DERS KİTABI CEVAPLARINA BURADAN ULAŞABİLİRSİNİZ!
Manzume ve Şiir Örneklerini İnceleme
‘Manzume’ kelimesi ‘nazım’ dan türetilmiştir. Nazım sözü kimi zaman şiir yerine kullanılsa da ölçülü ahenkli söz demektir. Nazım kelimesinden türeyen manzume ile şiir; görünüş itibariyle ortak yönleri olsa da birbirinden çok farklıdır.
Manzume: ölçülü, kafiyeli dizelerden oluşan ve genellikle şiire özgü nitelikler aranmayan kısa nazım parçasıdır. Manzumede de şiirde olduğu gibi hece ölçüsü, aruz ölçüsü gibi bir ölçü kullanılır. Manzume, aslında ölçülü kafiyeli cümlelerden oluşur. Manzume bilgi veya öğüt vermek, bir şeyi öğretmek amacıyla yazılır. Manzume bir şiir olmadığı halde ölçülü kafiyeli dizeler halinde yazılır. Bunun nedeni manzum ifadelerin kolayca akılda kalmasıdır. Bazı atasözleri, öğütler, özlü sözler bu amaca uygun olarak manzum biçimde düzenlenmiştir.
Şiirin bilgi vermek, yol göstermek, öğreticilik gibi bir hedefi olamaz. Şiirin amacı okuyanda, estetik tat ve güzel duygular uyandırmaktır. Şiirde kişisel duygular, çok anlamlılık, çağrışım ön plandadır. Şiirin kendine özgü bir dili ve okuyanı etkileme gücü vardır. Şiire duygu ve heyecan hakimdir, şiir akıcıdır, coşkuludur. Bir şiirde anlatılanlar başka türlü anlatılamaz, şiir düzyazıya çevrilemez. Şiir bilgi vermez; hissettirir, duygulandırır.
-Dizelerin ölçülü ve kafiyeli olması, bir ritmin, ahengin bulunması manzume ile şiirin ortak yönleridir.
-Manzume okura bir şeyler anlatır, bir manzume düzyazı haline getirilebilir.
-Dağarcık : Bir olay veya durumun bir şiir biçiminde ölçülü ve kafiyeli anlatıldığı metinlere manzum hikaye denir. Manzum hikayeler, aslında şiirden çok düzyazıya, hikayeye yakındır. Manzum hikayede olay ve olay örgüsü vardır. Ayrıca olay için gerekli olan anlatıcı, yer, zaman, kişiler anlatmaya dayalı metinlerin birimleri, ögeleridir. Düzyazı ile anlatılabilecek bir olay, akılda kalması ve etkileyici olması için manzum hikayelerde şiir biçiminde anlatılır.
Manzumelerde (manzum hikayelerde) yaşanmış ve yaşanması mümkün olaylar anlatılır. Hikaye ve romanda olduğu gibi olaylar ve olay örgüsü vardır. Olaylar halkalar halinde birbirini izler.
Edebiyatımızda manzum hikaye geleneği Servet-i Fünün döneminde başlamıştır. Servet-i Fünün şairi Tevfik Fikret’in manzum hikayeleri vardır. Aynı dönemde yaşayan bağımsız sanatçılardan olan Mehmet Akif’in manzum hikaye türünden oldukça başarılı şiirleri vardır. Günümüzdeki romanın divan edebiyatı döneminde yerini tutan mesneviler de manzum hikayeler gibi yazılmıştır. Bunlarda da olay ve olay örgüsü vardır. Bu eserlerde oldukça uzun ve karmaşık aşk hikayeleri vardır.
La Fontaine’in fablları birer manzum hikayedir. Manzum hikayeler, okura bir mesaj ulaştırmak okuru bir konu üzerinde düşünmeye yöneltmek, toplum yaşamındaki aksaklıklara dikkat çekmek için yazılabilir. Mehmet Akif Ersoy’un çok sayıda manzum hikayesi vardır. Akif, bu manzum hikayelerinde sosyal konuları, toplumsal problemleri, toplum hayatında aksayan yönleri ele almıştır. Akif, bu şiirlerde didaktik (öğretici) bir üslubu benimsemiştir. Sık sık okura nasihat eder, öğüt verir.
-Lirik Şiir : İçten gelen duyguların coşkulu biçimde ortaya koyduğu şiir türüdür. Lirik şiir, okuyanları etkilemeyi, duygulandırmayı hedefler. Bu türdeki şiirler duygu yüklü, coşkulu, etkileyici, ruhlarda iz bırakan metinlerdir. Lirik şiirde aşk konusunun yanında ayrılık, acı, sevinç, yaşama sevinci gibi konularda işlenir. İnsan duygularının çok etkili ve coşkulu biçimde anlatılmasına da ‘lirizm’ denir.
Örnek:
GEÇMİŞ YAZ
Rüya gibi bir yazdı. Yarattın hevesinle,
Her anını, her rengini, her şi’rini hazdan.
Hala doludur bahçeler en tatlı sesinle!
Bir gün, bir uzak hatıra özlersen o yazdan
Körfezdeki dalgın suya bir bak, göreceksin;
Geçmiş gecelerden biri durmakta derinde;
Mehtab… iri güller… ve senin en güzel aksin…
Velhasıl o rüya duruyor yerli yerinde! (YAHYA KEMAL BEYATLI)
-Epik Şiir: Yiğitlik, kahramanlık temalarının işlendiği, bu kavramların övülüp öne çıkarıldığı şiirlerdir. Epik şiirler, konularını savaşlardan, tarihi olaylardan, kahramanlık mücadelerinden alır. Milletlerin geçmişteki kahramanlıklarının konu edildiği destanlar birer epik şiirdir. Aşağıdaki dizeler bir epik şiirden alınmıştır.
Örnek:
Altın bir küheylan gibi şahlanan dağlar,
Gölgesi ta göklere vuran askerlerindir.
Topların konuştuğu yalnız zaferlerindir.
Söyler gezer adını, yankılar diyar diyar
Adın tarihi döğen bir umman bir engindir. (ORHAN ŞAİK GÖKYAY)
-Didaktik Şiir: Bilgi ve öğüt vermek, bir şey öğretmek amacıyla yazılan şiirlerdir. Didaktik şiirler duygulardan çok akla, mantığa seslenir. Bunlar dini, felsefi, ahlaki, toplumsal ve sosyal konularda bilgi ve öğüt vermek amacıyla yazılan şiirlerdir. Didaktik şiirlerde ders verici bir uslup egemendir.
Örnek:
KENDİNE DOĞRU
Atanın içkisi köpüklü kımız,
Arpa suyu içme! Dedi bir kırgız!
Evinin yemişi erikle elma,
Komşunun bağından hurmayı alma!
Başka dile uymaz annenin sesi
Her sözün ararsan vardır türkçesi
Duymadan düşünme, görme sezmeden
Dile, yap! Tanrı’ nın sensin bileği,
Göktürk’ün sendedir yüce dileği!
Demir sana tapar, şimşek baş eğer,
İsteme, sen yarat; görme, sen göster! (ZİYA GÖKALP)
-Satirik Şiir: Bir kişiyi, toplumu veya bir olayı ince bir üslupla eleştirip alay konusu yapan şiirlere satirik şiir denir. Bu tür şiirler taşlama, yergi, hiciv gibi adlar alır. Eleştiri yoluyla ders vermek amacında olduğu için satirik şiirler de didaktik şiir olarak değerlendirilir. Fabllar birer satirik şiirdir.
Örnek:
Senede kırk dönüm bostan ekerim
Benden başka kimse yemesin derim
Kavunu, karpuzu kabuklu yerim
Aceleden soyameyom dohtur bey!
-Pastoral Şiir: Doğa güzelliklerini, orman, yayla, dağ, köy ve çoban yaşamını ve bunlara duyulan özlemi konu edinen şiirlerdir. Pastoral şiirler gürültüden uzak, temiz kır hayatının güzelliklerini duyurabilmek amacıyla yazılmıştır. Pastoral şiirin idil ve eglog olarak iki çeşidi vardır. İdil; doğa manzaralarının canlı biçimde anlatıldığı şiirlerdir. Eglog; çobanların karşılıklı konuşmasıyla doğanın ve kır hayatının anlatıldığı şiirlerdir.
Örnek:
Kekik kokar yamacı, bayırı, düzü
Kırlangıçlar sökün eyler dizi dizi
Yeşil başlı ördeği, çulluğu kazı
Görmek için az kaldı zaman alaçam
-Dramatik Şiir: Acılı, korkunç, insana üzüntü veren olay ve durumların anlatıldığı şiir türüdür. Bu şiirlerde olay ve durumlar okurun gözünde canlandırılarak güçlü bir etki oluşturulmaya çalışılır.
Örnek:
Hepsinin bağrı yanık, saçları ak,
Sarsıyor yolları, korkunç adımı;
Bu kızıl fırtınadan kurtularak;
Yurda sağlam dönen er kalmadı mı?
-MANZUME VE ŞİİR ÖRNEKLERİ
-Gazel : Gazel arap edebiyatı kaynaklı bir nazım biçimidir; ancak divan edebiyatına gazel, iran edebiyatından geçmiştir. Gazelde nazım birimi ikili dizelerden oluşan beyittir. Gazel, divan şiiri geleneğine bağlı bir şiir türüdür.
Örnek:
GAZEL
Cem’in tamama irüp devri cam kalmışdur
O camdan da bu meclisde nam kalmışdur
Rüsüm-i lutf u kerem halk içinde mensidür
Fakat alıp virülüp bir selam kalmışdur
Rakip saye-i lütfunda oldı perverde
Anınçün ey gül-i ter böyle ham kalmışdur
Cihan içinde muradun ne ise virdi kaza
Heman bir almadığım intikam kalmışdur
Ümid katip-i takdirden müsadedür
Ceride-i emelüm na-tamam kalmışdur (NABİ)
Nabi’nin gazelinde ahenge en önemli destek sağlayan ögeler kafiye ve rediftir. ‘cam kalmışdur, nam kalmışdur, ham kalmışdur; intikam kalmışdur, na-tamam kalmışdur’ sözlerindeki redif ve kafiyeler şiirde kuvvetli, gür bir ahenk oluşmasını sağlamıştır. Özellikle ilk iki beyitte tekrarlanan ‘m’ sesleri ile aliterasyon oluşturulmuştur.
Gazelde konu bütünlüğü şartı olmadığı için, bir gazelin beyitlerinde birbirinden farklı konular işlenebilir. İlk beyitte ünlü İran hükümdarı Cem’den geriye kadehinin kaldığı o kadehin de sadece isminden söz edildiği anlatılmıştır. İkinci beytin konusu cömertlik, iyilik gibi güzel adetlerin toplumda unutulduğudur. Üçüncü beyitte şair, sevgilisine sitem ediyor; onun kendisiyle ilgilenmediğini, rakibini koruyup kolladığını ifade ediyor. Dördüncü beyitte, şair kötülerden intikam almak dışında bütün isteklerinin dünyada gerçekleştiğini anlatıyor. Beşinci beyitte şair, Allah’tan, istek ve arzularını tamamlayabilmesi için kendisine izin (ömür) vermesini istemektedir.
Divan şiiri İslamiyet etkisinde gelişmiştir; bu yönüyle dini kavramlar ve kelimeler bu şiirlerde çok sık kullanılır. olaylara ve dünyaya dine dayalı bir bakış vardır.
Arap ve İran edebiyatlarının etkisinde gelişen divan şiirinde sık sık Arapça, Farsça kelime ve tamlamalar kullanılır. Bu şiirlerde son derece süslü, sanatlı, anlaşılması zor bir dil kullanılmıştır. Şiirlerde söyleyiş kaygısı öne çıkar. Divan şiirinin değişmez kuralları vardır. Bütün şairler bu kuralları bilir ve şiirlerinde uygular. Şiirlerde kullanılan ortak mazmunlar (bazı kavramları ifade etmek için kullanılan kalıplaşmış söz) vardır. Başarılı şairler yeni mazmunlar ortaya çıkarırlar.
Gazellerde ahenk; şiirde kullanılan aruz kalıpları, ölçü, kafiye ve dizelerdeki ses akışı ile sağlanır. Tekrarlanan redif durumundaki kelimeler de ahenk oluşumuna katkı sağlar.
-Gazellerde konu bütünlüğü olmadığı için bu gazelin beyitleri arasında anlam bakımından ilişki yoktur.
-Nabi, 17.yüzyıl divan edebıyatı şairidir. Divan şiirinin kendi içinde katı kuralları vardır. Divan şiirindeki hakim zihniyet dini kurallar ve doğu kültürüne, mitolojisine ait olaylardır. Bütün divan şairleri bu klasik kültüre bağlı kalmışlardır.
Divan şiirinde Arapça, Farsça kelime, kavram ve tamlamalar çok sık kullanılır. ‘Rakib’ günümüzde de kullanılan bir kelimedir, her aşığın rakibi olur, sevgili aşıkla değil, onun rakibiyle ilgilenerek aşıka ıstırap verir. Rakip ıstırap çekmediği için hamdır, pişmemiştir.
Perverde olmak ‘beslenip büyümektir.’ ‘Gül-i ter’ sevgilidir. Sevgili bir gonca güldür, henüz açılmamıştır. ‘Katib-i Takdir’ kaderin katibidir, yani Allah’tır. Bu ifade dine, kader inancına bağlılığı ortaya koymaktadır.
-Nef’i : Nef’i divan şiirinin büyük şairlerinden biridir. Arap ve İran edebiyatlarının etkisinde büyüyüp gelişen divan şiiri, Nef’i’nin döneminde bu edebiyatlarla boy ölçüşecek duruma gelmiştir. Nef’i büyük şairdir ve büyük şair olduğunun kendisi de farkındadır. Bunu şiirlerinde de açıkça ifade eder. O, şiirlerinde sık dık kendini ve kendi şiirini över.
Nef’ i açık sözlü, şiirlerinde güçlü ve gür sesi olan bir şairdir. Övgü ve yergi onun şiirlerinin değişmez iki temasıdır. Övgülerinde ve yergilerinde ölçüsüzdür; övdüğünü göklere çıkarırken yerdiği kişiyi, adeta yerin dibine geçirir. Son derece sivri dillidir.
Nef’i yazdığı hicivlerden dolayı defalarca uyarılır, ancak o hiciv yazmaktan canı pahasına geri kalmaz. Yazdığı hicivlerin cezasını canı ile öder. Nef’i kendisi ve şiirleri ile ilgili fikirlerini bütün şiirlerinde açıkça ortaya koymuştur. O, kendi şiirlerini kutsal sözler gibi değerlendirir; kendisinin de söz sultanı olduğu görüşündedir.
Nef’i’nin kendini övmekte haksız olduğu söylenemez; o, gerçekten döneminin en başarılı şairidir. Bütün divan şiirlerinde olduğu gibi Nef’inin şiirlerinde de dini kavram ve ifadeler, dini bir bakış açısı egemendir.divan şiirinin süslü, sanatlı dil anlayışı Nef’i’nin şiirlerinde de vardır. Söz ve anlam sanatlarını şiirlerinde başarıyla kullanmıştır. Kendisini mucize türünden sözler söyleyen bir papagana benzetirken sözlerini de inciye benzetir.
-Türkü : Türküler halk şiirinin anonim (söyleyeni belli olmayan) ürünleridir. Türküler, yöreleri ve derleyicilerinin adları ile tanınır. Hece ölçüsü ile oluşturulan türküler bent ve nakarat (kavuştak) bölümlerinden oluşur. Bent iki, üç veya dört dizedir. Nakarat bölümleri her bendin sonunda tekrarlanır, genellikle bir ya da iki dize olur. Türkülerdeki nakarat bölümleri şiirdeki ses akışına katkı sağlar. Redif ve kafiyeler ritim oluşmasına ve ahenge katkı sağlayan diğer ögelerdir.
Türküler halkın yaşantısını, duygularını, sevinçlerini, acılarını yansıtır. Toplumun genel durumundan, halkın yaşam tarzından izler taşır. Sıla özlemi türkülerde sık işlenen temalar arasındadır. Çalışmak zorunda olduğu için evinden, memleketinden uzaklaşan insanın yolu gurbete düşer. Gurbete düşen kişi yuvasını, eşini, sevdiğini özler, hasret çeker.
Örnek:
TÜRKÜ
Gurbet elde bir hal geldi başıma
Ağlama gözlerim Mevla kerimdir.
Derman arar iken derde düş oldum,
Ağlama gözlerim Mevla kerimdir.
Huma kuşu suya düştü ölmedi,
Dünya Sultan Süleyman’ a kalmadı.
Derdim yare gidem nasip olmadı,
Ağlama gözlerim Mevla kerimdir.
Kağıda yazarlar ufak yazılar,
Anasız olur mu körpe kuzular.
Yürek yaralıdır, ciğer sızılar,
Ağlama gözlerim Mevla kerimdir.
‘Gurbet elde bir hal geldi başıma’ sözleri ile başlayan şiir bir Erzincan türküsüdür. Ali Ekber Çiçek tarafından derlenmiştir.
Türküler halkın kültüründen inançlarından izler taşır. Yer yer dini kavramlar, inançlarla ilgili ifadeler yer alır. Darda kalan kişi Allah’ a sığınır, ondan yardım ister; çalınacak son kapının onun kapısı olduğunu bilir.
Gurbette olan, derde düşen kişi ağlar, yüreği sızlar, çaresizlik içinde kıvranır. Ancak, bir yandan da her şeyin Allah’ın elinde olduğuna tam bir inancı vardır. Allah’a güvenir, onun kendisini zor durumdan kurtaracağına inanır.
-Türkülerde kullanılan dil günlük konuşma dilidir. Divan şiirindeki kadar olmasa da edebi danatlar ve mazmunlar kullanılır.
-Türkülerde içli, duygulu, lirik bir söyleyiş vardır.
-Daha çok yarım kafiye vardır.
-Redif kullanılır.
-Ayrılık, sıla özlemi, hasret, gurbet, aşk türkülerde sık işlenen temalardır.
Tanzimat döneminde başladığı kabul edilen modern şiir geleneği içerisinde biçim yönünden farklı geleneklere bağlanabilecek şiirler yazılmıştır. Nazım birimi olarak dörtlüğün kullanıldığı şiirler biçim yönünden halk şiiri geleneğine bağlıdır. Hece ölçüsü ile yazılan bu şiirlerde kafiye ve rediften yararlanılmıştır. Dörtlükler düz kafiye, çapraz kafiye gibi kafiye çeşitlerinden birine uygun biçimde kafiyelenmiştir. Bu şiirlerde mısralardaki durak yerleri, mısra sonlarındaki redif ve kafiyeler şiirdeki ahenge ve ses akışına katkı sağlamıştır.
Ancak bu şiirlerin halk şiiri örneği olduğu söylenemez. İşlenen temalar, imgeler, temanın ele alınışı ve şiirin dili yönünden bunlar halk şiirinden çok farklıdır. Cumhuriyet Dönemi’ nde ve Cumhuriyet sonrası dönemde bir yandan halk şiiri biçiminde uygun şiirler yazılırken, Cumhuriyet sonrası dönemde ise serbest şiir geleneği ortaya çıkmıştır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder