Psikolojik savaş ve teknikleri - Propaganda nedir? - Ders Kitabı Cevapları

Yeni Yayınlar

Mayıs 13, 2013

Psikolojik savaş ve teknikleri - Propaganda nedir?

Edit
 DERS KİTABI CEVAPLARINA BURADAN ULAŞABİLİRSİNİZ! 

Psikolojik savaş ve teknikleri - Propaganda nedir?
Psikolojik Savaş Ve Teknikleri

Psikolojik Savaş; klasik anlamdaki savaşın kazanılması veya kaybedilmesinde, savaştan sonra da üstünlüğün devam etmesinde yahut sorunların çözülmesinde insanların ruh haline etki ederek sonuç almak olarak tarif ediliyor.

Psikolojik Savaş yöntemlerinden biri propagandadır. Propaganda savaşta çok güçlü bir silahtır. Bu durumda amaç genellikle içerdeki veya dışarıdaki düşmanı insanlık dışı olarak göstermek ve ona karşı nefret yaratmaktır. Bazı özel kelimeler kullanarak veya bazı özel kelimeleri kullanmaktan sakınarak düşman hiç yapmadığı şeyler için suçlanır ve bu sayede zihinlerde hatalı bir imaj oluşturulur. Çoğu propaganda düşmanın gerçek veya hayali bir haksızlığın sebebi olduğu hissini vermek ister. Aynı zamanda halkın kendi milletinin haklı olduğuna da inanması gerekir.Propagandanın etkili olabilmesi için inanılır, basit, ilginç, tutarlı, sık sık tekrar edilmesi, bölgesel veya genel gerçeklerle uyumlu olması gerekir. Propagandacı özellikle mücadelenin sonucunu belirleyecek olan tarafsızlar, fikri olmayanlar ve tereddütlü olanlar üzerinde çalışırlar. Araçları ise söz, yazı ve resim ile ilgili bütün araçlardır.

Psikolojik savaş yöntemlerinden bir tanesi kontrollü gerilim stratejisidir. Egemenlik duygusu evrensel bir duygudur. Güç odakları bu duygunun etkisi ile ellerindeki kontrolü kaybetmemek için gerilimi artırırlar ve gerilimden çıkar sağlarlar. Potansiyel tehlike olarak algıladıkları tehlikeyi kendi savaş kurallarına çekmeye çalışırlar. Kendi savaş kuralları şiddettir. Şiddetle beslenirler, şiddetten yararlanırlar. Kontrollü gerilim, güçlü tarafın egemenliğini elinde tutmak için geliştirdiği bir yöntemdir, kısa vadede sonuç verir. Uzun vadede silah geri teper.

Uluslararası güç odakları, özellikle silah endüstrisinin kontrollü gerilim stratejisini her zaman kullanmıştır.

Psikolojik savaşın saldırı ve savunma silahı; propaganda, eğitim ve provokasyondur. Cephanesi ise; söz, yazı, resim, broşür ve e–posta şeklindeki bilgidir. Bu savaş tarzının amacı, insanları ikna etmek ve onları değiştirmektir. Yöntemi de beyin yıkamadır. Yani hedef insan beynidir, insan beynine hükmetmektir. Bu da bu tür olayların ortak bir psikolojik harp argümanına sahip oldukları anlamına gelmektedir.

Çinli General Sun–tzu, 2500 yıl önce bu konuda bir kitap yazmıştır. Türk devletlerin parçalanması sürecinde kullanılan PS yöntemi, bugün için de geçerliliğini sürdürmektedir. Sun–tzu’nun bazı önerilerine bakmak yararlı olacaktır:

1– Hasım ülkelerde iyi olan şeyleri gözden düşürünüz.
2– Hasım ülkelerin hakanlarının başarılarını küçük göstererek şöhretlerine gölge düşürünüz ve zamanı geldiğinde de kendi halkının onları hor görmesini sağlayınız.
3– Adi ve aşağılık kişilerin işbirliğinden yararlanınız.
4– Düşman halkın kendi aralarında olan uyuşmazlık ve kavgalarını yayınız.
5– Hasmınızın geleneklerini gülünç hale getiriniz.


Propaganda nedir?


Bir topluluğun düşüncelerini, duygularını, davranışlarını, tavır ve hareketlerini etki altında tutmak ve onları değiştirmek amacıyla yayınlanan bilgi, belge, doktrin ve görüşlerdir.

Propagandanın amacı, propagandayı yapana doğrudan veya dolaylı fayda sağlamasıdır. Bununla birlikte propaganda ile, hasım grubu ekonomik ve politik yalnızlığa itmek amaçlanır. Bir savaşta nihai zafer, düşmanın yenilgiyi kabulüne bağlıdır. Yenilgiyi kabul etmeyen düşman, ileride tekrar sorun oluşturacaktır. Düşmanın moral gücü olan maneviyatının çökmesi, ancak psikolojik savaş yöntemi olan propaganda ile mümkündür. İşte Türkiye’de yapılmak istenen şey de budur. Türkiye, coğrafyasından ötürü son derece önemli bir coğrafyada bulunmaktadır ve bu yüzden düşmanları tarafından destabilize edilmek istenmesi doğaldır.

Propagandanın cephanesi söz ve kelimelerdir. Burada hatırlamamız gereken Goethe’nin çok güzel bir sözü var. Goethe, “En güçlü silah, zamanı gelmiş fikirdir.” der. Propaganda yöntemi, gelişigüzel sarf edilen sözler değildir.


Propagandanın farklı türleri vardır:


1– Beyaz propaganda
2– Gri propaganda
3– Siyah propaganda
4– Silahlı propaganda
5– Karşı propaganda



Beyaz Propaganda


Açık biçimde yapılan bir propagandadır; kaynağı bellidir ve kendisini tanıtmak ister. Açık ve şeffaftır. Beyaz propaganda da doğruluğa önem verilir. Yalan kullanılırsa geri teper, güveni sarsar.

Kazanımı, en güçlü tarafı, karşı tarafın fikirlerini çürütür, taraftarlarını azaltır. Doğru, açık ve şeffaf propaganda kitlelerde güven uyandırır. Beyaz propagandanın zayıf tarafı, yayılma menzilinin mahdut olmasıdır. Serbestçe dolaşamaz. Düşman kendini korumak için karşı propaganda imkanlarını hemen kullanırsa tehdit ve bozulmayla sonuçlanabilir. Yapılan propaganda hakkında toplumda şüphe uyanıyorsa, silah geri tepmiş olur, böylece de güven zayıflar.

Beyaz propagandanın malzemesi haberlerdir. Hasım tarafın hatalarını, suiistimallerini malzeme olarak kullanırlar. Bu malzemenin ne zaman, ne şekilde, nasıl ve hangi ölçüde kullanılacağı planlanmalıdır. Psikolojik savaşın hedefi, kalenin zayıf yönünü iyi belirleyip o hedefe ısrarla ve tekrarla atışlar yapmak, sonuç olarak direnci zayıflatmaktır.

Zihinlerde açılan gedik büyütülecektir. Bunu sağlamak için beyaz propaganda yönteminde belirlenen doğru hedefi, binlerce kez tekrarlamaktan kaçmamak gerekir. Eğer beyaz propagandaya maruz iseniz; sabırla ve ısrarla zihinlerde oluşan gediği kapatacak söz, davranış ve eylemlerde bulunmalısınız. Propagandada kullanılan yanlış bilgilerle ilgili şüpheler, karşı propaganda şeklinde ısrarla anlatılmalıdır.


Gri Propaganda


Psikolojik savaşın önemli propaganda unsurlarından birisi olan gri propaganda bulanık bir propagandadır. Burada kaynak belli değildir, doğruluğu kanıtlanamaz. Yalan veya iftira olduğu da kesin değildir. Gri propagandanın ana malzemesi“rivayetler”dir. Çalışma tarzı açık propaganda gibi sınırlı değildir, aşağıda tanımını vereceğim kara propaganda gibi serbesttir.
Güçlü yönü, muhatap tarafında iyi kabul görmesidir. İnsan üzerinde propaganda hissi doğurmaz. Propagandayı çıkaranlar belirsiz olduğu için, gri propagandada en heyecanlı konular kullanılabilir. Bu tarzda, genellikle doğru bir olaya on tane yalan sokulup muhatabı küçük ve gülünç duruma düşürmek amaçlanır. Senaryo iyi yazılmışsa eğer “rivayetler” dilden dile dolaşır.

Gri propagandanın amacı, kusurlu, noksan ve belirsiz bir şeyi, tam ve yeterli göstermek olabilir. Yahut, tam, yeterli ve açık olan bir şeyi şüpheli göstererek gölgelendirmek, değerden düşürmek amaçlanır. Her türlü çelişki bu yöntemde ustaca kullanılır. Çelişki yoksa bile, varmış gibi davranılır. Böylece zihinlerde istenen soru işareti uyandırılır.

Dolayısıyla bu tür suikast olaylarını analiz ederken, aslolan hedef ülkede yaratılmak istenen psikolojik etkidir.


Toplamın Yarısı Teorisi (T ½ Testi)


100 adet fare, cinsiyet ayrımı yapılmadan bir tel kafes içerisine konur. Kafes 10 metre yükseklikteki içi su dolu bir yüzme havuzunun dalma köprüsünün uç kenarına yerleştirilir. Farelere, su ve yiyecek eksiksiz ve düzenli aralıklarla verilir.

İlk 10 gün kafesin kapağı açık bırakılır. Fareler, çok meraklı hayvanlar olduğundan devamlı surette açık kafes kapağından etrafta keşif yaparlar. Bu yükseklikten suya atlamanın “ölümle” sonuçlanacağını saptar ve hafızalarına kaydederler. Ayrıca, katiyetle aşağıya yani suya atlamazlar.

10 gün boyunca bu sistematik içerisinde uygulama devam eder. 10. günün sonunda şartlar değiştirilir:


1- Kafesin kapağı kapatılır ve siyah bir bezle kafes tamamen örtülür. Böylece, karanlık bir ortam yaratılır.

2- Su ve yiyecek düzensizleştirilerek, yani bazen çok bazen az verilerek yaşamsal problemler yaratılır.

3- Değişik aralıklarla kafese bir hoparlörle ‘tehditkar kedi sesleri’ verilir.


Bu uygulama, 15 gün devam ettirilir. 15 gün sonra kafesin örtüsü kaldırılır ve fareler 2 saat “normalleşmeye” bırakılır. 2 saatten sonra kafesin kapağı açılır ve deneyin sonunda iki sonuç fonksiyonu ortaya çıkar:


1. Farelerin yarısından azı, önce “uyum sorunu” yaşar; ancak bir süre sonra “yeni” duruma uyum sağlamaya başlarlar.

2. Farelerin diğer yarısı, hatta daha fazlası hiç tereddüt etmeden süratle kapaktan dışarıya fırlar ve intihar ederler.


Bu deney hiç şaşmaz. Kaç defa tekrarlanırsa tekrarlansın, hep aynı netice alınır. Farelerin en az yüzde 50’sinden fazlası, kapaktan dışarıya fırlamanın ölümle sonuçlanacağını bilmelerine rağmen dışarıya fırlarlar. Buna “İntihar Sendromu”da denilmektedir.
Peki fareler bu tür bir davranışa neden girerler?

Profesörün deyişine göre:

“Çünkü psikolojileri bozulmuştur. Ne yaptıklarını bilmemekte; hafızaları silinmiş, neticeyi de düşünememekte ve umursamamaktadırlar. Kurtuluş vadeden ne olursa olsun, ona doğru gözleri kapalı hiç düşünmeden öne atılmaktadırlar”.

Başka bir ifade ile algıların sınırlarının kalktığı bu durumda “kaybedecek hiçbir şeyi olmadığı” hissine kapılan, ölümle yaşam arasındaki nirengi noktalarını tümüyle yitirmiş olan denekler, intiharı bir kurtuluş olarak görmekte ve hiç tereddüt etmeden ölüme atlamaktadırlar.
T ½ Testi’nin insanlar, daha geniş bir açılımla, toplumlar üzerinde uygulanmasının ise daha karmaşık sorunlara ve sonuçlara yol açtığı görülür.


Yakın Tarihten Örnekler


Bu Teori (T ½ Testi), 19. ve 20. yüzyıllarda Osmanlı İmparatorluğu’na karşı girişilen “böl-parçala-yönet” siyasetinin en önemli silahı olmuştur. Osmanlı İmparatorluğu’nu sıcak savaşla bertaraf edemeyeceğini anlayan Batı, bu dönemde taktik değiştirerek insan psikolojisi üzerinde oynanan oyunlarla, önce zihinsel olarak daha sonra da coğrafi olarak Osmanlı’yı parçalamayı başarmıştır. Değişen bu strateji doğrultusunda, İngiltere’nin başını çektiği Avrupalı devletler, “Doğu Sorunu” adı ile formüle ettikleri “hasta adam” sendromunu, Osmanlı topraklarına yaymışlardır. Özellikle Türklerin“İslam Aleminin Lideri” konumunda olduğu, bereketli Orta Doğu topraklarında izlenmeye başlanan bu siyaset, etkisini kısa sürede göstermiştir. Bu bilinç değiş(tiril)mesi ile Türk Milleti’nin, Orta Doğu’daki hakim konumundan uzaklaştırılması sağlanmış ve bölge, önce büyük isyanlara akabinde de bugün bile hâlâ içinden çıkılamaz durumda olan bir buhrana sürüklenmiştir.

Klasik savaş teknikleri ile yıllardır kazanılamayan zafer, psikolojik harp ile kısa sürede kazanılmış ve Müslümanlar –özellikle Türkler- “yok edilebilir” duruma getirilmiştir. Bu süreçte Osmanlı tebaasına aşılanan sözler ise, T ½ Testi’nin ne denli sistemli bir şekilde uygulandığını gözler önüne sermektedir.


Adeta slogana dönüşen ve orijinal teorideki “tehditkar kedi seslerini” anımsatan ifadeler ise aynen şöyledir:


“Türkler sizi esaret altında tutuyor.”
“Türkler sizi isteyerek cahil bırakıyor.”
“Türkler, Müslümanların geri kalmasına sebep oluyorlar.”
“Fakir kalmanızın sebebi Türklerdir.”



Özellikle Arap Halklarına aşılanan bu sözler ile Türkler, psikolojik baskıyla dışarıdan Batı’nın içeriden ise Batı’nın söz konusu psikolojik etkisi altına giren Araplar tarafından Orta Doğu coğrafyasından sürülmüşlerdir.

Bu psikolojik harekat, yine aynı dönemde farklı argümanlarla aynı yöntemler kullanılarak Balkanlar’da da uygulanmıştır. Bölgede zaten hassas olan dengeler, bir anda yerle bir edilerek isyanlarla ve ardından da savaşlarla tetiklenmiştir. Benzer durum, yakın tarihte ve hatta bugün de uygulanmaktadır. Öyle ki, sırasıyla Filistin’de, Bosna Hersek’te, Kosova’da, Afganistan’da, Çeçenistan’da, Irak’ta ve Türkiye’de halen devam etmektedir.

20. yüzyılın ikinci yarısından itibaren İngiltere’nin yerini alan ABD, özellikle Orta Doğu’da bu yöntemi uygulamaya devam etmiştir/etmektedir. 21. yüzyıla gelindiğinde ise ABD, “psikolojik savaş” silahlarını sahip olduğu üstün teknoloji ile adeta mükemmelleştirmiştir. Özellikle Amerikan emperyalizminin miğferi olan “Hollywood”, zihin kontrolünü, farkına bile varılmadan gerçekleştirmektedir. ABD, tüm dünyada gişe rekorları kıran Hollywood filmleriyle tarihi, bilim-dışı kurgular ile önceden yazmaya çalışmaktadır.

Soğuk Savaş dönemi, Amerikan filmlerinin etkilerinin açıkça görüldüğü bir dönem olmuştur. Afganistan’ı Sovyet işgalinden kurtaran, kahraman “Rambo” ve SSCB’ye barış götüren, Ivan Dragon’u en zor şartlar altında bile nakavt eden “Rocky”öykülerinin filmleştirildiği psikolojik savaş endüstrisi ile dünyaya adalet ve barış bahşeden, Pax-Amerikana’nın akla ilk gelen, en açık örnekleridir.

Bugün, Irak özelinde Orta Doğu’da yaşananlar ve yaşanacak olanlar da, yine T ½ Testi’nin uygulandığı, söz konusu psikolojik savaşın ürünleridir.

Yüzyıldan fazla bir geçmişe sahip bu psikolojik harbin sac ayaklarından yalnızca ikisi olan, Afganistan ve Irak müdahalelerinden sonra, zaman zaman hedef olarak gösterilen Suriye’de de “sıra bende” psikozu başlamıştır/başlatılmıştır. Bilinçli olarak yaratılan bu korku ve tehdit algılamaları ile T ½ Testi’ne tabii tutulan Suriye, ya tamamen sinecektir ya da Saddam’ın yaptığı gibi saldırganlaşacaktır. Her iki durum da göreli olarak ABD’nin planladığı“müdahale”ye meşruiyet kazandırmaya yetecektir. Bu arada halk, panik içerisine çekilecek, ne yapacağını bilmez bir hale getirilecek ve T ½ Testi deneyindeki farelerin akıbetine uğrayacaklardır. Yani ya intihar sendromuna girecekler ya da Irak’ta olduğu üzere sistemli bir şekilde imha edileceklerdir.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder