Hatay’ın Türkiye’ye Katılma Süreci - Ders Kitabı Cevapları

Yeni Yayınlar

Mayıs 02, 2018

Hatay’ın Türkiye’ye Katılma Süreci

Edit
 DERS KİTABI CEVAPLARINA BURADAN ULAŞABİLİRSİNİZ! 

Hatay’ın Türkiye’ye Katılma Süreci 

Hatay Türkiye’ye ne zaman ve nasıl katılmıştır? Hatay’ın Türkiye’ye katılma süreci, meclisteki görüşmeler hakkında bilgi.


Hatay’ın Türkiye’ye Katılma Süreci
Türkiye ile Fransa arasında 20 Ekim 1921’de imzalanan Ankara Antlaşması’yla, Suriye sınırları içinde bırakılan İskenderun Sancağı’na özel bir idare şekli tanınmıştı. Türk parası resmi para birimi olacak ve Sancak halkı milli kültürlerinin korunmasında her türlü kolaylıktan yararlanacaktı.

Hatay’ın Türkiye’ye Katılma Süreci
Hatay’ın Türkiye’ye Katılma Süreci 

Fransa’nın mandater devlet olarak Suriye’ye yerleşmesi kolay olmadı ve bir hayli uğraştı. Avrupa sorunun gidişatı karşısında Fransa; Suriye ve Lübnan’la ilişkilerini yeni bir düzene sokarak, 1936 Eylül’ünde Suriye’ye ve 1936 Kasımı’nda da Lübnan’a bağımsızlık verdi. Ancak Suriye’ye bağımsızlık veren ve Suriye ile Fransa arasında ittifak kuran 1936 Eylül Antlaşmasında, iskenderun Sancağı hakkında hiçbir hüküm yoktu. Yani Fransa Suriye’den çekilirken, Sancak üzerindeki yetkilerini Suriye’ye terk etmişti.

Türk Hükümeti bu durumu kabul etmedi ve Milletler Cemiyeti Konseyi’nin Eylül ayında, Cenevre’deki toplantısında Fransa ile yapılan görüşmelerden sonuç alamayınca, 9 Ekim 1936’da Fransa’ya verdiği resmi bir notada, Suriye’ye yapıldığı gibi, İskenderun Sancağı’na da bağımsızlık verilmesini istedi.

Atatürk de 1 Kasım günü Büyük Millet Meclisi’ni açış konuşmasında, “Bu sırada milletimizi gece-gündüz meşgul eden başlıca büyük mesele, hakiki sahibi öz Türk olan İskenderun, Antakya ve havalisinin mukadderatıdır. Bunun üzerinde, ciddiyet ve katiyetle durmaya mecburuz” diyordu.

Fransız Hükümeti 10 Kasımda verdiği cevapta, Sancak’a bağımsızlık vermenin Suriye’yi parçalamak demek olacağını ve mandater devlet olarak da buna yetkisi bulunmadığını bildirdi. Bundan sonra iki hükümet birblrilerine birer nota daha verdi, ancak görüşlerde herhangi bir değişme olmadv.

Bu arada Fransa, meselenin Milletler Cemiyeti’ne havalesini teklif etti ve Türkiye de bu teklifi kabul etti. Türkiye ile Fransa arasında bu tartışmalar olurken, bir yandan Türk kamuoyu, öte yandan da İskenderun’daki halk heyecanlanmış ve iskenderun’da halkla polis arasında çatışmalar olmuştu.

Atatürk, Ocak 1937’de Konya’ya ve oradan da Ulukışla’ya kadar bir seyahat yaptı. Ankara’ya döndüğü zaman kabinenin toplantısına başkanlık etti. Türk-Fransız ilişkileri gergin bir aşamaya girmişti.

Milletler Cemiyeti soruna 14 Aralık 1936’dan itibaren el koydu ve yapılan tartışmalardan sonra ve özellikle İngiltere’nin de arabuluculuğuyla Konsey, 27 Ocak 1937’de Sancak için bir statü kabul etti.

Bu statüye göre İskenderun Sancağı, içişlerinde tamamen bağımsız, dışişlerinde Suriye’ye bağlı, kendine özgü bir anayasayla idare edilen “ayrı bir varlık” olacaktı.

Burası, Milletler Cemiyeti’nin gözetimi altında olacak ve bu gözetim bir Fransız temsilci vasıtasıyla yürütülecekti. Fransa’yla Türkiye bir anlaşma yaparak, Sancak’ın toprak bütünlüğünü birlikte garanti altına alacaklardı. Bundan sonra Sancak, Hatay adını alacaktı.

Milletler Cemiyeti, Hatay için bir anayasa hazırlamak üzere bir de komisyon kurmuştu. Bu komisyonun, Türkiye ile Fransa’nın da görüşlerini alarak hazırladığı anayasa, Milletler Cemiyeti Konseyi tarafından 29 Mayıs 1937’de kabul edildi. Aynı gün, Türkiye ile Fransa arasında da, Hatay’ın toprak bütünlüğünü ortak garanti altına alan anlaşma imzalandı.

Ancak bu anayasa ve anlaşmaları bağımsız Hatay’da uygulamak kolay olmadı. Hatay’daki Fransız temsilcisi, bunların uygulanmasını engellemek için tedbirler alma yoluna gitti. Bağımsızlık dolayısıyla halk, gösterilerde bulunmak isteyince Fransa’nın sömürge memurları bunu da önlemek istediler ve polisle halk arasında yeniden çatışmalar oldu.



Öte yandan Fransızlar, Hatay’daki diğer azınlıkları Türklere karşı kışkırtma yoluna gittiler. Türk kamuoyu yine galeyana geldi. Türkiye’de Fransa aleyhine kuvvetli bir eğilim belirdi ve Türk-Fransız ilişkileri yine bozuldu. Suriye halkı da Hatay’a bağımsızlık verilmesinden ötürü hükümeti eleştirdi ve Suriye’nin bazı şehirlerinde hükümet aleyhine gösteriler yapıldı.

Hatay Anayasası, 29 Kasım 1937’de yürürlüğe girecekti ve ilk iş olarak seçimlerin yapılması gerekiyordu. Ancak bu şartlar içinde seçimler yapılamadı. Diğer yandan seçim sistemi meselesinde Türkiye ile Fransa arasında görüş ayrılığı çıktı. Bunun üzerine Milletler Cemiyeti’nin kurduğu bir komite, Türkiye’nin de itirazlarını göz önünde tutarak bir seçim tüzüğü hazırladı ve seçimlerin 15 Temmuz 1938’e kadar tamamlanmasına karar verdi. 1938 Mayısı başından itibaren seçmen listelerinin hazırlanmasına başlandı. Ancak Fransız memurlarının davranışı, Hatay’da olayların yeniden şiddetlenmesine sebep oldu. Türkiye, Hatay sınırlarına 30,000 kişilik bir kuvvet gönderdi.

Bu sorunun krize dönüşmesi üzerine, Fransa, Hatay konusunda Türkiye’ye karşı daha yumuşak bir tutum almayı tercih etti ve Hatay’ın Fransız temsilcisini geri çekip yerine bir Türk temsilci tayin etti. Bunun üzerine durum biraz sakin-leşti.

Almanya’nın 1938 Martında Avusturya’yı ilhakı, Fransa’nın Hatay meselesindeki politikasını da etkilemişti. Berlin-Roma Mihveri’nin ağırlığını gittikçe artırmaya başladığı bir sırada, Fransa’nın, Doğu Akdeniz’de stratejik önemi olan ve Boğazların kuvvetli bir bekçisi durumunda olan Türkiye’ye ihtiyacı da artmıştı. Bu nedenle, 1938 yazından itibaren Hatay konusundaki tutumunu da değiştirdi ve gelişmeler Türkiye’nin lehine döndü.

13 Haziran’da Antakya’da, Türk ve Fransız askeri heyetleri arasında yapılan görüşmeler sonunda 3 Temmuz 1938’de imzalanan bir anlaşma ile, Hatay’ın toprak bütünlüğüyle siyasal statüsünün iki devlet tarafından korunması ve bu amaçla da her iki devletin de Hatay’a 2,500’er kişilik askeri’kuvvet göndermesi esası kabul edildi. Türk askeri 4 Temmuzdan itibaren Hatay’daki görevine başladı. Önce Paris’te başlayıp Ankara’da devam eden görüşmeler sonunda da, 4 Temmuz 1937’de Türkiye ile Fransa arasında bir dostluk anlaşması imzalandı. Bu antlaşmaya göre taraflar, birbirleri aleyhine olan hiçbir politik veya ekonomik anlaşmaya ve birbirlerine yönelen herhangi bir harekete katılmayacaklar ve taraflardan biri, bir veya birkaç devlet tarafından saldırıya uğrarsa, diğeri, saldırganlara hiçbir şekilde yardım etmeyecekti.

Bu Türk-Fransız yakınlaşmasından sonra Ağustos ayında yapılan meclis seçimlerinde Türkler, 40 milletvekilliğinden 22’sini kazandılar. Meclis, 2 Eylül 1938’de ilk toplantısını yaptı ve bağımsız devlet için Hatay Cumhuriyeti adını kabul etti. Yeni devletin resmi dili Türkçe ve Arapça olduğu halde, bütün milletvekilleri Türkçe yemin etmişlerdi.

MECLİSTE HATAY SORUNU GÖRÜŞMELERİ
Hatay Devleti’yle Türkiye arasında gayet yakın temas ve bağlar kuruldu. Hatay Meclisi, 1939 Ocak ayında Türk Medeni Kanunu ile Türk Ceza Kanunu’nu kabul etti. Türkiye’den mali müşavirler getirtti.

Hatay yöneticileri, devamlı olarak Türkiye’ye katılmak arzusunda bulundular. Türkiye de bu isteği sempatiyle karşıladı. Fakat, 29 Mayıs 1937 Antlaşması ile Hatay, Türkiye ile Fransa’nın ortak garantisi altında bulunuyordu. Bu nedenle, Hataylıların anavatana katılma istekleri iki devlet arasında yeniden sorun oldu. Fakat 1939 Mart’ından itibaren Avrupa’da yaşanan olayların savaşa doğru bir yön alması, Türk-ingiliz ittifakının ilk adımlarının atılması ve Batılıların Barış Cephesi çabalan dolayısıyla Fransa, Türkiye’nin ve Hataylıların isteklerini kabul etmek zorunda kaldı.

23 Haziran 1939’da iki devlet arasında yapılan bir anlaşma ile Fransa, Hatay’ın Türkiye’ye katılmasını kabul etti. Buna karşılık Türkiye de Suriye’nin bağımsızlık ve toprak bütünlüğüne saygı gösterecekti. Temmuz ayında da Hatay, Türkiye sınırları içine katıldı.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder