Ekonomik Alanda Yapılan İnkılaplar ve Açıklamaları - Ders Kitabı Cevapları

Yeni Yayınlar

Mayıs 02, 2018

Ekonomik Alanda Yapılan İnkılaplar ve Açıklamaları

Edit
 DERS KİTABI CEVAPLARINA BURADAN ULAŞABİLİRSİNİZ! 

Ekonomik Alanda Yapılan İnkılaplar ve Açıklamaları 

Mustafa Kemal Atatürk’ün ekonomik alanda yaptığı devrimler, inkılaplar nelerdir? Bu inkılapların tarihleri, açıklamaları ve nedenleri.


EKONOMİK ALANDA YAPILAN DEVRİMLER (İNKILAPLAR)
Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluş yıllarında özellikle ekonomik alanda büyük bir sıkıntı yaşanıyordu. 19.yüzyılın sonundaki hiç bitmeyen savaşlar ve dış borçlanmalar, ülke ekonomisini içinden çıkılmaz bir duruma sürüklemişti. Yabancı ülkelere tanınmış olan kapitülasyonlar, yerli üretimin yok olmasına yol açmış ve ekonomik alanda Osmanlı Devleti’nin dışa bağımlı hale gelmesine neden olmuştu. Hammadde ve doğal kaynaklar ya işletilemez hale gelmiş ya da yabancı devletlerin işletmesine verilmiştir. I. Dünya Savaşı ve Kurtuluş Savaşı da ulusal ekonomiyi büyük oranda sarsmıştı.

Ekonomik Alanda Yapılan İnkılaplar ve Açıklamaları
Ekonomik Alanda Yapılan İnkılaplar ve Açıklamaları 

Ekonomik Alanda Yapılan Düzenlemelerin Amaçları:

♦ Devletin ekonomik bağımsızlığını sağlamak

♦ Sanayiyi geliştirerek modern araçları ve tesisleri ülkeye kazandırmak

♦ Ekonomide millîleşmeyi gerçekleştirerek yabancı sermayeye bağımlılığı ortadan kaldırmak

♦ iktisadi girişimleri ve kurumlan devletleştirmek

♦ Sanayi dallarını devlet koruması altına almak

♦ Girişimci çalışmaları (özel teşebbüsü) desteklemek

♦ Batı’dakl ticari düzenlemeleri Türkiye’ye kazandırmak

İZMİR İKTİSAT KONGRESİ (17 ŞUBAT-4 MART 1923)
Lozan Barış görüşmelerinin 4 Şubat 1923’te anlaşma sağlanamadan kesildiği sırada, Türkiye’de ekonomik alanda faaliyet gösteren her meslek grubundan temsilciler, Yeni Türk Devleti’nin ekonomik durumunu görüşmek üzere İzmir’de bir araya geldi. Çiftçi, sanayici, tüccar ve işçi kesimlerinden toplam 135 kişinin katıldığı bu kongredeki görüşmelerin sonunda Misakı İktisadi (Ekonomik Yemin) kabul edilmiştir.

İzmir iktisat Kongresi’nin açılışında bir konuşma yapan Mustafa Kemal Paşa şunları söylemiştir:

“Siyasi ve askeri zaferler ne kadar büyük olursa olsun ekonomik zaferlerle taçlandırılmazlarsa, kazanılacak başarılar yaşayamaz, az zamanda söner.”

♦ Yerli malı kullanılması sağlanmalıdır.

♦ Hammaddesi yurt içinde olan sanayi dalları kurulmalıdır.

♦ Küçük imalattan büyük işletmelere geçilmelidir.

♦ Özel teşebbüse kredi sağlayacak bir devlet bankası kurulmalıdır.

♦ Özel teşebbüsün gerçekleştiremediği yatırımlar devlet eliyle gerçekleştirilmelidir.

♦ Demiryolu inşaatı programa bağlanmalıdır.

♦ Yabancıların kurduğu tekellerden kaçınılmalıdır.

♦ işçilerin durumu düzeltilmelidir.

İzmir İktisat Kongresi’nde alınan kararlar doğrultusunda kurulan sanayi kuruluşları ve gerçekleştiren bazı kalkınma adımları:

♦ 1924’te Türkiye iş Bankası kuruldu.
♦ 1924’te Türkiye Taş Kömürü Kurumu kuruldu.
♦ 1925’te Türkiye Sanayi ve Maaddin Bankası kuruldu.
♦ 1925’te Ticaret Sanayi Odaları kanunu kabul edildi.
♦ 1925’te Türk Teyyare Cemiyeti (Türk Hava Kurumu) kuruldu.
♦ 1926’da Uşak Şeker Fabrikası açıldı.
♦ 1926’da Kayseri Uçak Fabrikası açıldı.
♦ 1927’da Teşvik-i Sanayi Kanunu çıkarıldı.
♦ 1928’de Kırıkkale Mermi Fabrikası üretime başladı.
♦ 1930’da Ankara’da Sanayi Kongresi toplandı.
♦ 1930’da Gölcükte modern Türk donanmasının temelleri atıldı.
♦ 1933’te Sümerbank kuruldu.
♦ 1934’te I. Beş yıllık Kalkınma Planı uygulamaya konuldu.
♦ 1935’te Maden Tetkik Arama Enstitüsü kuruldu.
♦ 1935’te Etibank kuruldu.
♦ 1935’te Gölcük Tersaneleri’nde yapılan ilk Türk gemisi denize indirildi.
♦ 1936’da Türkiye’de ilk tank imalatı gerçekleştirildi.
♦ 1939’da Karabük Demir ve Çelik Fabrikası açıldı.
♦ 1939’da Kırıkkale Barut Fabrikası açıldı.
♦ 1945’te Ankara’da Türkiye’nin ilk uçak motoru fabrikası kuruldu.

TARIM ALANINDA YAPILAN ÇALIŞMALAR
Osmanlı Devleti’nin son dönemlerinde toplumun yaklaşık dörtte üçü tarımla uğraşıyordu ama, dünyada tarım alanındaki gelişmeler yakından izlenemediği için tarımsal üretim çok azdı. Buna rağmen alınan vergiler üretime göre çok ağırdı. Aşar vergisi genel bütçe gelirinin yaklaşık % 40’ını oluşturuyordu. Üretici ürettiği mamülleri satamıyor ya da gerekli yerlere ulaştıramıyordu.

♦ 17 Şubat 1925’te çıkarılan bir kanunla âşâr vergisi kaldırılarak yerine arazi vergisi konuldu. Böylece köylünün rahatlaması sağlandı.



♦ Ziraat Bankası’nın sermayesi artırılıp çiftçilere kredi verildi.

♦ Ziraat okulları ve Ankara’da “Yüksek Ziraat Enstitüsü” açıldı.

♦ Toprak Mahsulleri Ofisi kuruldu.

♦ Köylüye az kârla tarım araçları satılıp tarımda makineleşme yaygınlaştırıldı.

♦ Tarımla ilgili özel şirketler yatırım yapmaya özendirildi.

♦ Örnek çiftlikler ve fidanlıklar kuruldu.

♦ Ormanlar ve hayvancılıkla ilgili bazı önemli tedbirler alındı.

♦ Kooperatifçilik teşvik edildi ve köylünün tohum ihtiyacı karşılanmaya çalışıldı.

♦ Tarım Kredi Kooperatifleri kuruldu.

♦ Yeni teknikleri öğrenmek üzere Avrupa ve Amerika’ya tarım uzmanları gönderildi.

♦ 1929’da bazı bölgelerde topraksız köylülere toprak dağıtıldı.

♦ Ankara’da Atatürk Orman Çiftliği kuruldu.

SANAYİ ALANINDAKİ DÜZENLEMELER
Yeni Türk Devleti’nin kalkınması için sanayileşmesi zorunluydu. Fakat Osmanlı Devleti’nden kalan sanayi birikimi yok denecek kadar azdı. İstanbul, izmir ve Adana’da birkaç dokuma fabrikası ve İstanbul’da bir askeri fabrika ülkenin sanayi varlığını oluşturuyordu.

Teşvik-i Sanayi Kanunu

Sanayileşirken öz kaynaklara dayanarak ve öncelikle temel sanayi girişimlerini başlatmak Cumhuriyet Türkiye’si için çok önemli bir hedefti. Her alanda zorunlu olan sanayileşme konusundaki girişimlerin ilk aşamada özel sektörce yapılması benimsendi. Bu amaçla Teşvik-i Sanayi Kanunu çıkarıldı. Bu kanunun amacı; özel sermayeyi yatırım yapmaya teşvik etmektir.

Bu kanunla amaçlanan gelişmelerin sağlanamamasının en önemli nedenleri şunlardır:

♦ Özel sektörün elinde yeterli sermayenin olmayışı

♦ Teknik bilgi ve eğitilmiş insan yetersizliği

♦ Devletin daha önceki yıllarda yerli sanayiyi dışa karşı yeteri kadar koruyamamış olması

♦ 1929’daki dünya ekonomik bunalımının Türkiye’yi de etkilemesi

I. Beş Yıllık Kalkınma Planı

Sanayileşmenin uzun bir zaman dilimi içinde, planlı bir şekilde sağlanabilmesi amacıyla 1934’te planlı ekonomiye geçildi. 1934 -1939 yılları arasını kapsayan I. Beş Yıllık Kalkınma Planı uygulamaya konuldu. Özel teşebbüsün gerçekleştiremediği yatırımlar böylece devlet eliyle yapılmaya başlandı.

1937’ye kadar demir, cam, kâğıt üretimi birçok fabrika açıldı ve böylelikle ithal mallar yüzde elli oranında azaltıldı. 1939’da kabul edilen II. Beş Yıllık Kalkınma Planı ise, II. Dünya Savaşı’nın ortaya çıkardığı olağanüstü durum nedeniyle uygulanamadı.



1933’te kurulan Sümerbank ve 1935’te kurulan Etibank, sanayicilere kredi vererek yeni sanayi tesislerinin kurulmasında önemli görevler üstlendiler. 1935’te Maden Tetkik Arama Enstitüsü (MTA) kurularak yeraltı zenginliklerimizin bulunması ve doğru kullanımının sağlanması amaçlandı.

TİCARET ALANINDAKİ DÜZENLEMELER
30 Haziran 1930’da ticareti geliştirmek amacıyla Merkez Bankası kuruldu.

Böylece ülkedeki sermayenin akışı denetim altına alınmış ve piyasa güvenliği sağlanmış oldu.

1924’te işverenlere kredi sağlamak amacıyla İş Bankası kuruldu.

BAYINDIRLIK VE ULAŞTIRMA ALANINDAKİ DÜZENLEMELER
Osmanlı Devleti’nin son dönemlerinde, Anadolu her bakımdan ihmal edilmiş, bayındırlık işlerine yeterince önem verilmemişti. Cumhuriyet yönetimi ise bayındırlık ve ulaştırma işlerine büyük önem verdi ve hızla bu alanda çalışmalar başlatmıştı. Osmanlı Devleti döneminde halk, yıllarca yol yetersizliğinden şikâyetçi olmuş, devlet hizmetleri her tarafa götürülememiş, yer altı ve yer üstü kaynakları değerlendirilememişti. Ekonomik kalkınma için alt yapıya büyük önem Türkiye Cumhuriyeti, karayolu, demiryolu ve limanları acilen iyileştirme çabasına girişti, şehirler demiryolları ve karayollarıyla birbirine bağlandı. Çeşitli bölgelerde üretilen maddelerin dağıtılması, ham maddelerin taşınması, dışarıdan alınan veya dışarıya satılacak malların belirli yerlerde toplanması, vatandaşların ulaşımının sağlanması için yol politikasına ağırlık verildi.

Demiryolları: 20.yüzyılın başında en önemli taşımacılık yolu, demiryollarıydı. Türkiye’deki demiryollarının birçoğu yabancı ülkelere “yap, işlet, devret” sistemiyle inşa ettirilmiş olduğu için, Türkiye Cumhuriyeti’nin ilk yıllarında demiryollarının birçoğu yabancı şirketler tarafından ticari amaçla işletiliyordu. Türkiye Cumhuriyeti Devleti, bu şirketlerden, işlettikleri demiryollarını satın alarak millileştirdi. Ayrıca, tamamen yerli sermaye kullanılarak 1938 yılına kadar 3360 km yeni demiryolu yapıldı.



Karayolları: Ülke genelinde karayolu ulaşımının güçlükle yapılması, üreticilerin mallarını şehirlere taşımasını zorlaştırıyor, bu durum ticaret, sanayi ve tarımsal çalışmaları olumsuz yönde etkiliyordu. Bu nedenle yurdun her bölgesinde karayolları onarıldı, yeni yollar yapıldı, böylece taşıma canlandırılarak ekonomik faaliyetler iyileştirildi.

Denizyolları: Osmanlı Devleti’nde denizcilik alanındaki geri kalmışlık, yabancı şirketlerin Türk denizlerinde taşıma hakkı kazanmalarına neden olmuş ve bu durum Türk deniz taşımacılığını tamamen yok olma tehlikesiyle karşı karşıya bırakmıştı.

Kabotaj Kanunu

1 Temmuz 1926’da kabul edilen Kabotaj Kanunu’yla, Türk suların da taşıma haklarının Türklere ait olduğu ilan edildi. Türk denizciliğinin yeniden nefes almasına imkân veren bu kanunun kabul edildiği 1 Temmuz günü, günümüzde “Kabotaj ve Denizcilik Bayramı” olarak kutlanmaktadır.

Denizlerde yolcu taşımacılığı kamu hizmeti olarak görüldü. Bu nedenle Türk Devleti, Türk karasularında yolcu taşıma hakkını devlet tekeline aldı. Yük taşıma konusunda ise özel teşebbüsle birlikle hareket edildi.

♦ Denizciliği geliştirmek amacıyla Gölcük Tersanelerinde yapılan ilk Türk gemisi denize indirildi ve Gölcük’te modern Türk donanmasının temelleri atıldı.

Havayolları: 1936 yılında Ankara-İstanbul arasında düzenli uçak seferleriyle Devlet Hava Yolları’nın çalışmaları başlatıldı. Sonraları Türk Hava Yolları adını alacak olan Devlet Hava Yolları, kısa sürede yurtdışı seferlerine de başlayarak büyük gelişme gösterdi. ,

♦ 1945 yılında Ankara’da Türkiye’nin ilk uçak motoru fabrikası kuruldu. Kayseri Uçak Fabrikası 1926’da açıldı.

SAĞLIK ALANINDAKİ DÜZENLEMELER
23 Nisan 1920’de yeni Türk Devleti’nin kuruluşundan itibaren sağlık hizmetleri büyük bir önemle ele alındı. İlk Türkiye Büyük Millet Meclisi Hükümeti içinde Sağlık ve Sosyal Yardım Bakanlığı kuruldu. Cumhuriyetin ilanından sonra bu bakanlık bir program hazırlayarak sağlık sorunlarına eğildi. Bu programda sağlık teşkilâtını genişletmek, sağlık elemanları yetiştirmek, yeni hastaneler açmak, bulaşıcı hastalıklarla mücadele etmek gibi konular ele alındı.

Bulaşıcı hastalıklar ciddi tedbirlerle kontrol altına alındı. Doktor, sağlık memuru ve ebe sayısı artırılarak sağlık hizmetleri yurdun her tarafına yaygınlaştırıldı. Memleketteki hastalıkları ve bunlarla mücadelede izlenecek yollar ve yöntemleri belirlemek, aşılar ve serumlar hazırlamak üzere Ankara’da “Hıfzısıhha Enstitüsü” hizmete açıldı. Bununla birlikte Umumi Hıfzısıhha Kanunu çıkartılarak veremle mücadele edildi.

Cumhuriyet’in ilk yıllarında Türkiye’nin içinde bulunduğu sosyal ve ekonomik şartlar sebebiyle ve de yaygın bir hastalıktı. Bu hastalığın tedavisi amacıyla;

♦ 1923 yılında Behçet Uz’un girişimleriyle İzmir Veremle Mücadele Cemiyeti kuruldu.

♦ 15 Ağustos 1924 tarihinde İstanbul’da Sanatoryum açıldı.

♦ 1925 yılında İzmir’de veremle mücadele amacıyla ilk dispanser kuruldu.

♦ 1927 yılında İstanbul’da Veremle Mücadele Cemiyeti kuruldu.

♦ 1930 yılında Umumi Hıfzısıhha Kanunu çıkarıldı. Bu kanunla veremli hastaları ihbar etme ve hastalığın bulaşmasını önlemek için tedbir alma zorunluluğu getirildi.

Hıfzısıhha Enstitüsü nde 1932 yılında serum üretimi, 1934 yılında çiçek aşısı üretimi ülke ihtiyacını karşılayacak düzeye getirildi. Ayrıca 1937yılında kuduz serumu üretilmeye başlandı.

Memleketin ihtiyacı olan sağlık memuru, hemşire, ebe gibi sağlık personeli yetiştirmek amacıyla çeşitli illerde okullar açıldı. 1923 yılında 86 hastane ve 554 doktor varken, bu rakamlar 1940 yılında 198 hastahane ve 2387 doktora ulaştı. Türk Kızılay Cemiyeti vatandaşların sağlık, giyim, yerleştirme izleriyle ülkenin sosyal ve doğal afetler sırasında yaptığı görevleriyle Türk halkının yanında oldu.

Atatürk her yıl Türkiye Büyük Millet Meclisi’ni açış konuşmalarında sağlık konusuna eğilerek, hükümete yol gösterici direktifler verirdi. Bir konuşmasında “Kendine inkılabın ve inkılapçılığın çeşitli ve hayati vazifeler verdiği, Türk vatandaşının sağlığı ve sağlamlığı, her zaman, üzerinde dikkatle durulacak milli meselemizdir.” diyerek konuya verdiği Önemi açıkça ifade etti.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder