Atatürk Sevgisi İle İlgili Kompozisyon - Ders Kitabı Cevapları

Yeni Yayınlar

Mart 10, 2018

Atatürk Sevgisi İle İlgili Kompozisyon

Edit
 DERS KİTABI CEVAPLARINA BURADAN ULAŞABİLİRSİNİZ! 

Atatürk Sevgisi İle İlgili Kompozisyon

Atatürk bugüne kadar birçok savaşa katılmış Bu savaşlarda düşmanla kahramanca çarpışıp yurdumuzu düşmanlardan kurtarmıştır


Atatürk birçok savaşa katılmıştır Fakat hiçbir zaman savaştan, savaşmaktan zevk almamıştır O her zaman barış yanlısı olmuştur Bunu Atatürk’ün yurtta sulh cihanda sulh sözünden anlaya biliriz O bu sözüyle savaşın gereksiz olduğunu barış olması gerektiğini ve bu barışın tüm dünyada hep beraber yaşanılmasını istemiştir atatürkün bu sözüne ve anlatmak istediklerine bizde elbette katılıyoruz Fakat bu fikre bizim gibi katılanlar çok az Hepimiz görüyoruz ki dünya da savaşlar var malesef bu savaşlar hız kesmeden her gün daha da artıyor 

Atatürk Sevgisi İle İlgili Kompozisyon
Atatürk Sevgisi İle İlgili Kompozisyon

Yeni çıkan teknolojik silahlar, atom bombaları vb bu savaşları tetikleyen unsurlardır Ülkeler güçlü olma yolunda savaşırlarken dünyamızın gün ve gün eriyip bittiği kimsenin umurunda değil Oysaki bizim yapmamız gereken çok bir şey yok Çok bir şey olmamasına rağmen önlem alıp savaşa hayır diyemiyoruz Bizler teknolojiye karşı değiliz Fakat bu dünyada bizim gibi çocuklar olduğunu da unutmamak lazım Bizler de bir bireyiz bizde geleceğimizin temiz olmasını isteriz Meslek sahibi olmak için okuyoruz Bir gün savaşlardan dolayı okulumuzun yıkılmasını istemeyiz Büyüklerimizin bizleri düşünmesi gerekir Onların da bizim halimizi düşünmeleri gerekir Şimdi eskisi gibi değil Simdi insanlar ülke zenginliği için masum çocukları gözlerini kırpmadan öldürüyorlar Bu da yetişkinlerden çok çocuklara ve onların geleceğine zarar veriyor Dünya bu şekilde devam ettiği için marsta hayat arıyor Bu savaşlar durursa Atatürk’ün istediği barış ortaya çıkacak.

O bizim için yıllarca çalıştı Ölümü göze aldı Sebebi barıştı Bizde biraz gayret edelim dünyaya karşı savaşalım Bu sayede Atatürk’ün sözünü gerçekleştiririz Atatürk ün “yurtta sulh cihanda sulh” sözü yerini tutar Atatürk mezarında rahat yatar Bizde geleceğimizi kurtarırız

Bağlanmış bilekler kalmışız naçar,
İçindeyiz ızdırabın, kan akar
Hançer değmiş yüreğimizden; ama
Bil ki sana hasret ne gönüller var!”

Bilmem nasıl giderilir bu hasret, neyle biter bu vuslat denen ebedi yolculuk Öğretmensiz köyler, kurucusuz ülkeler, öndersiz memleketler var Özlem kokan çiçekler açar gönül bahçemizde.
Senin isminle yetinen, yön bulan ne nesiller yetişiyor dünyanın dört bucağında İlmin yaratıcı definesini bizlere, ilme çorak kalmış milletine saçtınManevi boşlukta kalmış, ufkunu sis kaplamış nesillere “Kurtuluş Ufku” diye tanıttık seni Senin tüm duygun, düşüncen, tasan yüce Türk ulusuydu Senin emeğin, bizim emelimizle saadet dolu bir devlet inşa ettin Harcını da sevgi, saygı ve hoşgörüden oluşturdun Seslenişin tek bize değil, göklere kadar enginleşmişti Kararmış ufukları aydınlatan bir güneş olarak doğdun kalbimizde Kara bulutların ardından çıkan ay ışığı gibi istikbalimize ışık oldun Yıldırım inmiş gibi kendimize geldik senin gelişinle Tarihin en canlı örneği olan şu kurduğun Cumhuriyet’i, varlığına şahit olarak gösterdik Feyiz sahibiydin Kurduğun Cumhuriyet’in de feyizli kalmasını istedin Düşman kanıyla paslanmış kılıçlarımız, mermisi olmadığı halde süngüsünü kullandığımız namlusu kırık tüfekler anlatıyor tarihimizin ne ulvi bir tarih olduğunu Hele bu tarihte tüm dünyaya ismini duyurmuş, şanını yaymış altın saçlı önderi bulunca daha da tozdan arınıyor tarihimiz.

Okyanuslara meydan okuyan bakışlarında görürdük istikbali, hissederdik geleceği Bize en çok dokunan, en çok korktuğumuz şey; sensiz hayata bağlanmak, sensizliğe alışmak, hissedememek artık seni, doyasıya duyamamak ismini… Ama bunlar ne seni unutmak için, ne diriltici nutuklarına kulaklarımızın pas tutması için hiçbir engel teşkil etmez Senin bize emanet ettiğin milli ruhu istikbalimize yansıtarak, daha açık denizlere yelken açacağız, daha yüksek seviyelere merdiven dikeceğiz Amacımız tüm cihanda tamamıyla uygar bir toplum olmaktır Köhne zihniyetten kurtulup, medeniyet yolunda yürümek ve bu yolda yenilikleri kavrayıp, başarışlı olmak için yaşamalı ve bu yüce devleti de öylece yaşatmalıyız Bilmeliyiz ve bilinmelidir ki; büyük devlet kuranlar, büyük uygarlıklara da sahiptir Aynı ortak geçmişe, kültüre ve ahlaka sahip bizler, senin getirdiğin ilke ve inkılaplar çizgisinden giderek daha medeni bir yaşama yön bulacak, daha uygar bir toplum olup, atalarımızın çizdiği zaferler çizgisinden yürüyeceğiz Toplumsal yaşayışın düzenlenmesinde büyük rol oynayan ve Cumhuriyet’in temel taşlarından biri olan inkılapların bize laik bir yaşam tarzı vermiş, çağdaş bir toplumun oluşmasında pay sahibi olmuştur Laikliğin duru sularıyla arınmıştır içimiz Pusulamız çağın gerisinde kalmamış düşüncelerinle yön bulmuştur Eşitliği de söz konusu içine alan bu inkılaplar, ‘toplumun yarısı toprağa bağlıyken diğer yarısı yükselebilir mi ki devlet de yükselsin’ başlığı altında devletin yükselmesi için, öncelikle içinin düzelmesi gerektiğini bildirmiştir Bu nedenle adalet ve eşitliğin sağlanması gerektiğini savunmuştur Geçmişin üzerine perde çeken yeniliklerin, bu milleti çağdaş ve uygar bir toplum haline getirerek asıl ilkesine ulaşmış durumdadır Hür olmak ve bağımsız kalmak bizim karakterimizdir Karakterimiz de her zaman yüksektir Haysiyet ve şerefimiz şimdiye kadar olduğu gibi, sonsuza dek el üstünde tutulacaktır.

Bu kurduğun yüce devlet kurduğunla sınırlı kalmayacak, daha açık kapılar bırakarak daha da yükselecektir İlke ve inkılaplarını kılavuz edinerek daha çok şeyler keşfedeceğiz Şehitlerimizin kanından bize yadigar kalan şu ay yıldızlı sancağımız hep istikbali armağan ettiğin göklerde olacak Bayrağımıza yan bakanın, bize emanet ettiğin binlerce candan değerli kutsal toprağın bir karışına el, sana ve tarihime dil uzatanın hep karşısında olup, hep göğüs gereceğiz Çünkü milli şuurumuz bunu gerektiriyor Çünkü sarsılmaz irademiz bununla güç buluyor Çünkü biz paha biçilmez, milli bütünlüğü sağlayan bu değerlerin ebedi bekçisiyiz Biliyoruz ki; bu topraklarda kaç şehidin kanı, kaç Nene Hatun’un ayak izi, kaç Seyid Onbaşı’nın topu var Çünkü ;
“Kim bu cennet vatanın uğruna olmaz ki fedâ?
Şühedâ fışkıracak toprağı sıksan, şühedâ!
Cânı, cânânı, bütün varımı alsın da Huda,
Etmesin tek vatanımdan beni dünyada cüdâ” diyerek arkasına bakmadan ilerleyen, canânını ve çocuklarını vatanı için gözden çıkaran ceddin torunları, “Ya istiklal, ya ölüm!”diyerek Türk milletinin istikbalini gölgeler içinden çıkaran bir önderin askerleriyiz Ve bu askerler şimdi komutanını arıyoru Bülbülün gülü özlediği gibi özlüyor Bu kurduğun Türkiye ocağında artık hasretin tütüyor durmadan Ve bu ocak hiçbir zaman sönmeyecek, söndürmek isteyenler olsa bile Bize verdiğin meşale hiç sönmeyecek Sönmeyecek Atam, geride kalmasın gözün Seninde dediğin gibi; “Benim naçiz vücudum elbet bir gün toprak olacaktır fakat; Türkiye Cumhuriyeti sonsuza kadar yaşayacaktır!”

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder