DERS KİTABI CEVAPLARINA BURADAN ULAŞABİLİRSİNİZ!
620 BİR DÜĞÜN GECESİ KİTAP ÖZETİ
KİTABIN ADI
|
BİR DÜĞÜN GECESİ
|
KİTABIN YAZARI
|
ADALET AĞAOĞLU
|
YAYIN EVİ VE ADRESİ
|
ÜLKEM YAYINEVİ
|
BASIM YILI
|
1976
|
1.KİTABIN KONUSU: 12 Mart olayı
2.KİTABIN ÖZETİ:Ali Usta yalnız değildir. Ve insan değişebilir. Kişilere, olaylara
topluma yöneltilen eleştirilerin büyük çoğunluğu,’nihilist’,’anarşist’,’her tür
inançtan kirişi kırmış’ Tezel’ den geliyor , hani bir duvara slogan yazmaya
kalkışsa nerdeyse ‘tek yol,alkol!’ yazacağına bizi inandırdığı Tezel’den;
profesör Ömer’den ya da Ali Usta’dan değil. Tezel ne anlayışlı, ne de dengeli
olmak zorunda diye düşünür Ömer .Tezel’se benim anarşizmim de öyle yarım
yırtık, öyle geri kalmış diyor. Ömer durmadan kendisiyle hesaplaşmakta. Bir
yerde kendini ekonomiden,bilimden boşalttın bile diyor kendi kendine Ali Usta
ise ancak genel doğrular söyleyebilir; sözgelimi öğrenci hareketleri için
Tuncer’e dedikleri: Sizlersiz olmaz , ama yalnız sizinlede hiçbir bok olmaz.
Sözgelimi ressam Tezel’in Boğaz Köprüsü’nde geçerken burda Boğaz’a,
Kızkulesi önlerine salkımsaçak düşen ışıklar bir yudumluk içkiye ne güzel meze olur! Ama Tezel’in içine biraz tereyağı karışmış bal rengi gözlerinde
söyledikleriyle uyumlu başıboş bir ışıltı’da yok değil üstelik. Fıtnat Hanım’a, Aysel’i düşünürken, kendi
sıkıntılarını bile getirdiğini görmedim. Taşralı avukat,sonra arsa spekülatörü,sonra
inşaatçı,sonra bilmem ne motorlarının Türkiye temsilcisi ve o motorları orduya
satmakta hünerli.
Babası bir şarıkıcı kadına tutulup anasını
bıraktığı, Adanalı fabrikatör oğlu da kendisini değil başka bir kızı sevdiği
için ‘hızlı devrimci’ kesilen Zehra;anasının babasının parasıyla profesyonel
devrimcilik yapmaya kalkışan,bu arabayı keyif için tutmuyorum altımda. Bir gün...bir gün...deyip duran
kendisine ‘abi’ diyen,elindeki paket sigaracığıyla hapishanede ziyaretine gelen
gececik bir öğrenciye ‘Ulan beni sen ele verdin değilmi?’ diyebilen Oktay;
onlar için her gün taa nerelerden kalkıp nerelere taşınanlara, onlara temiz
çamaşırlar getirip kirlilerini götürenlere,kendileri yemeyip, çoluklarına
çocuklarına da yedirmeyip bumlara tepsi tepsi baklava, börek taşıyanlara,ordan
burdan borç alıp,yani iane toplayıp azlığından da utana sıkıla paraları
verenlere bir afra, bir tafra: Biz içerdeyiz,siz niye dışardasınız?havası
atanlar...
Tuncer ,bir
marangozun oğlu. Son sınıfın, derslerinde çok tembel, eylemlerinde çok çalışkan
bir öğrencisiyim. O son sınıfa gelebilmem için marangoz babam günde kaç dolap
kapağı fazladan biçmiştir! Öğrenci hareketinin
önde gelenlerinden. 23 yaşında kendini devrime adamış biriydim. Devrimci
genç imajında sevdaya, aşka yer yoktur ama Yıldız’ı (Milletvekili Remzi
Tarakçı’nın kızı ) tanıyınca fark eder bir elin sıcaklığından ne denli yoksun
olduğunu: Demek hep yalnızmışım ! Beni seven ,benimde yürekten sevdiğim onca
arkadaşımın arasında yapayalnızmışım da haberim yokmuş...Prof.Ömer’e ‘dudak
büken’,derslerde Ömer’in karşısına geçip ‘Ooo, maşallah hocam, bakıyoruz
Küba’nın ekonomisini de eleştiriyorsunuz
artık. Sonra da sosyalist geçiniyorsunuz’’ diyen,Ömer ders verirken ‘in aşağı
!’ diye bağıranlara öncülük eden Tuncer , zengin kızı Yıldız’la evlenir,
Lozan’a atar kapağı doktora yapmak için.
Düğün gecesinde karşılaştığı hocası Ömer’e
suçluluk duygusu içinde, ‘Yıldız’la çok sevdik birbirimizi... çok da seviyoruz
hocam...’ demek zorunluluğunu duyan,
‘burda yapılacak ne kaldı ki’lere sığınmaya çabalayan, ama kendi kendisiyle
kaldığı zaman ‘Ben Yıldız’ı mı seviyorum, Yıldız’la birlik kendimi
İsviçre’de,doktorasını yapan biri olarak buluverişimi mi?’diye sormadan
edemeyen, küçük oğlan kardeşinin kendisinden iğrendiğini bilen, Remzi
Tarakçı’nın Çankaya’nın tepesindeki evine girip çıkarken bir zamanlar küçümsediği
polis Ahmet’e görünmekten ürken, ‘Ali Usta’nın dükkanından içeri nasıl
gireceğim?’ diye kaygılanan Tuncer...Tuncer, sadece ‘Tuncer’ mi? Bir bakın
çevrenize: Tuncer,sadece ‘Tuncer’ mi?
‘İntihar etmeyeceksek içelim bari!’ Daha
düdüğün ta başında böyle söylemişti. İçimde yakaladığım yepyeni bir şey.Bu, o
bungun düğünden de, Aysel’in götürülüşünden de, Ayşen’den de, evime
dönmeyişimden de, dahası o tek kurşundan da öne geçiyor. Herşeyi kavrayıp içine
alıyor: Tezel bile yaşamak istiyor!’ Ömer ‘in değerlendirmesi,bu.
Tezel ‘Yirmi beşlerinde, çiçeği burnunda,
elinden en iyi gelenle insanlığını ve ülkesini mek parmak yüceltmeye çalışırken
sınırdışı edilmiş, yersiz yurtsuz bir vatandaş –ne vatandaşı canım- sınırdışı
edilmiş bir hiç olarak duydum kendimi.’
Kimi zaman da, Ömer’in halkının adresini
bilmediğini ileri sürmesi gibi, sadece hırçınlık olarak kalıyor. Ama yaşayan,
yapay yanları olmayan –hatta sevimli- biri Tezel. Adalet Ağaoğlu’nun olumlu
kişisi Ali Usta’dan daha gerçek, daha inandırıcı.
3.KİTABIN ANA FİKRİ: birdüğün insanın şeytan olmadığı çevredekilerin şeytangibi davrandığı felsefesini
savunmaktadır
4.KİTAPTAKİ OLAYLARIN VE ŞAHISLARIN
DEĞERLENDİRİLMESİ:Tezel,Ömer,Tuncer,İlhan,Dereli,Ayşen,Ali
Usta...kişiler arasında özelle genel arasında belirgin bir ayrım
yapılmıştır.Böylece gerçekçi bir roman ortaya çıkmıştır.
5.KİTAP HAKKINDA ŞAHSİ GÖRÜŞLER: Sevgisizliklerin,yıkılışların,kuşkuların,kaçışların kendinden
hoşnutsuzlukların romanıdır. Toplumsal çözülüşün ağır bastığı bir dönemde,umarsız
ve yalnız bireylerin umarsız ve yalnız
bireylere bel bağlama çabalamaların romanı; nicedir bekleyen bir eleştiricinin
romanı; yer yer Sartrenin ‘Cehennem
başkalarıdır.’ Sözünü anımsatan bir roman. Ama bu kadar değil .
karanfilleri,gülleri,glayölleri aşarak Anadolu Kulübüne girebilen sarı kır
çiçeklerinin de romanı.
6.KİTABIN YAZARI HAKKINDA KISA
BİLGİ: Adalet Ağaoğlu’nun yazıları sürükleyici
ve akıcıdır. Yazar edebiyat hayatı boyunca sabit kalmamışher konuda
çeşitli romanlar yazmıştır. Adalet Ağaoğlu’nu edebiyatımızda bir dönüm noktası
olarak ifade etmek mümkündür.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder