Fisher etkisi nedir? - Ders Kitabı Cevapları

Yeni Yayınlar

Şubat 03, 2018

Fisher etkisi nedir?

Edit
 DERS KİTABI CEVAPLARINA BURADAN ULAŞABİLİRSİNİZ! 

Fisher etkisi nedir?

Önce bir denklem verelim: i=r+e. Burada i nominal faizi, r reel fazili ve e de beklenen enflasyonu gösteriyor. Buna göre bir ekonomide nominal faiz, reel faiz ile beklenen enflasyonun toplamından oluşuyor. Denkleme bir başka açıdan bakarsak reel faizin, nominal faiz eksi enflasyondan oluştuğunu görürüz.
Bu durumda, beklenen enflasyon da nominal faizden reel faizi çıkararak bulunacak değer olarak karşımıza çıkar. Fisher'e göre beklenen enflasyonda 1 birim gerileme olursa nominal faizler de aynı oranda geriler. 

Fisher etkisi nedir?
Fisher etkisi nedir?

Buna Irwing Fisher'in adından hareketle Fisher Etkisi adı veriliyor. Kuşkusuz bu denklemde reel faizin sabit kabul edildiğini dikkate alarak Fisher'in bu analizinin, enflasyonun ve dolayısıyla faizin tek haneyle ifade edildiği ülkeler için yapılmış olduğunu söylememiz gerekir.

Türkiye gibi reel faizin yüzde 20-35 aralığı gibi yüksek düzeylerde dalgalandığı ülkeler açısından Fisher etkisine bazı eklemeler yapmak gerekiyor. Fisher'in öngörüsünden uzaklaşarak denklemin Türkiye açısından da geçerli olduğunu varsayalım ve sayılarla ifade edelim. 

Diyelim ki, beklenen enflasyon yüzde 60, reel faiz de yüzde 20 olsun. Bu durumda nominal faiz yüzde 80 olarak karşımıza çıkacak demektir: 80=20+60. Bu durumda beklenen enflasyonun yüzde 60'dan yüzde 50'ye düştüğünü varsayarsak nominal faiz de yüzde 70'e düşecek demektir: 70=20+50. Bu durumda beklenen enflasyonun düştüğü bir ortamda etkilenecek olan yalnızca nominal faiz değil aynı zamanda reel faizdir. Çünkü reel faiz risk algılamalarının sonucunda artan ya da azalan bir getiri beklentisidir. Türkiye gibi enflasyonun çok yüksek olduğu ve siyasal istikrarın sağlanamadığı ülkelerde risk algılamalarının yüksekliği reel faizin de ister istemez yüksek oluşmasına yol açmaktadır. 

Dolayısıyla analizi Türkiye'ye çevirdiğimizde reel faizi sabit olarak alamayız. O nedenle risk algılamasında bir iyileşme, beklenen enflasyondaki gerilemenin nominal faiz üzerinde yarattığına benzer bir etkiyi reel faiz üzerinde yaratacaktır. Bunun en tipik örneğini 2000 yılının başlarında yaşadık. Hazine'nin iç borçlanmasına verdiği nominal faiz, enflasyon beklentisindeki olağanüstü iyileşmeyle aniden 60 puan kadar düşüverdi. Bu boyutta olmasa bile benzer bir gelişme reel faizde de ortaya çıktı. Reel faiz öylesine yüksekti ki risk algılamasında ortaya çıkan iyileşme burada da gerileme yarattı. Bunun tek nedeni uygulamaya konulan programın ve özellikle döviz kuruna yönelik belirlemelerin yarattığı risk algılaması değişimiydi. Ekonomik aktörler, programla birlikte risk algılamalarını olumlu yönde hızla değiştirmişlerdi.

Şubat krizinden sonra risk algılaması yeniden ve hızla bozuldu. Programa ve uygulamaya olan inanç kökünden sarsılmıştı. Dalgalı kura geçilmiş olması ek belirsizlikler yaratmıştı. 20 yıldan bu yana enflasyonu değil döviz kurunu, kararlarına gösterge olarak alan ekonomik aktörler, bir göstergeye dayanmaktan mahrum kalmışlardı. Üstelik Türkiye gerçekleşebileceği düşünülen risklerin çoğunu realize etmişti. Dolayısıyla artık sözle, açıklamayla beklenti düzeltecek ortam kalmamıştı.

O nedenledir ki IMF kıdemli başkan yardımcısı Stanley Fischer'ın açıklamaları beklentileri düzeltmeye ve dolayısıyla reel faizleri etkilemeye yetmedi. Dolayısıyla Fisher etkisinin yanında bir Fischer etkisi oluşmadı.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder