Türkiye'deki Erozyonun Doğal Denge Üzerinde Önemi - Etkisi - Ders Kitabı Cevapları

Yeni Yayınlar

Mayıs 15, 2013

Türkiye'deki Erozyonun Doğal Denge Üzerinde Önemi - Etkisi

Edit
 DERS KİTABI CEVAPLARINA BURADAN ULAŞABİLİRSİNİZ! 

Türkiye'deki Erozyonun Doğal Denge Üzerinde Önemi - Etkisi
Erozyon - Doğal Denge ve İnsan

Çevre sorunlarının gündemdeki yerinin büyümesiyle "doğal denge" kavramı da
çokça kullanılır olmuştur. Çevre sorunlarının büyük bir bölümü "doğal dengenin
bozulması" biçiminde dile getirilmekte, özetlenmektedir.
Acaba gerçekten doğada dengesizlik var mıdır? Yahut bir dengesizlik ortaya çıktığında
bu artarak mı sürmektedir, azalarak mı sürmektedir?
Mutlak anlamda dengenin geçerli olduğu bir ortamda "hareket" , "madde ve
enerji alışverişi" olabilir mi?
Bilindiği gibi doğada "değişim" ve bunun bir başka tür karşılığı olan "hareket" esastır.
O nedenle dengesizliklerin ortaya çıkmadığı bir ortamda değişim ve hareket söz
konusu değildir.
Dünyamızda su döngüsü buna örnek olarak verilebilir.
Gerçekten de atmosfer yer yer "bağıl nem" yönünden aşırı olarak yüklenmekte ve
doygun hale gelmektedir. Bu doygun atmosfer katmanı yükselti, rüzgar ve ısı ilişkileri
nedeniyle yapısındaki suyu yağışlar halinde toprağa bırakarak yeniden eski durumuna
dönmektedir.
Ancak bu sırada, göze çarpan ya da çarpmayan pek çok olgu da ortaya çıkmaktadır.
Örneğin bazı hayvan populasyonları azalmakta, toprak oluşumu hız kazanmaktadır.
Buna paralel olarak toprak erozyonu, yüzeysel su akışları, seller meydana gelmekte,
dere kıyıları oyulmaktadır. Bu arada statik açıdan dengesiz duruma gelen
dere kıyılarının çökmesiyle bir hareket oluşmaktadır. Görüldüğü gibi ortada değişim,
hareket, madde ve enerji alış-verişi bulunmaktadır. Bütün bunların kaynağı, atmosferdeki
bağıl nemin belli bir sınırın üstüne çıkmasını ve belli bir sınırın altına inmesini
engelleyen "negatif geri besleme" mekanizmasıdır. Başka bir deyişle "kararlı
denge"ye götüren düzenektir. Bu bir böcek populasyonun üst ve alt sınırını denetleyen
mekanizmalara yahut bir motorun ısısını düzenleyen termostata benzemektedir.
Doğada "pozitif geri beslenme" yapan yani "kararsız denge"ye götüren süreçlerde
bulunmaktadır. Başka bir deyişle, oluşan dengesizliği daha da büyüten mekanizmalar
da yer almaktadır. Bu mekanizma örneğin bir canlının ölümüne, daha öz bir
ifadeyle bir sistemin son bulmasına neden olmaktadır. Ancak unutulmamalıdır ki
ölüm, bir üst sistemin kararlı dengesinin sağlanması yolunda işlev görmektedir.
Doğada, kararsız denge oluşumlarının daha az, daha kapsamsız ve kısa süreli olduğu
belirtilmektedir. Küresel ve evrensel düzeydeki doğa yasalarının hep sürüyor olmasından
da bellidir ki sistem bütünüyle kararlılığa dönük olarak davranmaktadır.

Buna rağmen dengesizlik durumu insansız doğada aslında hep rastlanılan bir olgudur.
Ancak mekanizmalar kararsız dengeyi er geç kararlı dengeye götürmektedir.
Bütün bunlara göre, insansız bir doğa düşünüldüğünde, step, çöl, bataklık gibi ekosistemler
aslında dengesizlik anlamına gelmemekte, aksine bunlar kararlı denge
mekanizmalarının getirdiği sonuçlardır. Dolayısıyla doğaya insanı kattığımızda
denge ve dengesizlik kavramlarının içeriği değişmektedir.
Çevre sorunlarının dile getirilmesi gereken özellikleri;
• İnsana göre olması
• İnsan tarafından yaratılmasıdır.
Gerçekten de yukarıda da ifade edildiği gibi erozyonla toprakların taşınarak delta
oluşturması, çölleşme, stepleşme vb. süreçler ve bunların sonucunda meydana gelen
ekosistemler çevre sorunu olarak kabul edilmektedir. Çünkü bunlar insanın çıkarına
cevap verememektedir. Dolayısıyla çevre sorunları insana göre ve insanla
ilişkili sorunlardır.
Çevre sorunları aynı zamanda negatif geri besleme mekanizmalarının (kararlı denge
mekanizmalarının) insan tarafından bozulmasının ürünüdür. Örneğin meraların
aşırı otlatma nedeniyle kendi kendini yenileyememesi böyle bir olgudur. Denizlerin
kirleticileri ayrıştırmaması ve ayrıştırma hızını aşan kirleticilerle yüklenmesiyle
ortaya çıkan deniz ölümleri, doğal sınırlarını aşan erozyon vb. insan eliyle bozulan
kararlı denge mekanizmalarının sonuçlarıdır.
Bu iki nedenden dolayı, yani insanın doğadaki süreç ve sonuçlara kendi çıkarı açısından
bakması ve kararlı denge mekanizmalarını bozarak varolan sistemleri ortadan
kaldırması nedeniyle, çevre sorunlarının çözümü de insan ve toplum merkezli
olmak zorundadır. Öyleyse insana, topluma, eğitime, ekonomik realiteye, ideolojik
yapıya müdahale etmeden çevre sorunlarını, bu arada da erozyonu önlemek mümkün
değildir.
Başka bir deyişle erozyon sorunu, toprağı, hayvanı, bitkiyi ve özellikle insanı bir bütün
halinde ve insanı temel faktör olarak kabul etmek suretiyle incelemek gerekmektedir.

TÜRKİYE'DE EROZYON VE ETKİLERİ

Dünyada olduğu gibi Türkiye'de de toprak kaybı sürecinin en önemli etkeni erozyondur. Arazi eğimi, iklim, bitki örtüsü ve toprak özelliklerinin etkileşimi sonucu oluşan doğal erozyonun yanısıra, insanın doğaya müdahalesi temeline dayanan bir dizi yapay etgen, erozyonu bir afet niteliğine dönüştürmektedir.

Türkiye kara yüzeyinin %90’ında çeşitli şiddetlerde erozyon cereyan etmektedir. Arazinin %63'ü çok şiddetli ve şiddetli, %20'si ise orta şiddetli erzyonla karşı karşıyadır. Ülke genelinde yaklaşık 67 milyon hektarlık bir arazide toprak giderek yok olmaktadır. Erozyon büyük ölçüde tarım alanlarında yaşanmaktadır.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder