29 ekim cumhuriyet bayrami kutlama programi 2013 - Ders Kitabı Cevapları

Yeni Yayınlar

Temmuz 05, 2013

29 ekim cumhuriyet bayrami kutlama programi 2013

Edit
 DERS KİTABI CEVAPLARINA BURADAN ULAŞABİLİRSİNİZ! 
29 Ekim Cumhuriyet Bayramı Kutlama Programi 2013




29 EKİM CUMHURİYET BAYRAMI PROGRAMI
BÖLÜM 1:Açılış Konuşması
(MÜZİK: Sarı Zeybek parçası başlar.)

SUNUCU(KIZ):
O’nu özlüyorum.
Aslında Onu hiç görmedim.
Yüz yüze hiç gelmedim. Ama onu tanıyorum.
Sesini cızırtılı bantlardan dinledim.
Hep siyah beyaz filmlerde gördüm yüzünü,
Çelik bakışlarını şiirlerde okudum.Onu yaşıyorum.
Özlü sözlerini okudum köşe başlarında,
Adını her sabah okul sıralarında andım.
Şimdi yıllar sonra onunla bir yolculuğa daha çıkıyoruz.
Bir kez daha….Onun geçtiği yollardan geçiyoruz.
Yollarda bıraktığı anıların izini sürüyoruz.
Çektiği acıları ruhumuzda taşıyoruz.
Onu arıyoruz.

SUNUCU(ERKEK)
“Türk olmak,gurur duymaktır şanlı bir tarihe sahip olduğu için
Türk olmak,özgür olmaktır hürriyeti damarlarında taşıdığı için
Mutlu olmaktır Türk olduğunu söylemekten
Türk olmak,tüyleri diken  diken olmaktır İstiklal Marşı’nı dinlerken”
            
Programımıza geçmeden önce saygı duruşu ve İstiklal Marşı komutlarını vermek üzere Okulumuz Beden Eğitimi öğretmeni Aydın Salkım’ı sahneye davet ediyoruz.
Sizleri başta Cumhuriyetimizin kurucusu Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere Türkiye Cumhuriyeti’ne emeği geçmiş olan tüm Türk büyükleri ve şehitlerimizin anısına bir dakikalık saygı duruşu ve İstiklal Marşı’nı okumaya davet ediyorum.

SUNUCU(KIZ):
Biz,O’nu mısır tarlasında karga kovalamasıyla değil, topraklarımız üzerinden leş kargalarını kovalamasıyla;
Biz, O’nu “Fikriye’ siyle değil, emperyalizmin ezmeye çalıştığı tüm uluslara örnek olan fikirleriyle;
Biz, O’nu kendisini çaresiz hisseden birisi olarak değil, tüm gücünü milli mücadele döneminde kuzeyinden güneyine, doğusundan batısına tek yumruk olan ulusundan alan yüceler yücesi yüreğiyle,
Biz, O’nu küçük yaşta hocasına beslediği kini ileride devlet yönetimine karıştıracak denli “sığ” bir lider olarak değil; tüm dünyanın takdir ettiği ilerici görüşlerini silah yapıp bir ulusun makus talihine meydan okuyan büyük devrimci kişiliğiyle;
Biz, O’nu “Mustafa” olarak değil, bazı canlara inat, canımızın parçası ruhumuzun ta kendisi Mustafa Kemal Atatürk’ümüz olarak anladık, anlatıyoruz.
Günün anlam ve önemini belirten konuşmasını yapmak üzere Sosyal Bilgiler Öğretmenimiz Ferhat ÇIKRIK’ı kürsüye davet ediyorum.
SUNUCU (ERKEK):
Okul kitaplarında, Atatürk’ün 28 Ekim gecesi Çankaya’daki  sofrasında dostlarına “Yarın Cumhuriyet’i ilan edeceğiz” dediği yazılıydı.
Gerçekten her şey bu kadar basit mi olmuştu?
Bu sonucu hazırlayan koşullar nelerdi?
Kadınların özgürleştirilmesinden, tesettürün kaldırılmasına, Latin harflerine geçilmesinden, şapka giyilmesine dek sonradan yapacağı reformların tohumlarını atan olaylar nelerdi?
Cumhuriyete doğru yönelmesinde kimlerin payı vardı?
Yakın çevresindeki saltanata bağlı bunca insana rağmen Cumhuriyet’i nasıl ilan edebilmişti?
Cumhuriyet’i anlamak biraz da bu sorulara cevap bulmaktan ve Mustafa Kemal’in düşünce serüvenini kavrayabilmekten geçiyor.
Şüphesiz Cumhuriyet’e destek veren bu fikri geliştiren insanların hepsi birer yıldızdır.
Bugün sizlerle Cumhuriyet’in oluşumuna destek veren bu yıldızları sahneye çağıracağız.
Burada birer yıldız olarak izleyeceğimiz isimler, meçhul askerler bu büyük destanın birer karakalem eskizinden ibarettir.



BÖLÜM 2 : AYDINLAR, GAZETECİLER, YAZARLAR ( HALİDE EDİP KONUŞMASI)
(MÜZİK : Zaman zaman içinde parçası başlar.)
NİNE: ( Müzik başladığında konuşmaya başlar.)
NİNE: (Sahnenin köşesine yerleşen nine eski günleri hatırlayarak anlatmaya başlar.)
Yapraklar gibidir insan soyu. Koca bir çınar gibidir  Türk ulusu memleketler çökertmiştir yükseltince sesini. Ne var ki kalınca çağın gerisinde,devlet solgun düşmüş,ağaç kökünden kurumuş sanki.Daha dün gibi hatırlıyorum o acı dolu yılları halk, mutsuzdu, tedirgindi. Günler kaygılı daha büyük acılara gebeydi.
(AYDINLAR VE GAZETECİLERDEN OLUŞAN ÖĞRENCİ GRUBU SAHNEYE YERLEŞİR)
Elden ele gezen İçtihad dergisinde Abdullah Cevdet aydınlanmayı anlatırken,1918 yılında Mondoros’tan sonra işgal altında kalan bir ulusa, Mustafa Kemal’in de yazılarıyla cumhuriyet düşüncesini anlatan Minber gazetesi sansürlere rağmen dayanıyordu.Kongrelerin görüşlerini yaymak için İrade-i Milliye ve amacının ne olduğunu iki sözcükle açıklayan Hakimiyet-i Milliye gazeteleri çalışmalarına devam ediyordu.
On iki bin kişilik Yunan orduları İzmir’i işgale başlamıştı ki Hukuk-i Beşer gazetesinin başyazarı Hasan Tahsin ile ilk kıvılcım ateşlendi.
HASAN TAHSİN: Ben Hasan Tahsin bu ilk kurşunla değersiz ömrümün sonlanacağını biliyorum. Ama bildiğim bir şey daha var değersiz ömrümün onurlu ölümüyle başlayan kıvılcım büyük yangınlar doğuracak. Yüce Türk milleti hiç düşünmeden bağımsızlık bayrağını yeni nesillere devretmek için mücadele edecek.
(HASAN TAHSİN ELİNDE BAYRAKLA YERE DÜŞER PERDE KAPANIR. PERDENİN ARSINDAN ÇIKAN BİR ÖĞRENCİ ELİNDE GAZETEYLE “YAZIYOOOOORRR YAZIYOOOOORR İZMİR’İN ŞAGALİNE TEK BAŞINA DİRENMEYE ÇALIŞAN TÜRK AYDININA NASIL KIYILDIĞI YAZIYOR” DİYEREK SAHNEDEN AYRILIR.)
(PERDE AÇILIR HALİDE EDİP VE AYDIN GRUBU SAHNEDEDİR)
NİNE: 15 Mayıs günü İzmir’den gelen bu haber yüreklere ateş düşürdü. Halk meydanlara akıp tepkisini gösterdi. Bu mitinglerin içinde en görkemlisi İstanbul’da,  Sultanahmet meydanında yapıldı.
İtilaf devletlerine bağlı uçaklar bu yanardağın üzerinde uçuşlara başlamıştı. Ve bir genç kadın, Halide Edip Adıvar alandaki öfkeyi dillendirecek konuşmasına başladı.
HALİDE EDİP: Kardeşler… evlatlar …  Beni dinleyin! Hükümetler düşmanımız milletler dostumuz, kalbimizdeki haklı isyan kuvvetimizdir. Bütün milletlerin haklarını kazanacağı gün çok uzakta değildir. Şimdi yemin edin ve benimle birlikte tekrarlayın : Yüreğimizdeki kutsal heyecan, milletimizin hakkı ilan edilinceye kadar sürecektir.
(Müzik: “Zaman zaman içinde” parçası biter)


BÖLÜM 3: KUVAY-İ MİLLİYE
(MÜZİK: “LAL” parçası başlar)
( “Kuvay-i Milliye dramatizasyonlarını sürdürerek sahneye yerleşir.)
NİNE: (Müzik başladığında konuşmaya başlar..)
Onlar ki toprakta karınca, suda balık,
Havada kuş kadar çokturlar;
Korkak, cesur, hakim ve çocukturlar
Kahreden ve yaratan ki onlardır,
Destanımızda yalnız onların maceraları vardır.
Şaire bu destanı yazdıran halkın içinden çıkan ve yurt savunmasında en önemli görevi üstelenen Kuvay-i Milliye kahramanları da birer yıldızdır.
Kuvay-i Milliye denen o kutsal ruhun büyük insanları… kocabaş’ın yerine kendini koşan Elifçik… Kıtlıktan zerdali çekirdeğini yemek zorunda kalan yiğit Antepliler… Fedakar analarımızın yetiştirdiği vatan aşkıyla dolu nice yürek… Ve Mustafa Kemal’in yürekli çocukları….

(Müzikteki davul sesi geldiğinde şiir okunmaya başlanır.)
ÖĞRENCİ:
Ateşi ve ihaneti gördük
Ve yanan gözlerimizle durduk bu dünyanın üzerinde
İstanbul 1918 yıllarında
İzmir 1919 Mayısında
Ve Manisa, Menemen, Aydın, Akhisar:

ÖĞRENCİ:
Mayıs ortalarından haziran ortalarına kadar
Yani tütün kırma mevsimi,
Yani arpalar biçilip
Buğdaya başlanırken
Yuvarlandılar…
Adana,
Antep,
Urfa,
Maraş:
Düşmüş dövüşüyordu…

ÖĞRENCİ:
Yaralıydı, yorgundu, fakirdi millet
En azılı düvellerle dövüşüyordu fakat,
Dövüşüyordu köle olmamak için iki kat,
İki kat soyulmamak için
Ateşi ve ihaneti gördük.

ÖĞRENCİ:
Murat nehri,
Canik dağları ve Fırat,
Yeşilırmak, Kızılırmak Gültepe, Tilbeşar ovası,
Gördü uzun dişli İngiliz’i
Ve Aksu’yla Köpsu, Karagöl’le Söğüt gölü
Ve gümüş basamaklı türbesinde yatan
Büyük aşık ölü, şapkası horoz tüylü İtalyan’ı gördü.

ÖĞRENCİ:
Ve Çukurova, kıyasıya düzlük,
Uçurumlar, yamaçlar, dağlar kıyasıya
Ve Seyhan , Ceyhan
Ve kara gözlü Yörük kızı, gördü mavi üniformalı Farnsız’ı.

ÖĞRENCİ:
Ateşi ve ihaneti gördük
Dayandık,
Dayandık her yanda,
Dayandık İzmir’de Aydın’da
Adana’da dayandık,
Dayandık Urfa’da Maraş’ta Antep’te

ÖĞRENCİ:
İnsanlar uzun, asker kaputluydu
Yalınayaktı insanlar.
İnsanların başında kalpak,
Yüreklerinde keder,
Yüreklerinde müthiş bir ümit vardı.

ÖĞRENCİ:
İnsanlar devrilmişti, kedersiz ve ümitsizdiler.
Koparılmış gibiydi parmakları saplandığı yerden.
Eğrilip bükülmüştü.
Ve avuçlarında toprak ve kan vardı.

(Müzik: “Lal” parçası biter.)


BÖLÜM 4: HALK (KADINLAR, ÇOCUKLAR, YAŞLILAR)
( Müzik: “Sarı Gelin” parçası başlar.)

SUNUCU KIZ: (Müzik başladığında konuşmaya başlar.)
Bilekler kan içinde, dişler kenetli
Ayaklar çıplak
Ve ipek bir halıya benzeyen toprak
Bu cehennem, bu cennet bizim!
HALK: (Dramatizasyonla sahneye yerleşir.)
NİNE:
Kadınlar yaşlıydılar ve çocuktular… Bağımsızlıkları uğruna yurt savunmasında canlarını ortaya koyan cephede, hastanede her türlü geri hizmette çalışan fedakar insanlar…
Bu memleket bizim olsun diye toprağa düştü her biri, düştü de bir karışını vermedi bugün biz özgürce yaşayalım diye.
ANNE:
Biz anayız. Kızgın demirlere ve delinmez zırhlara karşı, çelikleri büken, eriten ateş bizim bedenimiz.
NİNE:
Türk insanının cephede verdiği mücadele dayanılır gibi değildi. Ayşeler Fatmalar, Gülsümler, Azizeler, akın akın gidiyordu cepheye… Her birinin sırtında gülle gibi ağır mermiler hepsi gücü yettiğince vurmuş yükünü, dimdik gidiyordu cepheye doğru..
Yürüyebilen çocuk inmiş anasının sırtından babasının vurulduğu yere giderdi, mermi olup düşmanın üstüne koşullanmak için. Mermi bulamayan , doldurup bakracını; su götürürdü yüreği kavrulmuş askere…
ASKER:
Biz Mehmet’iz. Kan ateş ve vahşet saçan, uygar dünyaya karşı eski dünya, yeni dünyaya karşı, aslanlar gibi dövüşen, kanını canını veren, öleni kalanı, gidip gelmeyeni, biziz.
NİNE:
Hatta cephenin içine kadar girip analar: Ekmek oldular, su oldular… Analar bacılar yola düştü. Onlar da inanmıştı bağlanmıştı Mustafa Kemal’e. Mermi taşıyorlardı kağnılarla, dağ, taş taşıyorlardı.


BÖLÜM 5: TBMM-CUMHURİYET’İN İLANI
(Müzik: “12 Mart” jenerik parçası başlar.)
NİNE: ( Müzikle birlikte konuşmaya başlar.)

TBMM: (Dramatizasyonla sahneye yerleşir.)( Erkek Öğrenciler)
16 Mart 1920’de İstanbul’un işgali haberi Ankara’ya ulaştı. İşgal güçleri Mebusan Meclisinin kapısına kadar dayanmıştı.Ve artık İstanbul Meclisinin yapacak bir şeyi kalmamıştı.
Ulusun nabzı artık Ankara’da atacaktı. Beklenen gün 23 Nisan geldiğinde Ankara ayağa kalktı ve TBMM açıldı. Bu Cumhuriyet’in ilk adımıydı.
Bütün bir ömrü boyunca kozasında ilmek ilmek ördüğü fikri uygulamak için önünde bir tek gecesi kalmıştı. İşte 29 Ekim sabahı yükselen bir denizin milat olduğu gündür. M. Kemal, yolun sonuna geldiğinin ve davayı kazandığının farkındaydı.
Katip koltuğunda oturan Ruşen Eşref’e tasarı metninin ilk maddesini okuttu.

ERKEK ÖĞRENCİ:
Egemenlik, kayıtsız şartsız milletindir. Türkiye devletinin hükümet şekli Cumhuriyet’tir.”
ERKEK ÖĞRENCİ:
Şimdiye kadar dünyada misali görülmemiş, çok güçlü kararlı ve bütün varlığıyla milleti için hayatını feda edecek yüce bir meclis kurduk. Olağanüstü işler yapmalıyız. Yoksul, aç, yorgun milletimize tekrar haklarını geri vermeliyiz.

NİNE:
Yıllardır zihninde yaşattığı milli sır nihayet dile gelmişti işte. Anayasa değişikliği 158 oyla kabul edildi.
MECLİS ÜYELERİ AYAĞA KALKARAK 3 KEZ:
(HEP BİR AĞIZDAN)
“Yaşasın Cumhuriyet!”




ERKEK SUNUCU:
39 yaşında, asil Türk milletinin bütün asaletini, mertliğini, yiğitliğini taşıyan, bu gök gözlü kahraman komutan, kendisini milletin bağrındaki savaşçılardan biri olarak niteliyor ve bu savaşa başlamasının nedeni olarak da “Hayatım ve kişiliğim yüce Türk milletinin malıdır. Benim için artık en kutsal görev,asil milletimin buyruklarını her şeyin üstünde görmektir.” Diye açıklıyordu.
Ve konuşmasının sonunda kürsüye çelik pençe gibi sıktığı yumruklarının bütün ağırlığını vererek; “ Geçirmekte olduğumuz bu ölüm kalım günlerinde, büyük inanç ve çabalarımızla milli istikbalimiz uğrunda bütün varlığımla çalışacağımı, asil milletimle birlikte sonuna kadar savaşacağımı büyük Türk milleti önünde ilan eder bu kutsal amaç uğrunda asil milletimle beraber sonuna kadar gideceğime namusum ve şerefim üzerine ant içiyorum.” Diyerek ve adeta kükreyerek bütün dünyaya meydan okudu.

KIZ SUNUCU:
Şanlı tarihinde her zaman özgür ve bağımsız yaşayan bir milletin, dışarıdan ve daha çok içeriden gelen hain, yıkıcı darbelerle boğaz boğaza çarpışarak büyük bir düşmanlık alemini yenen büyük kudreti karşısında diz çökelim. Tertemiz ve dürüst vatanseverliğin, yıllarca devam eden acıların haysiyet ve şerefin temsilcisi olan TBMM ve şerefli Mebusları; gelecekte torunlarımız için şanlı tarihimizin sisleri arasında gittikçe devleşecek olan efsane insanlardır. Bu kahramanların anaları, büyük Türk milletinin istikbalde; karanlık ve endişeli günlerinde de umut ve hayat ışığı olarak parlayacaktır.

BÖLÜM 6: ÖĞRETMENLER
Müzik: 12Mart jenerik parçası devam ederken..)
ÇAĞDAŞ GÖRÜNÜMLÜ AYDINLAR- (Dramatizasyonla sahnede yerleşirler.)

NİNE:
Şimdi sırada kağıt üzerinde onaylanmış Cumhuriyet düşüncesini inkılaplarla destekleyerek bütün halka yansıtmak ve çağdaş bir Türkiye oluşturmak vardı. Tabii bu zor görev Cumhuriyet’in mimarları kadar öğretmenlerin ve düşünce adamlarının işiydi.
SOLO: 3 Mart 1924
KORO: Hilafet yok, halifelik de yok.
SOLO: 25 Kasım 1925
KORO: Bize yakışan kıyafet, uygar kıyafettir, onu giyeceğiz.
SOLO: 30 Kasım 1925
KORO: Aydınlık bir yolda ilerliyoruz. Tekke ve zaviyeleri kapatıyoruz.
SOLO: 26 Aralık 1925
KORO: Takvimde, ölçüde uyduk uygar uluslara.
SOLO: 17 Şubat 1926
KORO: İşte medeni kanun. Sen ben eşitiz artık. Onurlu yaşamak bu.
SOLO: 24 Mayıs 1928
KORO: Uluslar arası sayılar.
SOLO: 21 Haziran 1928
KORO: Mehmet oğlu Rıza, Hasan Kızı Ayşe yok, soyadımız var.
SOLO: yasa çıktı Mustafa Kemal soyadı almadı daha Türk ulusu ad olacaktı ona öyle soyadı ki O’nda yaşayacaktı.
SOLO: 1 Kasım 1928
KORO: Yeni alfabe ışıklı yolda ilerliyoruz.

BÖLÜM 8: CUMHURİYET BALOSU (VALS-ZEYBEK)
NİNE:
Cumhuriyet nasıl bir coşkuyla kutlanıyordu anlatamam. Halk sokaklara dökülmüş sevinç gözyaşları döküyor çocuklar ellerinde bayraklar sokaklarda koşuyordu. Tabii en görkemli kutlama yine Atatürk ile Cumhuriyet balosunda can buluyordu. İşte bu balolardan bir tanesindeyiz Atatürk modern danslarda becerisi vals ile gösterdikten sonra asaletin güç gurur ve uyumun simgesi olan zeybekle devam eder.
(VALS GRUBU SAHNEDEKİ MASALAR YERLEŞMEYE BAŞLAR MÜZİK EŞLİĞİNDE ÇİFTLER VALS YAPMAYA BAŞLAR KIZLAR YERLERİNE GEÇER VE ERKEK ÖĞRENCİLER ZEYBEK OYNAMAYA DEVAM EDER)
ERKEK SUNUCU:
Cumhuriyetin ikinci ve üçüncü nesilleri şeklinde tanımlana bilecek bu gençler; her alanda yapılan devrimleri toplumun hukuk düzeninde, siyasi , sosyal, iktisadi, kültürel eğitim ve teknolojik hayatında meydana getirdiği olağanüstü değişimlere, yıllarca süren harpler ve çatışmalar sonunda acılarla kıvranan yoksul ve yorgun bir halkın yeniden direnişine, ülkenin demir ağlarla örülüşüne tanık oldular büyük ümit ve beklentilerle bu kutsal ve sonsuz görünen enerjiye katıldılar. Ata’nın gösterdiği hedefe doğru hızla koşmaya başladılar.

KIZ SUNUCU:
Yüce Atatürk, 1924 yılında: “Gençler, cesaretimizi güçlendiren ve devam ettiren sizsiniz. Siz almakta olduğunuz eğitim ve kültür ile insanlığın üstün niteliklerini, vatan sevgisini , fikir hürriyetinin en kıymetli sembolü olacaksınız. Ey yükselen yeni nesil! Gelecek sizindir. Cumhuriyet’i biz kurduk, onu yükseltecek ve devam ettirecek sizsiniz…” sözleriyle duygularını açıklıyor, gençliğe olan güveninin belirtiyor ve gençlikten beklentilerini ortaya koyuyordu.

NİNE:
Atatürk en değerli ve en önemli mirası olarak, Türk çocuklarına milleti sevmek, millete inanmak, milletle gururlanmak milletle sevinmek, milletle kaygılanmak, gereğiyle millet uğruna feda olmak dersini verdi. Türk olarak doğmanın ötesinde, Türk gibi düşünmenin ve yaşamanın gereğini, gücünü ve erdemini öğretti.
Bugünkü ve yarınki Türk nesillerine düşen en büyük vazife O’nun eserini daha güzelleştirerek daha kuvvetlendirerek yaşatmaktır. Bu yolda çalışırken unutmayalım ki, O’nun ruhu daima bizimle beraberdir; bizim önderimiz, bizim kuvvet ve ilham kaynağımız, bizim yol göstericimizdir.





Hiç yorum yok:

Yorum Gönder