliktelik, ortaklık vardır. Geleneği oluşturan şairler birbirine bağlıdır, birbirlerinin yaptıklarından haberdardır. Şiirdeki gelenekler zaman içinde oluşur. Toplumun içinde bulunduğu hayat şartları, yönetilme biçimi, etkilendiği kültürler o toplumdaki şairlerin dilini ve dolayısıyla söyleyişleri etkiler.
Türk şiirinin bilinen ilk örnekleri İslam öncesi döneme aittir. Eski Türk şiiri olarak da adlandırılan bu şiirde nazım birimi dörtlüktür, şiirde hece ölçüsü kullanılmıştır. Mısra sonlarında genellikle redif veya yarım kafiye vardır. İslam öncesi Türk şiirinin yapı özellikleri İslamiyet döneminde de devam etmiştir.
Her dilin kendine ait bir şiir geleneği vardır. Zaman içinde yeni şiir gelenekleri ortaya çıkabilir. İslam öncesi türk şiiri bir gelenek olarak devam etmemiş, İslamiyetin kabulunden sonra farklı şiir gelenekleri ortaya çıkmıştır. Türkler, İslamiyeti kabul ettikten sonra, idari alanda farsçanın kullanılması sebebiyle, farsça aracılığıyla İran ve Arap edebiyatıyla tanıştılar. Bu dönemde Arap ve Fars edebiyatları oldukça gelişmiş durumda idi. Türk diline çok sayıda Arapça, Farsça kelimeler geçti. İran edebiyatından, beyit nazım birimi ve beyitlerle yazılan gazel, kaside, mesnevi gibi türler alındı.
 DERS KİTABI CEVAPLARINA BURADAN ULAŞABİLİRSİNİZ! 
-Divan Şiiri Geleneği: Klasik Türk şiiri olarak da bilinen divan şiiri geleneğinin oluşumu 13.yüzyılda Hoca Dehhani ile başlamıştır. Hoca Dehhani, divan şiirinin ilk örneklerini yazan şairdir. Hoca Dehhani yazdığı şiirlerin türlerini, veznini, mazmunlarını İran edebiyatından almıştır.
Sultan Veled, Şeyyad Hamza Gülşehri, Ahmedi, Aşık Paşa gibi şairler divan şiiri geleneğinin ilk temsilcileridir. Divan şiirinde, sonrakilerin öncekileri taklit ettiği nazire geleneği vardır. Genç şairler, eskileri taklit eder, onlara özenir, onların şiirleri gibi şiir yazmaya çalışır. Bir şairin başka bir şairin şiirine nazire yazması o şairin büyüklüğünü, taklide değer olduğunu kabul ettiğini gösterdiği gibi, onunla boy ölçüşme niyetini de gösterir.
Türkler, islam dinini kabuş ettikten sonra yeni şiir geleneğiyle iran yoluyla, farsça aracılığıyla tanışır. ‘Hoca, abdest, namaz, oruç, müslüman…’ gibi pek çok dini nitelikli kelime, türkçeye farsçadan geçmiştir.
Özellikler:
-Divan şiiri, İran ve Arap edebiyatlarının etkisinde gelişmiştir. Başta aruz vezni olmak üzere şiirde kullanılan gazel, kaside, mesnevi, rubai gibi birçok nazım şekli de bu dillerin edebiyatlarından alınmıştır.
-Şairler, şiirlerini divan diye adlandırılan eserlerde topluyorlardır.
-Divan şiiri, dini yönü ağırlıklı olan bir şiirdir. Allah aşkı, peygamber (Hz. Muhammed) sevgisi, tasavvuf şiirde sık işlenen konulardır.
-Şiirlerde, çoğu zaman, Arapça, Farsça kelime ve tamlamalarla yüklü ağır bir dil kullanılmıştır.
-Şiirlerde biçim ve söyleyiş kaygısı öne çıkar; nasıl söylendiği, ne söylendiğinden önemlidir. Söyleyiş; içeriğin, konunun önüne geçer.
-Nazım birimi, genellikle beyittir, dörtlük ve bentlerle yazılan şiirler de vardır.
-Şiirlerde konu bütünlüğü değil, beyit bütünlüğü vardır. Beyte çok önem verilir.
-Bütün şairlerin kullandığı ortak mazmunlar, imgeler vardır.
-Vezin, kafiye ve redif ahengi sağlamada etkilidir. Daha çok tam ve zengin kafiye kullanılmıştır.
-Divan şiirinin değişmez, katı kuralları vardır. Bütün şairler bu kuralları bilir ve şiirlerinde uygular. Hangi konunun hangi nazım biçimleriyle işleneceği bellidir.
-Konu haritası oldukça sınırlıdır. Şiirlerde dini konuların yanında aşk, şarap, güzellik konularına yer verilmiştir. Gerçek tabiattan söz edilmez.
-Şeyhi, Fuzuli, Baki, Nef’i, Nabi, Naili, Şeyh Galip, Nedim divan şiirinin önemli şairleridir.
-Halk Şiiri Geleneği: İslam öncesi Türk şiirinin şekille ilgili birçok özelliği, İslamiyet dönemi Türk edebiyatında, halk şiirinden devam etmiştir. Halk şiirinde, İslamiyetten önceki dönemdeki eski Türk şiirinde olduğu gibi nazım birimi dörtlüktür. Aynı şekilde şiirde hece ölçüsü, redif ve kafiye kullanılmıştır.
Eski türk şiirinde olduğu gibi halk şiirinde de ürünler sözlüdür. Bazı türler isimlerindeki değişiklikle aynen devam etmiştir. Koşuk koşma, sagu ağıt olmuştur.
Eski Türk şiirinde şiirlerin okunması sırasında çalınan kopuzun yerini halk şiirinde bağlama olarak adlandırılan saz almıştır.
Özellikler:
-Anonim halk edebiyatı (söyleyeni bilinmeyen ürünler, Aşık (din dışı) edebiyatı ve tekke-tasavvuf edebiyatı olarak üçe ayrılır.
-Şiirlerde nazım birimi dörtlüktür.
-Şiirlerde hece ölçüsü kullanılır.
-Genellikle yarım kafiye ve redif kullanılır. Ahengi sağlamada redif ve kafiyenin yanı sıra dizelerdeki durak yerleriyle oluşturulan ritimden yararlanılır.
-Az da olsa kalıplaşmış benzetmelere, mecazlara, mazmunlara yer verilir.
-Yer yer söz sanatlarına ve özellikle cinasa başvurulur.
-Şiirlerin dili halkın konuşma dilidir. Bazı kelimelerin mahallim kullanım biçimlerine, halka özgü ifade ve sözlere yer verilir.
-Koşma, semai, türkü, mani, varsağı, destan gibi türler kullanılmıştır.
-Aşk duyguları, kahramanlık, ölüm, doğa sevgisi, toplumsal olaylar şiirlerde işlenen başlıca konulardır.
-Halk şiiri geleneği, özellikle tanzimat dönemi’ nde batı etkisindeki türk edebiyatının başlamasıyla aksamış, kesintiye uğramıştır. Ancak 20.yüzyılda halk şiiri geleneği devam ettiren ozanları vardır. Aşık Veysel, Davut Suları, Reyhani, Murat Çobanoğlu akla ilk gelen önemli aşıklar (saz şairleri) dir.
-Modern Şiir Geleneği: Modern şiir geleneğinin başlangıcı Tanzimat dönemine kadar uzanır. Tanzimat şairi, bir yandan şekil yönüyle divan şiiri geleneğine bağlı şiirler yazarken öte yandan, bazı şairler türk şiirinde olmayan biçim arayışlarına girmişlerdir. Bu isimlerin başında Recaizade Mahmut Ekrem ve Abdülhak Hamit Tarhan vardır. Abdülhak Hamit, divan şiirini bitiren isim olarak tanınır.
Daha sonra Servet-i Fünun dönemi şairleri, şiirde batı, özellikle Fransız edebiyatından alınan nazım şekillerini kullanmışlardır.
Ölçü ve kafiyenin kullanılmadığı serbest şiirin ilk örnekleri Cumhuriyet sonrası dönemde yazılmıştır. Daha sonra Garip akımı olarak da tanınan 1.Yeniciler onların ardından 2.Yeniciler serbest ölçüyle şiirler yazmışlardır. Serbest şiir günden güne yaygınlaşmış ve günümüzde Türk şiirine egemen olmuştur.
Özellikler:
-Modern şiirde ölçü, kafiye, redif zorunluluğu yoktur. Şair seçtiği kelimelerle, kelimelerin dizilişiyle, tekrarlarla ve başka ses ögeleri ile bir iç ahenk oluşturur. Şair, şiirde ses zenginliğine önem verir.
-Modern şiirde konu sınırlaması yoktur; şiirde önemli- önemsiz, büyük- küçük ayrımı olmaksızın her konuya yer verilir.
-Şiirin belli bir biçimi ve nazım birimi yoktur. Nazım birimi dizedir.
-Şiirin şekli ile ilgili hiçbir kural yoktur.
-Şiirlerde kullanılan dil yalındır. Konuşma dilinde geçen her türlü kelime ve ifade şiirde kullanılabilir.
-Saf (Öz) Şiir Geleneği: Saf şiir akımı 19.yüzyılın sonunda Fransa’ da ortaya çıkmıştır. Bu akımın yayılıp gelişmesinde sembolizm akımının ilk temsilcileri olan Fransız şairler etkili olmuştur. Saf şiir anlayışında, şiirde dil ustalığına ve şiirin biçimine çok önem verilir. Şiirle ilgili olmayan her türlü öge dışarıda bırakılır. Şiirde herhangi bir düşünce fikir öne çıkarılmaz; şiirin değeri şiiri oluşturan kelimeler arasındaki ilişkiden kaynaklanır.
Saf şiir anlayışı, şiirde mutlak güzellik peşindedir. Kelimeler arasındaki ilişkiler, tamlamalardan doğan güzellik, şiirde ortaya çıkan musiki, ahenk, ritim, ahengi sağlamaya yarayan ses ögelerinin (redif, kafiye, cinas, aliterasyon…vb.) bütünü saf şiiri oluşturur.
Ahmet Haşim, ‘Şiir hakkında Bazı Mülahazalar’ başlıklı yazısıyla saf şiirin ilkelerini açıklamıştır. Haşim bu yazıda şiirin dili için: ‘Söz ile musiki arasında, sözden ziyade musikiye yakın bir lisandır.’ Der. Şiirde anlam aramanın boş bir çaba olduğunu ‘Mana araştırmak için şiiri deşmek, terennümü ile yaz gecelerini şenlendiren güzel sesli bülbülü eti için öldürmeye benzer.’ Sözleriyle ortaya koyar.
Haşime göre: ‘Şiir bir hikaye değil, sessiz bir şarkıdır.’ Şiirde önemli olan kelimenin manası değil, cümledeki telaffuz (söyleyiş) değerlidir. Şairin hedefi her kelimenin cümledeki yerini, diğer kelimelerle ilişkisinden doğacak tatlı, gizli, alışılmışlıktan farklı sese göre belirleme ve farklı kelime ahenklerini üsluba uydurarak dalgalı, akıcı, karanlık kapalı hislerle mısranın musiki dalgalanmasından sınırsız ve etkili bir ifade bulmaktır.
Özellikler:
-Sanatta biçim önemlidir.
-Önemli olan iyi ve güzel şiir yazmaktır. Kendilerine özgü bir imge düzeni oluştururlar.
-Dilin güzel kullanımı önemlidir.
-Şiir bir şey anlatmaz, bilgi vermez.
-Şairler arasında ortak anlayış yoktur, bireysellik vardır.
-Okurda estetik duyarlılık oluşturmak hedeflenir.
-Şiirde biçim endişesi ağır basar; mısraya ve dilin kullanımına büyük önem verilir.
-Şiir, anlaşılmak için değil; duyulmak, hissedilmek içindir.
-Gizemlilik, bireycilik, ruh, ölüm, rüya, masal…vb. temalar sık işlenmiştir.
-İlk temsilcileri Ahmet Haşim ve Yahya Kemal’ dir.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

İletişim Formu

Ad

E-posta *

Mesaj *