DERS KİTABI CEVAPLARINA BURADAN ULAŞABİLİRSİNİZ!
669 PANORAMA KİTAP ÖZETİ
KİTABIN
KONUSU:
Düşünce ve eylem yönünden halk
tarafından yapılmayan, gerçekleri sadece aydınların görebilidiği, Atatürk’ün
halkın ona olan güveni sayesinde gerçekleştirdirdiği devrimin, bilinçli ve
bilinçsiz halk kitleleri tarafından nasıl yorumlandığını anlatıyor.
KİTABIN ÖZETİ:
Türkiye’nin
üzerine bir gölge düşmüş,karanlık kasvetli bir hava çökmüştür. Tüm herkes bunun
farkındadır. Bir felaket hissi vardır.
Bu arada 2. Dünya Savaşı
dedikoduları çıkmıştır.
Türkiye’de her fikirden ve
karakterden insan vardır. Tahincizade Ahmet Efendi ve Servet Bey karanlık
kafalı, taş yürekli, olaylardan bihaber, ilgisiz, gafil insanlardır.
Servet
Bey, Banka İdare Meclis reisidir. Kızı Sevim, oğlu Nedim ve karısı ile beraber
oldukça ileri bir standartlarda bir yaşam sürmektedir.
Halil
Remzi Bey, Neşet Sabit gibi bir mebustur. Halil Remzi İnkîlap taraftarı, Atatürk’ü
bizzat tanıyan dürüst bir politikacıdır. Meclisin donuklaşmasını ve havadaki
değişimleri anlayamaz. İnklâp
hareketleri 10 yaşındadır.
İnkılâp
taraftarlarından başka, ona karşı olanlar da mevcuttur. Tahincizade Hacı Emin
Efendi bunlardanbir tanesidir. Fes yasakalandıktansonra evinden hiç dışarı
çıkmamıştır.
İnkılâp
hareketleri, bir modernleşme olayı oalrak ele alınmasına rağmen bu modernleşmeyi
yalnız yüzeysel bir şekilde uygulayan insanlar da vardır. “Lüküs Vali” lâkaplı
Vali İhsan Turan Bey Ankara’ya gelen mebuslara şatafatlı bir karşılama töreni
yapar ve aşırı ilgisi mebusları da sıkar. Bu mebuslardan biri olan Halil
Ramiz’e oradaki gençler belediyenin iyi çalışmadığını söyleyerek şikayet
ederler. Halil Ramiz ve Neşet Sabit salında tam olarak karışmamalarına rağmen
seçimlere şahitlik ederler. Halil Ramiz kurulan tuzağın farkında değildir. Bu
sırada Halil Ramiz, kasabasına iki köy arasındaki bir mera olayı için
gönderilir. Bu olay Yanyalı Fazlı Bey olayı olarak da bilinir. Atikler Köyü’nün
elinden meraları alınmaya çalışılır.
İstanbul’da
iki sokak çocuğu; Pertev ve Ziver beraber düşüp kalkıyorlardır. Birgün Ziver
bir çakı çalar, yakalanıp karakola götürülürler. Karakoldaki komiser Hamdi Bey
onlarıbir güm karakolda tutar. Hamdi Bey de üç kere evlenmiş, üç karısı da
ölmüş ve dadısıyla yaşayan bir insandır.
Servet
Bey’in kızı Sevim plajdan eve dönerken bindiği taksinin şöförü tarafından
tecavüze uğrar.
Dürüst
bir memur olan Osman Nuri Bey, karısı Seniye Hanım, hukukta okuyan ama daha
sonra gazetecilik yapacak olan oğlu Fuat Bey ve kızı Semra ile birlikte zor bir
hayat yaşar. Osman Nuri Bey kirli işleri bilmediği ve çok namuslu olduğu için
yükselemiyor, işten atılıyor, evi elinden alınıyor ve en sonunda vapurdan
atlayarak intihar ediyor.
Diyarbakır’da
görev yapan felsefe hocsı Ahmet Nazmi ile İzmir’de Dış Ticaret Ofisi Müdürü
Cahit Halit iki yakın dostturlar ve sürekli mektuplaşırlar. Bunlar fikir ve
tartışma mektuplarıdır. Bu mektuplarda; inkılâp olayını, halkın durumunu,
yöntemlerin yanlışlığını, Lâiklik, Devletçilik ilkelerinin anlamlarını,
Kemalizm’in temelini, asıl anlamını ve bunun gibi birçok kavramı ve olayı
tartışırlar.
Halil
Ramiz Ankara’ya döner. Gazetelerin bomboş olmasını, meclisin durgun havasını
eleştirir. Partiye gittiğinde Genel Sekreter O’nu çağırır ve bir belediye
seçimine karışmakla suçlar. Halil Ramiz kendini temize çıkaramaz.
Servet
Bey’in kızının başına gelenler dedikodu konusu olmuştur.
Müteahhit
Sırrı Bey heryerdeki resmi ve özel yapı müteahhitliğine burnunu sokup altından
kalkamayacağı ihalelere girmiştir. Ona bazı işlerde yardımcı olan Mühendis
Ragıp Bey ile konuşurlar.
Halil
Ramiz gözden düşmüştür. Eski arkadaşları onu görmezlikden gelir, Neşet Sabit
bir bakanlık kapabilmek için herşeyi yapabilecek durumdadır ve arkadaşının
suçsuz olduğunu bildiği halde sesini çıkarmaz. Halil Ramiz parti divanı
toplantısı yapılmasını ve kendini temize çıkarmayı ister. Ama “Söz hürriyeti
hakkının kullanılması da birtakım bürokratik kayıtlara ve şartlara tabidir”
bunu da bilir.
İnkılâp
aleytarı Hcı Emin Efendi oğulları Nuri ve Tahir Beyler ile beraber
yaşamaktadır. Kurban Bayramı gelmiştir ve kurban kesimini bizzat Hacı Emin Efendi
yapar. Hacı Emin Efendi evden dışarı çıkmadığı için evdeki karısına ,
gelinlerine ve beslemeleri Fatma’ya türlü huysuzluklar yapar, Fatma’ya
sarkıntılık eder.
Doktor
Namık Ahmet , Halil Ramiz’in karıştığı ilerisürülen belediye seçmilerinde
seçilen ama olaylar yüzünden kötü duruma düşen ve başkanlığı reddedilen
doktordur. Yanında Gertrude adında Alman bir4 bayan hemşire çalışmaktadır.
Namık Ahmet ço sıkıntılı ve gergindir. Bu sıkıntılar iş yaşamına yansımaktadır.
Namık Ahmet hakkında türlü dedikodular çıkarılır.
İntihar
eden Osman Bey’in oğlu Fuat Bey gittikçe ailesinden uzaklaşır. Zor şartlar onu
da zorlar. Devletten iş aramayıp asın dünyasına girer. Fuat’ın evinin
arkasındaki alanda bir kız çocuğu ile Pertev ve Ziver kavga ederler, Fuat
onları ayırır.
Komiser
Hamdi Bey yeniden evlenir. Bu dördüncü evliliğidir.
Müteahhit
Sırrı Bey, Servet Bey ve ailsine yemek verir. Ragıp Bey de oradadır. Servet Bey
son anda gelmekten vazgeçer, karısı ve çocuklarını yollar. Ragıp Bey gittikçe
Sevim’e daha çok ilgi gösterir.
Cahit
Halit ve Ahmet Nazmi mektuplaşmaya devam ederler. Fikirlerin müdaafası
keyfiyetinin ancak şahısların müdaafası şartına bağlanıp kalmasını, yurtdışında
yüksek eğitimler görüp gelen genç beyinlerin yurda geldiklerinde hizmet
verecekleri alanlarda kendilerine yer bulamamalarını eleştirirler.
Muavim
Niyazi Bey otuz yıllık memurluk hayatını çileyle, haksızlıkla, ezilmelerle
geçirmiştir. Bir kooperatife yıllardır biriktirdiği parayı yatırır. Kooperatif
Servet Bey’indir ve fos çıkar. Sırrı Bey iflas eder, bankaya çok fazla borcu
vardır, Servet Bey onu korumaz, alacaklıları ve banka onu sıkıştırmaya başlar.
Servet
Bey’in karısı, oğlu, kızı ve Ragıp dört aydır yurtdışındadırlar.
Emeti
Nine’nin oğulları ve kocası savaşta şehit düşmüşlerdir. Gelini iki çocuğunu
bırakarak kaçmıştır. Çocuklar büyüyünce ninelerine bakarlar. Köylerinde bir
mera davası vardır. Atikler Köyü ile Kozaklar köyü arasındaki bu mera davasına
Atikler Köyü adına Avukat Kenan Bey bakar. Dava kaybedilir, Kenan Bey ortadan
kaybolur. Kozak Çiftliği’nin sahibi Yanyalı Fazlı Bey’dir.
Halil
Ramiz’le Doktor Namık Ahmet bir araya gelirler. İkisinin ortak özelliği
iftiraya uğramalarıdır. Neşet Sabit’in gerçek karakterinin farkına varırlar.
Hamdi
Bey’in ruhsal sorunları vardır. Son karısı bunu ve diğer üç karısını
gıdıklayarak öldürdüğünü farkeder.
Fuat
Bey Yol Gazetesi’nde çevirmen olarak çalışmaya başlar. Orda çalışan Sırp
çevirmeni ile Fuat Bey arasında Türkiye’nin durumu ile ilgili konuşmalar
başlar. Fuat Bey bu konuşmalrdan sonra eve giderken peşine birinin takıldığını
farkeder. Karşısına Pertev’in çıkmasını ister çünkü onla samimiyetleri
ilerlemiştir.
Artık, İstanbul
liselerinden birinde felsefe hocası olan Ahmet Nazmi ile Cahit Halit mektuplara
devam ederler.
ANAFİKRİ:
Türk Devrimi’nin, Atatürk Devrimi’nin temelleri daha
sağlam bir yere oturmuş değildir. Devrimin karşılaştığı tehlikeler vardır.
Yüzeysel tedbirlerle yada aldatmacalarla Devrimin gerektiği kadar kök saldığını
sanmak, bir aldanmadır.
KİTAPTAKİ ŞAHISLARIN DEĞERLENDİRİLMESİ:
Servet Bey: Banka
İdare Meclis Reisi’dir.
Halil Ramiz Bey: Mebus,
inkılâp taraftarı bir kişiliğe sahip.
Tahincizde Hacı Emin Efendi:
İnkılâp karşıtı bir kişiliğe sahip, fes yasaklandıktan sonra evden
dışarı çıkmıyor.
Vali İhsan Turan Bey: Lüküs
vali lakaplı lı Ankara’dan gelen vali.
Avukat Kenan Bey: Meraları
elinden alınmak istenen Atikler Köyü’nün avukatı.
Pertev ve Ziver: İki sokak
çocuğu, beraber düşüp kalkıyorlar.
Komiser Hamdi Bey: Üç karısı
da ölmüş, dadısıyla yaşıyor.
Sevim: Servet
Bey’in kızı, plajdan dönerken taksi şöförü tarafından tecavüze uğruyor.
Osman Nuri Bey: Dürüst, namuslu, kirli işler
yapmayan bir memur.
Fuat Bey: Osman
Nuri Bey’in oğlu, hukuk okuyor, babası intihar ettikten sonra sorunlar yaşıyor.
Ahmet Nazmi: Felsefe
hocası.
ŞAHSİ GÖRÜŞ:
Kitap, cumhuriyetin
kuruluşundan sonraki yaşantıyı sade bir dille gözler önüne serdiği ve bu
günlere nasıl gelindiği, kimlerin Atatürk Devrimi’ne bağlandığını ve kimlerin
karşı çıktığını ve geri kalmışlığın toplumun düşünce yapısını nasıl
etkilediğini gözler önüne serdiği okunması faydalıdır.
YAZAR HAKKINDA BİLGİ:
Yakup Kadri
Karaosmanoğlu (1889-1974)
Türk,
romancı ve yazar. Romanlarında Türk toplumunun Tanzimat'tan bu yana çeşitli
dönemlerdeki toplumsal gerçekliğini sergilemiştir.
27 Mart 1889'da Kahire'de
doğdu. 13 Aralık 1974'te Ankara'da öldü. İlköğrenimine ailesiyle birlikte
gittiği Manisa'da başladı. 1903'te İzmir İdadisi'ne girdi. Babasının ölümünden
sonra annesiyle yine Mısır'a döndü, öğrenimini İskenderiye'deki bir Fransız
okulunda tamamladı. 1908'de başladığı İstanbul Hukuk Mektebi'ni bitirmedi.
1909'da arkadaşı Şehabettin Süleyman aracılığıyla Fecr-i Âti topluluğuna
katıldı. 1916'da tedavi olmak için gittiği İsviçre'de üç yıl kadar kaldı.
Mütareke yıllarında İkdam gazetesindeki yazılarıyla Kurtuluş Savaşı'nı
destekledi. 1921'de Ankara'ya çağrıldı ve bazı görevler verildi. 1923'te
Mardin, 1931'de Manisa milletvekili oldu. Bir yandan da gazeteciliğini ve roman
yazarlığını sürdürdü. 1932'de Vedat Nedim Tör, Şevket Süreyya Aydemir, Burhan
Asaf Belge ve İsmail Hüsrev Tökin ile birlikte Kadro dergisinin kurucuları
arasında yer aldı. Savunduğu bazı görüşler aşırı bulunduğu için Kadro
dergisinin 1934'te yayımına son vermek zorunda kalmasından sonra Tiran
elçiliğine atandı. Daha sonra 1935'te Prag, 1939'da La Haye, 1942'de Bern,
1949'da Tahran ve 1951'de yine Bern elçiliklerine getirildi. 27 Mayıs 1960'tan
sonra Kurucu Meclis üyeliğine seçildi. Siyasal yaşamının son görevi 1961-1965
arasındaki Manisa milletvekilliği oldu.
Karaosmanoğlu yazarlığa
Ümit, Servet-i Fünun, Resimli Kitap gibi dergilerde başladı. Fecr-i Âticiler'in
"sanat şahsî ve muhteremdir" görüşünü paylaştığı ve "sanat için
sanat" yaptığı bu ilk döneminde Nirvana adlı bir oyun, makaleler,
denemeler, düzyazı şiirler ve öyküler yazdı. Balkan Savaşı ve I. Dünya Savaşı
sırasında ülkenin durumu, sanat anlayışını değiştirmesine yol açtı. Türk
toplumunun çeşitli dönemlerdeki gerçekliğini sergilemek istediği için bir ikisi
dışında yapıtlarında belli tarihsel dönemleri ele aldı. Kiralık Konak I. Dünya
Savaşı öncesinin, Hüküm Gecesi II. Meşrutiyet'in, Sodom ve Gomore Mütareke
döneminin, Yaban Kurtuluş Savaşı yıllarının, Ankara Cumhuriyet'in ilk on
yılının, Bir Sürgün II. Abdülhamid döneminin işlendiği romanlardır. Panorama
1923-1952 yıllarını kapsar. Karaosmanoğlu 1920'lerden sonra iyimser bir
devrimci görünümündeyken, sonra umutlarını yitirerek romancılığını devrimci
yönde kullanmaktan vazgeçmiştir. 1955'ten sonra da anı kitaplarından başka bir
şey yazmamıştır. Romanları arasında en önemli ve ünlüleri Nur Baba, Kiralık
Konak ve Yaban'dır.
Nur Baba,
Karaosmanoğlu'nun ilk romanıdır. 1922'de kitap olarak çıkmadan önce gazetede yayımlanmıştır.
Ama yazılışı ondan sekiz dokuz yıl öncesine gider. O yıllar Karaosmanoğlu'nun
Eski Yunan ve Latin edebiyatıyla ilgilendiği ve Çamlıca'daki bir Bektaşi
tekkesine devam ettiği dönemdir. Nur Baba'yı Euripides'in Bakkhalar'ından
esinlenerek ve tekkedeki gözlemlerine dayanarak yazmıştır. Roman, tekkenin
şeyhiyle, evli bir kadın arasındaki tutkulu bir aşkın öyküsünü anlatır. İçki,
müzik ve sevişmeyle sabahlara değin süren ayinler, Bektaşi töreleri ve tekke
yaşamı kitapta büyük yer tutar. Bu ayinlerle Bakkhalar'in ayinleri arasında
benzerlik bulan Karaosmanoğlu, romanın kadın kahramanı Nigâr'da cinsel aşktan
mistik bir aşka geçişi göstermek istemiştir. Ancak okur için romanın ilginç
yönü Bektaşilik'e ilişkin bilgiler olmuş ve bu yönü, yapıtın çok satılmasını
sağladığı gibi Karaosmanoğlu'nun ününü de yaygınlaştırmıştır. Ancak
Karaosmanoğlu Bektaşilik'in sırlarını açıklamak ve üstelik Bektaşilik'i küçük
düşürmekle suçlandığı için romanın ilk ve ikinci baskılarına yazdığı
"izah"larla bu suçlamalara karşı kendini savunmak gereğini duymuştur.
Bireyci
sanattan vazgeçtikten sonra yazdığı ilk roman olan Kiralık Konak'ta
Karaosmanoğlu, II. Meşrutiyet yıllarında Batılılaşma hareketinin yol açtığı
değer kargaşasını, geleneklerden ve eski yaşam biçiminden ayrılışı ve kuşaklar
arasındaki kopukluğu sergiler. Romanda yazar adına konuşan Hakkı Celis,
başlangıçta yurt sorunlarına karşı ilgisiz, âşık, içli bir şairken, sonradan
bilinçlenerek değişir, bireyin değil, toplumun önemli olduğunu anlar ve
"milli ideal" denen bir sevdaya tutulur. Bu ideal geleceğin
Türkiye'si ve ulusudur. Karaosmanoğlu romanın öbür kişilerini ve dolayısıyla
toplumu, bu yeni bilince ulaşmış Hakkı Celis'in gözleriyle değerlendirir ve
yargılar. Ona göre geleceğin Türkiye'sinde ne geçmişin Osmanlı'sının, ne Batı
hayranlarının, ne de yurt sorunlarından habersiz, yalnızca sanata tapan bireyci
aydınların yeri vardır. Romanın baş kişileri gerçi belli tiplere örnek olarak
sunulmuşlardır, ama Karaosmanoğlu bunları çok yönlü bireyler olarak yaşatmayı
amaçlar.
1942'de
CHP Roman Armağanı'nda ikinciliği kazanmış olan Yaban, Karaosmanoğlu'nun en
başarılı romanı sayılır. Anadolu köylüsünün gerçeklerini dile getirdiği ve Türk
aydını ile köylüsü arasındaki uçurumu gözler önüne serdiği için övülmüştür.
Ancak bazı eleştirmenler de Karaosmanoğlu'nu, köylüye tepeden bakmak ve onu hor
görmekle suçlamışlardır. Kiralık Konak ile Sodom ve Gomore'de Osmanlı
düşüncesini sürdürenlerle Batı hayranı alafranga sınıfın toplumdaki çürüyen
organlar olarak nitelenmeleri gibi, Yaban'da da gerici Anadolu köylüsü yoz bir
sınıf olarak sunulur. Yeni ulusu yaratmak görevi de vatanı kurtaracak olan
aydınlara düşmektedir. Yaban hem Anadolu'yu ve köylüyü konu edinen ilk önemli
roman olmasıyla hem de çirkin bir gerçekliği şiirsel bir üslupla dile
getirmedeki başarısıyla Türk roman tarihinde saygın bir yere sahiptir.
Karaosmanoğlu toplumsal sorunlara belli bir siyasal
açıdan eğilmiş bir romancı olmakla birlikte, bu sorunlara yaklaşımını elden
geldiğince sanatsal bir düzeyde tutmaya çalışmıştır. Ona karşı yapılan
eleştiriler daha çok romanlarının içeriğine ve bazen de diline yönelik
olmuştur. Ruhsal çözümlemede, karakter yaratmada ve ele aldığı dönemin
toplumsal gerçekliğini yansıtmadaki başarısı övgüyle karşılanmıştır.
YAPITLAR (başlıca): Roman: Kiralık Konak, 1922; Nur Baba, 1922; Hüküm
Gecesi, 1927; Sodom ve Gomore, 1928; Yaban, 1932; Ankara, 1934; Bir Sürgün,
1937; Panaroma, 2 cilt, 1953-1954; Hep O Şarkı, 1956. Öykü: Bir Serencam, 1913;
Rahmet, 1923; Milli Savaş Hikâyeleri, 1947. Anı: Zoraki Diplomat, 1955; Anamın
Kitabı, 1957; Vatan Yolunda, 1958; Politikada 45 Yıl, 1968; Gençlik ve Edebiyat
Hatıraları, 1969. Çeşitli: Bütün Eserleri (bibliyografya içerir), ilk 15 cilt,
(ö.s.), A.Öskırımlı (yay.), 1977-1984.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder